Kendini Çimdiklemek!
Bazen derin düşüncelere daldığımda göğsümün ortasına garip bir sancı çöker. Bu öyle kötümser bir sancı değil, tersine rahatlık veren bir sancıdır..
"Yaratıcılık, beynimin en tuhaf köşelerinde saklanan, asla ödenmeyecek bir borçtur." – Dorothy Parker"
"Yaratıcılık, beynimin en tuhaf köşelerinde saklanan, asla ödenmeyecek bir borçtur." – Dorothy Parker"
Bazen derin düşüncelere daldığımda göğsümün ortasına garip bir sancı çöker. Bu öyle kötümser bir sancı değil, tersine rahatlık veren bir sancıdır..
Şehir ve hız! Birbirine ruh ve ten gibi bağlı. Yavaşlığın keşfi bu şehirde belki de yüzyıllar alacak sanırım.
Şu bir gerçek ki ilim adamlığı ve sanatkârlık aynı insanda çok zor bulunan iki vasıftır.
Ülkemizin kabuk değiştirerek gelişmeye çalıştığı bir dönemdeyiz. Çok sancılı, sıkıntılı bir döneme girdik girmesine ama hepimizin de üzerine düşeni yapmaktan sorumlu olduğunu hatırlatmak gerek.
Yakup Kadri Karaosmanoğlunun Hep O Şarkısını okudukça, Roman diyordum kendi kendime, silinip gitmiş, herkesin artık unutmuş olduğu acıları anlatmalı Niye peki? Vallahi hiç bilmiyordum niyesini, nedenini, nasılını Başkalarının fark etmediği, hissedemediği acıları yüzlerine çarpmak hoşuma gidiyordu belki de kim bilir
Nurullah Ataçın zamana meydan okumuşluğunu kim yadsıyabilir? Ataçın eserlerini okuduğunuzda onunla için için tartışır, dil konusundaki görüşlerinden irkilirsiniz!
Bunca yıl.. ne olmuştu, nerede kalmıştık? Şimdi su içtikten sonra nefes nefese kalan bir adam gibiyim. Üzerimde taşıdığım bu yavaşlık; halsizlik, uyuşukluk yüzünden bir gün aniden organlarımın tümü çalışmayı bırakacak görenlerde beni canlı sanacaklar diye endişe ediyorum..
... Şeyh Galibin çıtasına erebilen şairin çıkmayışı bir yana, Nedim gibi söyleyebilen adamlar da yok olmuştu.
Denizi olmayan bir kenti sevebilir miyim? Bu soruyu geçen sene sormuş olsaydılar hiç tereddüt etmeden sevmem derdim. Bugün bir arkadaşım sorunca pekâlâ sevilir dedim. 1997 yılından beri İstanbulda yaşıyorum. Az da olsa İstanbullu sayılırım. Bu kenti neden seviyorum? Elbette sırf denizi olduğu için değil, medeniyetlerin başkenti olduğu için
Marx Sanat paradır der. Osmanlı Devleti bunu sanat saltanattır biçiminde algılayıp sanat ile parayı; sanatçı ile sermayedarı buluşturarak bir politika izlemişti.
Neden siyasetçilerin, güreşmeye hazır bir boğa gibi davrandıklarını, kılıçlarıyla hasımlarını doğramak için bir gladyatör gibi davrandıklarını düşünme fırsatım oldu..
Yaz, Necatigilin Kır Şarkısı şiirinin sonundaki dizeleriyle söyleyecek olursam; sakin, dinlenmiş, rahat bir şekilde bitecek benim için. Ya da tam tersi olacak..
Ne kadar anı, ne kadar ayrıntı varsa büyüyor, hayali başka bir şey yaratıyor sanki. İçimde kendisiyle başbaşa kalmış tuhaf tuhaf karakterler.. Ya da kentin tamamı ruh sağlığı hastanesi, boyutlarını ancak deli edenlerin bildiği
Türkiye Başkanlık seçiminin ilk turu Cumhur İttifakının zaferiyle bitti. İkinci turda belli ki halk tercihini yine Erdoğandan yana yapacak. Ayın 28inde gerçekleşecek ikinci tur seçimlerine az bir zaman kala %5,4 oy alan Sinan Oğanda Cumhur İttifakına destek vereceğini açıkladı. On altılı masa da yanına Ümit Özdağı aldı. Bu
Arthur Miller Cadı Kazanını yazdığında Amerika McCarthy dönemini yaşıyor ve komünistler girdikleri inlerde bir bir avlanıyordu. Daha bir yüz yıl bile geçmeden yeni bir cadı avı başladı ve hepimiz bu avın Müslümanlara yapıldığını yakinen biliyoruz!
Hümanizm insanı değişik farklılıkların üzerine çıkarmak, dini ve milliyeti ne olursa olsun insanca muamele edilmesi gerektiği fikrine dayanıyordu. Batıda mezhep kavgaları, Hıristiyan milletlerin birbirlerini boğazlamaları kızışınca, hümanizm fikri de revaç buldu; bu düşünce sistemi de laik devletin doğuşuna zemin hazırladı.
Ahlaki bunalımların baskısı vicdanınıza dokunmuyor mu? Dokunmuyor mu? Halkın sosyal bağlarının çözülüşünü görürken bir eziklik hissediyor musunuz? Hissetmiyor musunuz?
Sanatın ortaçağ boyunca rahmani ve içsel gayeleri önemsemiş olması bizi, bugünkü edebiyatın bir eksen kayması yaşayıp yaşamadığı sorusuyla karşı karşıya getirir.
Belki de bizlere bahar diye dayatılan tüm sistemler bir aldatmacadır. Geçmiş zamanlardaki o sıcak ilişkiler, aile, komşuluk, sokak, mahalle, akrabalık velhasıl toplumda eşitliği gerçekleştiren o dayanışma ruhunun bugün nereye gittiğini hepimiz aramıyor muyuz? Onunla şunca yıllık hukukumuz var! sözünü nedense artık duyamaz olduk!
Birkaç gündür İstanbul soğuk Hatta haberlere bakılırsa kar bile tekrar yağabilirmiş Keşke yağsa. Hatta önce güzel bir yağmur, ardından kar, yeryüzünü beyaza bürüse.
Metropol çobanı. İletişimci, felsefe ve edebiyat aşığı!
türkiye
Deneme
halen araştırıyorum
Yaşar Kemal