"Herkes cennete gitmek ister ama kimse ölmek istemez. Pazartesi sendromuyla aynı mantık." – Mark Twain"

Yûşa Irmak

"Bu Dünya İşi Oyundur Oyun"

Bir zamanlar söz sahipleri korkardı dilin kemiksiz oluşundan. Korkmaya korkarlardı da başkasına değil, önce kendilerine sallarlardı işaret parmaklarını: Sözü çok söyleme, sırasında ve az söyle; binlerce söz düğümünü bu bir sözde çöz! Ya kalkarsa arslan eşikten! Ya parçalarsa sözün sahibini.

Üç Elma, Üç Yıldırım

Kim demiş masallarla uyunur! Masallarla uyanır aslında insan. Kulaktan kulağa yüzyıllarca esen büyülü rüzgârla, kalbinde uçuran sayfaları. Esasen tek bir masaldır bütün masallar. Ele avuca sığmaz soz konusu kahramanları var. Kısadırlar ve hiç unutulmazlar.

İki Burçlu Bir Kale: Zaman!

Hava kapalı, deri ciltli sözlüğüm de. Havayı açamam ama sözlüğümü açabilirim. Elimi çağırıyorum. Kelimelere çağırıyorum parmaklarımı. Artık mevsim de döndü. Şimdi başıma gelen ne varsa hepsini hayra yorma zamanı A ile Z arasında gidip geliyor dünya.

Anıların da Meskeni Var

Yaptığım gezilerde köy ve kasabalarda sıkça denk geldiğim o kerpiç evlerin çoğu; su sesinin duyulabildiği, dut, incir ve ceviz ağaçlarının altında dinlenebileceğiniz, avlusunda huzur bulabileceğiniz, penceresinden gökyüzüne bakabildiğiniz yerlere yapılmıştı.

Ağaç Deyip Geçme!

Haberlere göre gökyüzüne cemre düşmüş. Yakın bir zaman sonra yeryüzüne de düşecektir muhakkak. Bir de bakmışız ilk bahar, sonra yaz ayını bitirmiş daha sonra sonbahar ve kışın tekrar gelerek içimizi titretmesini bekleyeceğiz

High Rise (Gökdelen)

Herşey, eşinden yeni boşanan doktor ve tıp fakültesinde öğretim görevlisi olan Robert Laingin Londranın şehir merkezinden uzak yeni yapılan lüks ve yüksek katlı bir binanın 25. katına taşınmasıyla başlıyor.

Mektup

Bugün 08.12.2023 Cuma Okuduğunuz bu denemeyi aslında pazartesi gününden beri karalıyorum ama bir türlü bitirememiştim. Bu sefer ki konu gönlün ayinesinden kağıtlara yazılan o içli, içi dolu, özü tatlı mektuplar

Birey mi, Bencil mi?

Bugün görünen o ki yurdum insanının çoğu, maddi anlamda kendi çıkarını her şeyin üzerinde görmeye öncelik veriyor. Oysa bu milleti manen inşa eden o; nezaket, saygı, hoşgörü, yardımseverlik, fedakârlık gibi benzeri kelime ve kavramların, hayatımızdan çıkartılmış olmasını çok acıklı buluyorum..

Güzelliğin Evine Kurulmak

Oysa bakılan şeyi kavrayabilmek, anlayabilmek, sindirip olgunlaştırmak için; eskilerin tabiriyle onda tefani olmak gerekir. Yani, onda erimek, onunla bütünleşmek onda yok olana dek var olmak

İstanbul Dinmeyen Bir Esinti Bir Devam Ediştir

Taksim Meydanında sıra konakların, Bağdat Köşkünün çinilerinin, Baruthane Deresinin, Kozyatağındaki arabacılar kahvesinin, suyu akan çeşmelerin İstanbuludur bu dizelere ruhunu estiren Kendi dünyasından bir anı sonraki nesiller için sonsuzlaştırmıştır dizelerinde şair. İstanbul, dinmeyen bir esinti ve bir devam ediştir

"Güzel"in Anadilini Konuşursak Ne Olur?

Merak ediyorum. Gerçekten çok merak ediyorum. Yani üzerimize serpilen bu ölü tohumları toprağıyla birlikte süpürmek için illa ölçüsüz bu çirkinliğin ve başıbozuk bir kötülüğün dilini, metaforlarını kullanmak zorunda mıyız?

Yürek Evinde Oturmak

Tüm insanlığın ilk evi olan Kâbe (Beytullah)yi bir düşünelim.. Yeryüzünde insan eliyle yapılmış en sade, en yalın küp bir ev ve içinde neredeyse hiçbir şey yok. Ne ölümsüzlüğe soyunmuş bir firavunun, ne de bir peygamberin mezarı..

Seviye

Habercilik esasen bir peygamber mesleğidir. Bu mesleğin bir sürü etik kuralları vardır. Habercilik işi o kadar önemlidir ki hiç kimsenin anlatılan gerçeklere sırtını dönmemesi gerekir.

KİTAP İZLERİ

Çalıkuşu

Reşat Nuri Güntekin

Bir Ulusun Doğuş Sancısında Bir 'Çalıkuşu'nun Kanat Çırpışları: Reşat Nuri Güntekin'in Ölümsüz Eseri Üzerine Türk edebiyatının temel taşlarından biri olan ve yayımlandığı günden bu yana
İncelemeyi Oku
Başa Dön