İyi Öğretmenler Kitaptan Değil, Yürekten Öğretenlerdir...
Hafızanızda iyi anılar bırakacak öğretmenler girsin hayatınıza..
💐
Hafızanızda iyi anılar bırakacak öğretmenler girsin hayatınıza..
💐
ysa önceleri her şey ne güzeldi. Sen gelip parmağını sırtıma dürtüyordun. Ben şakacıktan çok kızıyordum. Ve seni kovalamaya başlıyordum. Al sana baldan tatlı bir kovalamaca. Kaç kez boşta bulunup irkilmiştim. Kızmalar, gülmeler, her şey ama her şey oyun gibiydi. Aradan ne kadar zaman geçti? Saymadım ki. Kaç ay
Adile Sultan Kasr,ı tarihi bir mekân. En büyük özelliği de bütün Hababam Sınıfı filmlerinin orada çevrilmiş olması. Beyaz ve büyük bir yapı. Çok geniş bir bahçesi var. Burası aile çay bahçesi olarak düzenlenmiş. Hem burada kalan öğretmenlere, hem de dışarıdan gelen herkese hizmet veriyor.
‘Şehr-i Malatya’yı çevreleyen, sıra dağlardan oluşan ve zirvesi beyaza bürünen Beydağı’nın beyaza bürünmesi seninle ne alakası var’, diyebilirsiniz ki; ben de öyle düşünüyorum ama Beydağı ile aynı kaderi yaşıyorum sanki.
“Var ya” diyorum, “gelirse böyle geliyormuş” diyorum, ‘ansızın düşüyormuş beyazlar anlatabiliyor muyum’; saçlarımdaki gibi, Beydağı’nın yüksek
Hasan Sağlam Öğretmenevi Eşrefpaşada İkiçeşmelik Caddesinde bulunuyor. Ulaşım çok kolay ve rahat. Belediye Otobüsleri buradan geçiyor. Durak, hemen önünde.
Öğretmenevine geldik. Çok sayıda merdivenlerden inerek Resepsiyona vardık. Resepsiyonda çok kibar, çok nazik, güleryüzlü ve yardım etmeyi çok seven bir bayan ile karşılaştık.
Bize Hoş
Masumluğun basamaklarından yavaş yavaş çıkıyordum, neyi ne kadar biliyordum.
Sadece önüme konan ve güven duyulan her ne olursa inanıyor ve itibar ediyordum.
Fakir bir ailenin tek oğluydum. İki ablam var ve onlarda hayli çilelerin insanlarıydı.
az önce oturduğun sandalye boş. içtiğin çayın bardağı boş. yüreğimse senle dolu. neden bir sandalye gibi senin yokluğunu kabullenemiyorum.
Yokluk, fakirlik gölge gibi ensemizdeydi Bırakmazdı bizi Ona inat derslerimize hırsla çalışır, anlamadığımız konularda birbirimize yardım eder, konu anlatırdık. Mahmut, dil derslerinde çok iyiydi. Bir okumak veya öğretmeni dinlemek yeterdi ona Öyle uzun uzadıya ders çalışmazdı Benim boş kafa, sizin dolu kafaya eşittir derdi Ben de kızardım ona
Bazen söğüt ağacına benzersin. Hep aşağı çeker seni kaderin. Ellerin duaya kalkamayacak kadar yorgun düşer. Suya düşer gölgen ve yaprakların. Suya düşer ayın silüeti. Suya düşer hayallerin. Hep düşmeleri görürsün de talihine seni yüceltecek bir şey düşmez. Bir söğüt ağacı gibi hep boynun bükük olur. Yanında çamlar boy
Biz, doğmak istemedik. Biz doğduk ve geldiğimiz gezegenin nimetlerinden faydalandık. Biz, işimize geldiğinde soyumuzu inkar ettik. Biz, rüzgarın bize göre estiği istikamete yol aldık. Üzerine basıp geçtiğimiz toprağın helalimiz olduğuna inandık. Vefanın bir semt, vicdanın duygu sömürüsü olduğuna kanaat getirdik. Kelimenin, hatta mucizenin tam anlamıyla İnsan olamadık...
Sen bir liderin doğduğu yersin. Sen uzakların türküsü, geçmişin sesisin. Ey Kemal şehri ey! Leylim ley!
Yol yorgunu doğar insan, sonra tekrar bir başka yola çıkar.
Vadiler, tepeler arasında kıvrılan bir yolda kimimiz hızlı, kimimiz ağır adımlar atar.
Bazılarımız için bir dönemeç sonrası yol biter, bazılarımız için ufuklara kadar uzar, gider...
Adına yazılanların zaten yazılmış olduğu, söylenenlerin söylenmiş
Kadın, uykuya doymamışlığın ağırlığıyla kahvaltı gürültüsüne uyandı. Musluk başında kuyruğa girip elini yüzünü yıkadı, ayılmaya çalıştı. Ranzasına dönerken, dostluk kurduğu yaşlı, mahpusane kıdemlisi bir mahkum teyze, yavaşça kenara çekti. “Duydun mu, akşam, dört infaz varmış, kimsenin haberi olmamış” dedi.
Bitmedi, görüşmede bulunduğum şahıs; Turgut Özal, Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Cemil Çiçek, Sezai Karakoç, Osman Yüksel Serdengeçti, Şenol Demiröz, Fehmi Koru ve Fethullah Gülen gibi isimlerle yakından irtibatı olan bir isim…(Lakin bu bir iş görüşmesi değildi, o hususta müsterih olabilirsiniz.)
Sizin de
Askerin 27 Mayıs 1960 müdahalesi bana göre, aleyhine medya oluşturan asker ve bazı basın mensuplarına, DP'ye oy verenlerin şaşkınlıkla
ağzı açık bakmalarıdır. Saygılarımla.