..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Tarihten öğreniyoruz ki tarihten hiçbir şey öğrenmiyoruz. -Hegel
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
İzEdebiyat - İronik
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri

Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  

Belki de Bir Kuşluk Vakti Allah'a Yalvarmaktır Hayat
Rukiye Çelik
Şiir > Bireysel

Hayat dediğin ne ki, be dostum Kendini büyüttükçe senden gün çalan Uzayıp kısalan zamanların toplamındaki gün sayısı Değişen mevsimlerin, yağan karın, yağmurun Dalında çiçek açan ağacın gizemli sesi Dikenine küsüp solan gülün ta kendisi Değil midir ki hayat, gecenin yıldızlarının terbiyecisi Ufuktan sabahı selamlayan güneşin asil duruşu... Hayat dediğin ne ki, be dostum Babamın çatık kaşlarındaki evlat sevgisi Annemin şişlerinde u

[DEVAMI]

 

 


 

 




Arama Motoru


• İzEdebiyat > Öykü > İronik
141 
 Bu Sonbahar  (Aydan Okurer)

Nasıl da benzedik birbirimize; boynumuz bükük, ferimiz sönük, rengimiz soluk... Geçmişi nasıl da yüklenmişiz sırtımıza; kamburumuz çıkmış, yüzümüz yere yakın, yorgun.... Direncimiz, pamuk ipliği; incelmiş iyice, koptu kopacak. Yine de bir mucize beklentisiyle, yüreğimizde sönmeye yüztutmuş koru nasıl da üflüyoruz, tıknefes.... Yanacağımızı bile bile nasıl da atmışız kendimizi ateşe, çırpınıp duruyoruz pervane misali..
142 
 Size Nasıl Bir Ordu Lazımdı?  (Mustafa Şakarcan)

Tanıtımı bitiren satıcı, baba ile oğluna döndü. Satıcılara özgü bir tavırla, çocuğun başını okşadı. Aynı profesyonel tavırla, babaya sordu : -Ordu modellerimiz bunlar. Siz hangisini isterdiniz.? Size nasıl bir ordu lazımdı acaba ?
143 
 Bartolomeu Dias ve Şemsi  (Aslı Akarsakarya)

Örnekte sabitin bir bardak çay ile sınırlı tutulması hem problemin çözümünü kolaylaştırıcı, hem de durumu sembolleştirici bir unsurdur. Nasıl olsa söz konusu çayı içmek kimsenin hayatını değiştirecek bir hamle değildir. Bu durumda, konu üzerinde düşünmemize yardımcı olan “bir bardak çay”, hikayenin sembolojisini oluşturmakla birlikte kendisi hiç o kutunun içine girmemiş olan Schrödinger’in kedisi kıvamında bir fenomene de dönüşmektedir. Zira yakışıklı/çirkin, kafası çalışan hiçbir bey zorda kalmadıkça bu numaraya başvurmaz; ya da daha iyimser bir yaklaşımla :- başvurmamalıdır. Çaydan daha albenili, daha can alıcı bir ikramın olasılık artırmadaki rolü yadsınmamalıdır.
144 
 Mahkeme Hikayesi  (Bekir Karadeniz)

Bir duruşma öyküsü.
145 
 Havlu  (ihsan alaittin bilgen)

Demir parmaklıklar arkasından öpüşmek kolay değildi. İki taraftan birinin dudağı, karşısındaki kişinin yanağı yerine soğuk demir parmaklıkları öpüyordu. Sırayla yanaklarını parmaklıklara dayamayı sonradan akıl ettiler.
146 
 Bir Yazarın Izdırabı  (Şenol Durmuş)

Gözlerimi açtığımda önce bir tezek gördüm. Sonra da bir inek. Sonra da bir sopa. Sopa sırtıma indiğinde can havliyle onu da gördüm. Aksakallı bir ihtiyardı vuran. Sopa bastonmuş. Bana "Seni gavurun dölü" derdi her zaman. Benim dedemmiş.
147 
 Kimse Görmedi Benim Sende Gördüğümü  (ufuk közleme)

İnsanın yaradılışıyla başladı sözcüklerin gücü.Herkes dünyanın var oluşundan beri birçok şey söyledi ama herkes güzel cümleler kullanamadı bir kadına.Her kadın anlayamadı sözlerin gücünü.Bazıları çok sevdi.Hak etmediği mutluluklar yaşadı bazıları,sevda üstüne.Büyük bir çoğunluğuysa hep sevdi ama sevilmedi.
148 
 Fitneficürullah Hoca Efendi  (Mudi Beya)

‘ Yahya amca, bu bahçe de senin mi , diye sordum.. Sormasam iyiymiş: “ Mülk Allahın’ dır, ben emanetçiyim ” dedi… Nasıl oldu bilmiyorum, sormadan edemedim sanki: “ Ne kadar zamandır bakmaktasın emanete, yaşın neyin epey ilerlemiş, yorulmuşsundur; madem ki emanetçisin devret başkalarına, biraz da onlar yorulsun . ” Bu önerim, Hoca Efendi’ nın hiç hoşuna gitmedi… İlkin, başını öne eğerken sakalını sıvazladı. Sonra dudakları titredi, yutkundu!... Bir şey diyecek oldu, toparlayamadı ve hınzır bir gülümsemeyle yetindi…
149 
 Anne Ben Gidiyorum/bir Dakikalık Acı Hüzün  (Emine Pişiren)

Ve kulakları sağır eden iki el silah sesi yayılır eve, sanki duvarlar yıkılır.
150 
 Karısından Çok Çekmişti  (Özcan Nevres)

Az önce eşiyle yine kapışmışlardı. Bu kapışmaların sonucu eşinden feci şekilde dayak yiyordu. Sonunda eşini öldürmeye karar verdi. İyi bir tabanca satın aldı
151 
 Turşu  (Duygu Sakin)

Nerdesin yahu? Kim çağırıyor beni? Bu yalnızlıkta olsa olsa ben beni çağırırım. Nerdeee.. ile başlar bütün cümlelerim. Nerdesin o eski ben?
152 
 Absürtük Metinler  (Kara İzahçı)

Hesaba itiraz ederse yanındakilerin gözünde küçük düşeceğini sanan adamı, daha fazla kazıklamadığına pişman oldu garson.
153 
 Bir Duyu Yitiminin Ardından Bölüm (A)  (selim koç)

"Zaman istikamet yemiş askerlere yön vermeyi akıl bile etmiyor artık."
154 
 Adamın Adası  (Nezihe ALTUĞ)

? Bu duman havasını bozar mı? diye dertlenirken ‘O duman senin içinde’ diyen bir ses duyarım. Kapkara dumanlar kaplar çevremi gene o karmakarışık duygular, geçmişin onlarca tozu, yanılmalar, rakamlar, aldanmalar, kelimeler birer kitap sayfası gibi açılıverir. Birde bakarım ki yalnızlık yanı başıma yerleşmiş, ayak, ayak üstüne atmış tıpkı bir erkek gibi karşımda durur, düşmanlığı dostluğu anlamayan bir sevgili gibidir o!... Çaresiz, umutsuz!... sıradan kalkarım. Tekrar geçmişin yollarındayımdır. Ama bu kez koşarak kaçarım. Denize girerim. Denizdeyimdir. Adalara doğru yüzerken adalar sanki beni karşılamak için ayağa kalkarlar, denizde adacıkları sarıp sarmalar, köpüklerde çırpıntılarıyla sonsuzlukta bir nokta gibi görünen beni okşardı. Adadan gelen sallanan ağaçların, savrulan dallarının yapraklarının çıkardığı seslere bende saçlarımı denizde çalkalayarak eşlik eder katıla, katıla bu adacıklarla birlikte gülerdim.
155 
 Cinnet Temayülleri yada Kapalı Oda Nöbetleri  (Bünyamin Bayansal)

Beyaz, dört duvar...
156 
 Gulet Olacaktım...  (tugba demır)

Cılız ışıklar ardından gelen yoğun ışıklar, aralarına girmiş karanlık bir boşluk. Deniz varsayıyorum boşluğu. Kapkara bir gece, kapkara bir deniz. Ben denizim, deniz benim, denizde bir tekneyim.
157 
 Herkesin Diğeri Lduğu Yer  (kuzey darıcı ...)

Aniden elindeki bardağın ne kadar kirli olduğunu farketti adam, üzeride dudaklarından bulaşmış az önce yalanmış bir kaç organın doku kalıntıları , kedi kılları, üçüncü sınıf fındığın, dördüncü sınıf kırmızı şarapla karışarak oluşturduğu tatak büyüklüğünde sarılıklar ve kadehin içinde dışından daha çok bulunan parmak izleri ... hepsini bir araya getirdiğinde hayatından daha iğrenç değildi ...
158 
 Tencereden Al Haberi - 4  (Ömer Faruk Hüsmüllü)

Şeref sinirden kıpkırmızı kesildi, fakat bir şey söylemedi. Koridordaki ev telefonu çalmaya başladı. Birkaç gündür gece bu saatte çok telefon gelmeye başladı. Bedava mıdır ne? Sahi “akşam 7’den sabah 7’ye kadar bedava konuş” diye bir reklam duymuştum. Aramaların çok olmasının nedeni bu olmalı.
159 
 Tanrısal Ceza  (Songül Şiar)

herkes biraz tanrının cezası ..aklıyla nefsiyle
160 
 Kan Lekesi  (BuZ_LaLe)

sadece tek bir tanım.. ironik...

Önceki Sayfa  1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17  Sonraki Sayfa




son eklenenler
Hortum
Tayyibe Atay
Öykü > İronik
Aşkın
selim çok
Öykü > İronik
Emrin Olur
Ahmet Zeytinci
Öykü > İronik
Müzeyyen
Suleyman Tuna
Öykü > İronik
Maçakızı
selim çok
Öykü > İronik
Duygu Dökümanı
selim çok
Öykü > İronik
Kedi Gözü
selim çok
Öykü > İronik

 


 


Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.