Temiz ve İyi Kalpli
Yolcum Dr. Cihat Bey bir çocuk doktorudur. Kendisi Batmanlıdır. Zeki bir adamdır ama bir o kadar da asabi
Yolcum Dr. Cihat Bey bir çocuk doktorudur. Kendisi Batmanlıdır. Zeki bir adamdır ama bir o kadar da asabi
Politika kökenli yeni bir müdüre görevi tevdi edilir.
Görev değişimi yaşanmadan önce halka şeffaf olacağını söyleyen yeni müdür kameraların karşısında Mal Beyanında bulunmak ister.
Yeni müdür ile mal beyanını yazan memur arasında geçen bir diyalog
Ve perde açılır
Onun gözleri en güzel
diyor ve o levha-i anın sath-ı bediinden gözlerini ayırarak bana bakıyordun.
O levha hakikatten pek güzeldi, bilhassa o kahverengi gözler
o kadar güzeldi ki, sanki senin gözlerindi.
Sonra ilave ediyordun;
Efendim müteradif yani eş manalı kelimeler ne kadar çok bilirse insan dili de o kadar gelişir ve zenginleşir.
Müteradifler, birbirinin aynı ya da ikizi kelimeler değillerdir. Bu kelimelerin aralarında ince bir çizgi vardır ve bu ince çizgi bize farklı duygular ifade ettirirler.
25 milyon insan canına mal olan Cihan Harbi, yalnız bir şey kazandırdı: Milliyet bilinci! Her milletin hür olması artık cihan adaletinin bir esası olacaktır! Birçok milletler böylelikle esirlikten kurtulmuştur. İhtimaldir bir gün dünya Türkleri ve garip Türklüğümüz de özgürlüğüne bu vesile ile kavuşacaktır!
acaba sahi mi? diye üzülüyordum.
Önümden okunmuş gazeteleri toplayan Niğdeli Yasin amca:
Evladım, ne darlanıp duruyorsun? dedi. Herifin biri saçlarını kestiriyormuş! Berbere ha bire Usta, saçım ak mı, kara mı? diye sorarmış. Berber de dayanamamış ensesinin köküne basmış silleyi!
Sanıyorum 2004 yılıydı. Yine böyle bir Ramazan ayında Fatih Caminin müdavimlerinden paşa torunu Hacı Ahmed amcanın iftar daveti üzerine ahşap konağına Zeki Abi ile birlikte misafirliğe gittik
Bizim Timur abi boğazını çok sever.
Trakyalı olmasına rağmen
bir doğulu gibi et balık yemeye bayılır.
Yemek ve yediği yemek üzerine şiir yazmak
ayrıca onun özel bir zevkidir.
Kastamonuda askerim.
Cumartesi pazar günü sivil kıyafetlerle çarşı iznine çıkıyoruz.
Saati de söyleyeyim.
9a yakın çıkıyoruz.
Yılı da söylemeliyim 2002idi sanıyorsam.
Birkaç gündür kafam, zikrim, ruhum allak bullak Ne diyeceğimi de bilemiyorum gayri Yani, şu kalemcik yazmak ister lakin, mürekkep nazlanır ve susar. Bazen mürekkep sussa da kalem yazılmak isterim der Kaderim ah benim şu garip kaderim de sana ne der? Ne biliriz ki bizler? Bilemeyiz. Kader bize ne
Gözlerimde bir derya: / Şebnemlerden binken. / Rakseden kelimeler;
Sıcaklar birdenbire bastırınca gökyüzüne yükselen buharlar İstanbulun üzerine tekrar yağmur olup düşüverdi Ancak buna yaz yağmuru diyorlar. Hani bölgesel yağan yağmurlardan
Esrarını çözemedim bu gecenin, / Naif sesinle sefa geldin, hoş geldin.
Gül, gülümse ne olur, / Dağılsın artık hüznün, / Sev,
Adına kurbanım ey büyük Nebi / Gel taç ol başıma kölenim senin
Bir tutkusun, sen yüreğimde / Seni arıyor yaşlı gözlerim /
Teşne dudağıma âb-ı hayat / Yaralı gönlüme dermansın sen /
İngiliz halkının çok sevdiği, dikkate değer bulduğu ve en çok ziyaret ettiği tablolardan biridir Portrait of May Sartoris
Tabloyu ilk kez bir kardeşim paylaştığında ilgimi çekmişti. 1830-1896 yılları arasında yaşamış olan ve Sir Frederic Leighton olarak adını öğrendiğim İngiliz ressam ve heykeltıraşın yaptığı bu tablo ile
Bir insanın her olaya güzel bakması, güzel düşünmesi, kafasında şirinlik için dahi olsa mı acaba kalmaması için her hal ve kal de hayırlı ve güzel olanın peşinden gitmesi o kişinin akıbetini hayırlı kılar. Temiz niyet, güzel düşünce ve güzel söz. Bu üçlü herkesin zirveye de yerin altına girmesine
İnsanoğlu her zaman güzelin peşine düşmüş bir yerlidir. Tüm yollar da güzele gitmek için, güzele götürmek için vardır. O yola giden, ona kavuşturan en güzel yol da hiç kuşkusuz söz ve yazıdır. İnsan gönlü bu yolculuğa startı ilk buradan verir.
Felsefe ve edebiyat aşığı! Yayıncı, gazeteci ve kitapsever...
türkiye
Deneme
halen araştırıyorum