• İzEdebiyat > Deneme > Anılar |
101
|
|
102
|
|
|
|
Sevgi ;çok basit anlaşılan ama her nedense başkası tarafından şüphe dolu nesnelerle zor bir döneme sokulan kavram halini aldığında güçlük çekilen zaman aralıkları içinde gözyaşı döktüren, hayal kırklıklarının bütünleşmiş ifadesidir... |
|
103
|
|
|
|
Çok yorucu bir gün . Deliler gibi koşturuyorum. Ha bitti ha bitecek kameraman stop bu karede bu film bitecek. |
|
104
|
|
|
|
Yetmişli yılları anımsatan hayat filmimin gerilere ta o yıllara sarılmasına vesile olan güzel bir hatıram... |
|
105
|
|
|
|
Sen kendini saklamasını ve korumasını bildin.Hem şimdi sen eski sen değilsin. |
|
106
|
|
|
|
Şükrü öğretmenim! Neden erken gittiniz? Neden size gelmemi beklemediniz? Öğrenciyken söylemeye utandıklarımı söyleyecektim size.”Hocam sizi çok seviyorum.” Diyecektim.” |
|
107
|
|
|
|
İlk çocuğum anıl cemalin doğumu ve bana hissettirdikleri
|
|
108
|
|
|
|
Dilek dilemek yerine bir kez de itiraf etsek nasıl olur acaba. |
|
109
|
|
|
|
"Yüreğime pembe pembe basıp, bulut olup gittiğinden beri üç yıl geçti meleğim....Sen benim ilkgençliğimdin, karşılıksız sevgi vermeyi öğreten minicik öğretmenim..." |
|
110
|
|
|
|
Mutluktan sarhoş bi çocukluktu benimki. Ayılmam yıllar içinde oldu. Bedenim büyüdü.Kollarım bacaklarım uzadı. Saç rengim koyulaştı. Pek sivilcem olmadı. İşte böyle yavaş yavaş ayıldım.Rüyadan ter içinde uyanır gibi değil… |
|
111
|
|
|
|
Emin Dayı, babamın en yakın arkadaşlarından biriydi..
İkisi nin buluşmasını anlatan bir yazı. |
|
112
|
|
|
|
Kutlanacak sebep bulmak kolay, hatta her gün için. |
|
113
|
|
|
|
Bazen yazmak da teselli etmiyor. |
|
114
|
|
|
|
Bizim bölgemizde, en yüksek yerleşim birimlerinden en düşük rakımlarda, düz ovalarda yaşayanların sabah akşam karşılarına çıkan en büyük varlık; Elagöz Dağı’nın heybetli görüntüsüdür. |
|
115
|
|
|
|
‘’Mekân değişikliğinde ferahlık var’’ der büyüklerimiz, yaşamadan anlaşılmayan kıymetli bir atasözü… Yaz boyu çam, gül, reyhan, zambak kokuları ile yeniden canlandığımı hissettim. Ayağımın toprağa değmesi sanki özümle buluşmak gibiydi. Güneşin doğuşunu ve batışını engelsiz izlemek, geceleri yıldızları doyasıya seyretmek, rüzgârın yanağını okşamasını hissetmek… Şehir hayatı bizi doğal güzelliklerden ne de çok mahrum ediyormuş meğerse… |
|
116
|
|
|
|
Eskici bağırıyordu yine sokakta;
Eskilere nayloooon, getir eskiyi al yeniyi diye.
Yıllardır hep aynı edayla, hep aynı niyetle bağırıyordu.
O bir eskiciydi. Eskiyi alıyor ve yerine yenisini veriyordu.
|
|
117
|
|
|
|
Her ölüm erkendir…
Her ölüm haberiyle içim titrer. |
|
118
|
|
|
|
Aslancık'tan geriye ne kaldı? Çektiğim birkaç fotoğraf ve “Köpeğin Adı Badi” adlı romanımda onunla ilgili birkaç satır. Güle güle sevgili arkadaşım Aslancık.O masum, temiz bakışlarını hiç unutmayacağım. |
|
119
|
|
|
|
Önündeki bulanık suya bir baktı.Bunun üzerinden atlayabilir miyim,diye düşündü.Bir ağacın altına saklanmış olan bir çingene kızı oradan çıkıp ona doğru yaklaştı.Elindeki ıslak çiçekleri uzattı:
|
|
120
|
|
|
|
Babalar günü kutlanıyor, herkes babasına bir şeyler almanın telaşı içerisinde… Oysa sen benden çok uzaklardasın… Toprağının yanındayım ama teninin sıcaklığından mahrumum. Güller rengini kaybetmiş, toprak karasını alnımıza çalmış. Şimdi bu sessizlik ortasında hem yakınız, hem de çok uzağız birbirimize… Aradan tam on dört yıl geçti. Sene 2004…Mayısın 18’i…Şairin dediği gibi bir tel koptu ahenk ebediyyen kesildi. Nice senelerden beri yüzünü göremiyorum, elini tutamıyorum, yerini soramıyorum, seni unutamıyorum. Dudaklarımdan sana dair duygular dizelere dönüşüyor. |
|