Yüreğimden kumlar dökülür Leyla'nın yoluna. Leyla yine de anlamaz beni. Bir çöl sıcaklığı altında yaksın beni, tenim pul pul olsun ve aşkın rüzgarıyla savursun beni isterim. Oysa Leyla bensizdir de ayak tabanlarına batan bir taş kadar bile değilim onun yolunda. Ufak bir acı bile yaşatamam ona. Ne geldiğiyimdir ne gittiğiyimdir. Leylanın düşüncesinde yokum, yüreğinde ise hiç yokum. Onun varlığı şiire susamış bir şairin kalemi gibidir bana. Onun varlığı içimdeki boşluğa dolan serin sular gibidir. Ah Leyla senin için çöle düşmeye razıyım. Yeter ki serap da olsan yüreğime bir su serp. Bana kimsenin yaşatamadığını yaşat. Bana nasılsın de, bana canını ne sıkmakta de, bana iyi misin de. Bana sözcükleri yalan dolu aşkın kitabını okutma. Bana inançlarından söz edip şeytan ayetleri ezberletme. Bana sel suları gibi, kirli sular gibi gelme. Bana onun bunun artığı gibi gelme. Bana tertemiz bir elbise gibi gel ki çuk diye otur üstüme. Bana gururlu çiçekler gibi gel. Böceklerle işin olmadan gel ki büyüklüğüne inanayım. Hayatıma çöplerini dökme. Hayatımı davranışlarınla, sözlerinle kirletme. Senin aşkın elimden düşmeyen tesbih gibi olsun. Sabrımda yanımda ol, duamda yanımda ol. Başka diyarlarda kızıl bir gün batımı olma. Gözlere yansıyan manzara, bir cennet parçası olma. Leyla benim aşkımdır, üşüyen kuşun sırtındaki tüyler kadar önemlidir. Her yanı acıyan bir yaralının baştan başa acı çekmesi gibidir onun aşkı. Ah Leyla beni anla. Sürrealist tablolar gibi beni duvarlarına as ve beni anla. Sevişmekten ve öpüşmekten başka hayalleri olmayan aşklar gibi olmasın aşkımız. Sana dokunduğumda kemiklerindeki ilik gibi kendimi hissedeyim. Seni öyle içselleştireyim. Bana dokunduğunda parmak uçlarında kalp atışlarını duyumsayayım. Kendimi sana şah damarı kadar yakın bulayım. Canın ve kanın ben olayım. Ah Leyla anla beni. Bir kangurunun kesesi gibi aç bana yüreğini. Zıplayalım mutluluktan göklere. Ah Leyla beni sarhoş eden şarabın kadehi gibisin. İçimi aşkla doldurmaktasın; fakat ne yazık ki bunu anlamamaktasın.