• İzEdebiyat > Öykü > İronik |
41
|
|
|
|
Uzun adam ve kuvvetleri o gün bizi bekliyorlardı. Her ne pahasına olursa olsun, tüm cesaretimizle, şerefimizle, onurumuzla o meydana çıkacaktık. Nasıl ki bizanslılar büyük bir kahramanlıkla barbar vikingleri, arapları, haçlıları buradan attıysa nasıl ki paşamız mustafa kemal ingilizleri, fransızları buradan kovduysa eğer bizde eninde sonunda bu kuvvetleri buradan atacaktık. Ama şunu gayet iyi hissediyordum. Konstantinin laneti üzerimizdeydi. Zavallı kral bize nasıl beddua etmişse, bu tanrı tarafından kabul görmüş olacak ki bela sürekli peşimizdeydi. |
|
42
|
|
|
|
Bir gün Nasrettin Hoca yanına kağıttan kediyle demirden fareyi almış gidiyormuş. Bir göl kenarına gelmişler. Hoca yoğurt bakracını çıkarmış, eline az yoğurt döküp kağıttan kediye vermiş. Kedi mıncık mıncık olmuş. Sonra demir fareye dönmüş… (Gerisini anlatmayacağım işte ! Çünkü masal dinleyip ülke sorunlarıyla ilgilenmediğiniz için size kızdım…:))
|
|
43
|
|
|
|
" Yeni Dünya Düzeni " diye bir yalan daha var, onu sonra anlatacagim.... |
|
44
|
|
|
|
Bir gece yaşadım..Yüz yıllardır hayatımda biriktirdiğim görüntülerin sahteliğini yüzüme çarpan bir gece..Gezdiğim bütün insan yüzü coğrafyalarının sahte haritasını bana sadece tek cümle ile anlatan bir fısıltının, kulaklarımda sağır edici çığlıklar ya |
|
45
|
|
|
|
Nezihe’nin elindeki çay ile ön dişlerine tutunmuş, iyi piştiği kızarıklığından anlaşılan poğaça dikkatimi çekerdi. Her keresinde alaylı halimin işbirlikçisi hınzır gülüşümle:
—Bakınız, derdim. Böyle giderse öbür dünyaya götüreceğiniz tek sermayenizin, kalçalarınız ve göbeğiniz olacağına dair bahse girerim. Ama siz yine de unutmamam için bana miras olarak, hep böyle gülümseyen gözlerinizi bırakın.
|
|
46
|
|
|
|
Ne zaman ki, ulusumuzun akciğer yapısının Wirginia tütünü içmeye uygun yaratıldığı saptandı, işler tersine döndü. |
|
47
|
|
|
|
Hep benim üzerime yağar yağmur neden
Belki de yalan söylediğim için
Onyedimdeyken
|
|
48
|
|
|
|
O gözlerin üstündeki kaşlar var ya, onlar varken bu nifaklar, bölünmeler hiç bir zaman sona ermez. Tüm kabahat kaşlarda, gözlerin üstünü işgal eden o nifak odaklarında. |
|
49
|
|
|
|
O an yanımızdan geçen, beli büzgülü kenarları fırfırlı patlıcan moru etek üstüne, pembe saten gömlek giymiş, kadını fark ettim. Naylon çorap hışırtılı adımlarını kemancının adımlarına uydurmuş;
‘’adamını’’ takip ediyordu. |
|
50
|
|
|
|
Umarım sizde bu yazıyı okumaya başlarken benden gerçekten size yeni bir dünya düzenini anlatacağımı beklemiyordunuz. Benim amaçladığım da biraz başka ve alçakgönüllü bir girişim.
İletişim kurmak.
|
|
51
|
|
|
|
Arabasıyla geldi, üzerinde: meme uçlarını belirgin olarak gösteren, lacivert, dar badisi, altında kısa kot pantolonu vardı. Belli belirsiz makyaj yapmıştı. |
|
52
|
|
|
|
Sözüm ona reisi araya koymuşum. Ara kablo kullanmışım. Bir kere reisle valinin arası neredeyse iki yıldır iyi değil. Fırsatını bulsalar birbirlerini bir kaşık suda boğacaklar.
Dedim ya efendim iftira, hem de kuyruklu cinsinden iftira. Eee boşa dememişler; meyve ağacı taşlanır diye. |
|
53
|
|
|
|
İlk öykü denemelerimden. Eleştirilere açığım. |
|
54
|
|
|
|
Koş, Zeliha teyzenlere haber ver diyor. Koşamam anne ben. Hem düşüyorum durmadan, korkuyorum da. Zeliha teyze diyorum, babam kendini asmış. |
|
55
|
|
|
|
Her Çocuğa Bir Laptop adlı uluslararası yardım organizasyonunun bende yarattığı yazı yazma isteğinin meyvesi. Hadi yiyin! |
|
56
|
|
|
|
Korumaları şaşırsa da yüksek sesle bağırdım... "Sakın tutmayın beni ulan... Sayın başkanım, sayın başkanım, ey yüce devletlüm, ey İstanbul,un yüce şehremini, hoşgeldiniz, sefalar getirdiniz, şeref verdiniz, bu aciz, sefil, aşağılık kullarınızı bahtiyar ettiniz" dedikten sonra büyük bir saygıyla eğilerek elini bir bakıma o koca kıllı pençesini tuttum. Altı aylık bir bebeğin ellerini öper gibi şefkatle o pençeyi öpmeye başladım.
|
|
57
|
|
|
|
Recep Kaptan, rakip takımın solunun kuvvetli, sağının ise zayıf olduğunu yılların verdiği tecrübe ile sezdi. O yüzden sağ taraftan atağa geçti. Bir çalım, bir çalım daha. Önünde boş bir alan yarattı. Sağdan ilerledi. Bir çalım daha, sağdan biraz daha gitti ve kaleci ile karşı karşıya gelince durdu. Acelesi yoktu, çünkü “nasıl olsa gol olacak” düşüncesiyle rakip futbolcular oldukları yere çivilenip kalmışlardı. Bir adım bile atmaya niyetleri yoktu. |
|
58
|
|
|
|
Birden hiç ummadığım bir anda o ses beynimde yine yankılanır.İşte o gelmiştir.İşte yazarı zorlayan sebep yine geldi.Evet şükürler olsun gelmiştir.Tanrıma binlerce kez şükür ederim.Gözlerim kapalı olduğu halde gülümserim.Benimle konuşmaya başlamıştır artık.Onu dinlerim.Söz sırası ondadır.Bana seslenir.Evet "İlhami" abi bana sesleniyordur.
"Hey adamım ben geldim.Çabuk kalk o lanet olası, Allahın belası yataktan...Eeee ne bu halin? |
|
59
|
|
|
|
İyi niyetlerle ortaya çıktığına dair inancımızı saklı9 tutmakla beraber bugün için gelinen noktada reklam sektörünün haddini ve amacını aştığını rahatlıkla söyleyebilirim. Bayram değil seyran değil eniştem bana niye hediye verdiği mantığıyla yapılan kampanya ve verilen promosyonlar da bu amaca fazlasıyla hizmet etmektedir. |
|
60
|
|
|
|
- Doğal olarak, çalışa çalışa, sınavları aşa aşa bir mevkiye gelenlerin halka hizmet ettiğini; torpille, haksızlık yaparak gelenlerin halktan hizmet beklediğini
|
|