Yûşa Irmak

Eskimek

Ahmet Hamdi Tanpınarın, 20 Mart 1960ta Adalet Cimcoza kaygılar içinde yazmış olduğu bir mektubu var. Pariste o dönemde birden bahar geliyormuş Önce; kaygı söz konusu değil, yol boyu giderken, çiçek hali çıkıyor şairin karşısına. Divan edebiyatının şükûfenâmelerini ha­tırlıyor. Sonra, adlarını bilmediği otuz çiçek. Bu renk ve şekil şöleninden

Verem Edebiyatı

Yahudi asıllı Amerikalı yazar Susan Sontagın eseri Bir Metafor Olarak Hastalıkı hafızam beni yanıltmıyorsa bundan 5 yıl önce bir arkadaşın tavsiyesi üzerine okumuştum Bir Metafor Olarak Hastalık kitabı 1988 yılında Dr. İsmail Murat tarafından Türkçeye çevrilerek BFS (bilim-felsefe-sanat) yayınları tarafından basılmış.

Hayde Hep Birlikte Arayalım Suçluları

Öyledir hep. Bu ülkede ne zaman bir sıkıntı yaşansa; yüreğimizi burkan, içimizi yakan bir afetle, felaketle karşılaşsak, daha acımız bir seksen yerde yatıyorken, başlarız işaret parmağımızı bir yerlere çevirmeye Milletçe huyumuzdur bu, kuruması gereken. Ama kurumaz nedense

Sadettin Kaplanı Kimler Tanıyor?

Bir edebiyat ansiklopedisine giremeyince üzülen arkadaşını Peyami Safa şöyle teselli etmiş: Bizim gibi ülkelerde bir ansiklopediye girmek, ancak onu hazırlayanın yakını olmakla mümkündür. Yani üstat kimsenin, bileğinin hakkıyla bir yere gelemediğine, dost ahbap ilişkilerinin önemli olduğuna dikkatlerimizi çekmiş bu sözüyle

Yarın Bekleyebilir Şiir Kitabı Üzerine

İlk kitabı İntihar İlacı (1985)ndan bu yana; içe dönüklüğü, alaycılığı, dağınıklığı ama cebirsel kurgulu şiiriyle kendine has bir üslubu ve dili olan Hüseyin Atlansoyun Yarın Bekleyebilir şiir kitabını okudum ve çok beğendim. Aslında kitap hakkında tek cümlecik özet istense: Atlansoyun kendi ifadesiyle: Yarın bekleyebilir, beklesin! sözüyle tanımlayabilirim.

Füsun Akatlının Öldüğü Gün

Gün aşmıştı. 2010 yılıydı. Telefonum çaldı. Arayan iş yerinde yıllarca birlikte çalıştığımız baş editörümüz Mustafa abiydi. Neşeyle açtım. Mustafa, sesin çok yakından geliyor hayrola! (Oysa yıllık iznin de Ceşmedeydi) demeye kalmadan, o sesin içinden soğuk bir rüzgâr geçti. Kekeleyerek, zorlanarak Canım çok sıkkın Yuşa! Sen tanımıyorsun ama ben

Hırsız

Ey teknoloji, sen nelere kaadirmişsin? Eskiden babam ve arkadaşları çoğunuzun bildiği köy odalarında mırra eşliğinde sohbet ederlerken, köy yaşlılarının meclisi küçük oda bakla sofa bir mekanda bu mevzular da anlatılır bende bu konuşmaları can kulağıyla dinler sonra bunları hafızama kayıt etmeye çalışırdım.

Boş Çerçeve

Şimdi çaresizlikler içindeyiz ikimiz de. Ne onun hali var bir selam vermeye ne de benim Orhan Velinin dediği gibi: anlatamıyoruz. Ne o suskunluğunun nedenini anlatabiliyor ne de ben

Erdoğan Neden Muhteşem?

2023 seçimleri yaklaştıkça Türkiyede muhalif siyasi partiler de Erdoğan başta olmak üzere, Ak Partiye karşı saldırıların dozunu arttırmaya başladı. Peki nasıl oluyor da onca saldırı ve itibar suikastlarına rağmen Erdoğan kan kaybetmiyor, tersine güçlenmeye devam ediyor?

Tesirsiz Sözler 3

Bir insan olarak kendimden hiç bu kadar tiksindiğimi hatırlamıyorum Evet! Senden, ondan, bundan, şundan, ırkçıdan, yalancıdan, talancıdan, düzenbazdan, fırsatçıdan, sahtekardan değil! Bizzat kendimden tiksiniyorum

Tesirsiz Sözler!

Herkesin önceliklerini şaşırdığı garip bir çağda yaşıyoruz. Adına yaşam denilecekse bu hayatın içinde yaşıyor olmak boğuyor artık beni Kimileri kelinin, kimileri belinin, kimileri makamın, kimileri şanın, şöhretin, kimileri paranın, pulun peşinde at gibi koşturuyor En yakınlarımız da değil! Sen, ben de değil! Yeryüzünde yaşayan insanlar zıvanadan çıkmış durumda.

Tadı Damağımızda Kalan Tatlar

Her insanın yemek, kitap, renk zevki farklıdır. Hani bilmiyorum ama acaba ağız tadına benzer bir zihin tadı da var mıdır insanların? Mutlaka olmalı diye düşünüyorum Yoksa insan okuduklarını, gördüklerini; iyi, güzel, çirkin ve kötü diye nasıl ayırabilir ki?

Niçin Yazıyorsunuz?

Yazmak için yazarların da kendince sebepleri var mıydı acaba diye bir araştırma yaptım ve gördüğüm kadarıyla çoğunun yazmak için sebepleri var imiş. İşte o isimlerden bazıları niçin yazdıklarını şöyle anlatmışlar

İsmi Var Atlar

At eski kültürümüzde Asyalı atalardan tevarüs edilen belki en değerli şeydir. Atların bir yas alameti olarak ters eyerlenmesi Anadolu sahasında da uzun zaman devam etmiştir. At üzerinde geçen bir ömür sahibine şan katar. Üç senede bir padişahın atlarından birisinin yeniçeri ağasına verilmesi, bir armağan geleneği olarak ata verilen

Kum ve Köpüğü

Halil Cibran hakkında çok şey okudum. Sizler de çok şeyler duymuş olabilirsiniz. Cibran; gerek eğitim hayatı, gerek eğitim hayatı için Siyonist aileler tarafından finanse edilmesi yüzünden kendi döneminde bu coğrafyada çok fazla değer görmemiş sürgün yazarlar arasında yer alıyor.

Başa Dön