..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Mutlu köle çoktur. -Darwin
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Bilimsel > Felsefe > Bayram Kaya




2 Ağustos 2013
Bir Uygarlığa Dair 3  
Bayram Kaya
Devam yazıları


:IEB:
20. Yüz yılbaşlarındaki Osmanlı İmparatorluk bilinci, bilinen mücbir nedenlerle; İmparatorluklar öncesi yapıların bu kabil seriye denen çete savaşları tipine dönüşmüştü. Bunlar gerek işgale direnen çete ya da seriye savaşlarıydı. Gerekse kendi kanun ve söz olan yasalarıyla bir meydan okuyuşun çapulla var olmasıydılar. Ta ki düzenli birliklerle bir kurtuluş savaşı verilene dek bu böyle sürmüştü.

Her bir çeteci oluşma; başına buyruk, aralarında çok gevşek bağıntılarla kendi kültür ve dilleriyle (racon) iletişirlerdi. Ya da birbirine meydan okurlardı. Amaç çapul ganimetini paylaşmakla biterdi.

Haliyle çete tipi yapılanmanın düşünce kültür ve söylem oluşturma yapılaşması da, bu kabil kültür bağıntılarına göre; sert ve kesin oluyordu. Kendi açılarından oluşla, kendi doğruları içinde oldukları bu tür yapılanmayı yansıtan düşünce ve anlatımlar, amaçlarıyla sınırlı, doğru söylemler oluyordular.

Bir yelkenli taşıta göre yelken tasarım kültürü ve yelken savlaması en doğru bir yaklaşımdır. Yelkenli var bulunuş, yelkenli kültürüne göre doğru olan bir yelken bezi fikri ve savunmasıdır. Ama bir trans Atlantik kültürüne göre yelkenli, ne doğrudur. Ne de kullanılabilirdiler. Bu nedenle Arapların çeteci yapılanması ve seriye kültürü düzenli birlikler kültürüyle ne bağdaşa biliyordu, ne uzlaşa biliyorlardı.

Seriye savaşı, yıpratıcı oluşla; talancı, ganimetti yağmacı, çapulcu oluşlarıyla vardılar. Ne mobilize daimi birliklerdiler. Ne de belli yerlerde mekân tutmuyorlardı. Bu da demekti ki düzenli birliklere zarar verebilirlerdi. Ama bu tür yapılar asla nihai sonucu alamadıkları gibi bir bölge direnmesi ve bir bölge sahiplenmesini de hiçbir zaman pek pek ortaya koyamaya biliyordular. Düzenli de yöneltilebilirdiler.

Bu nedenle 6. yüz yıla değin Arap yerleşme düzeni daha ağırlıklı oluşla, yaşam şekli zor ve herkesin ilgi alanı olmayan çok zor coğrafya koşullarındaki, toz olup gizlenmeyi şiar edinmenin ikameci kültürüydü. Yerleşik Araplar dahi savunmalarını seriye kapsamında oluşla yapıyordular. Bu yüzden her kabileye ait grup kültürlerinden ötürü totemlerinin bu tanımlamayı yapması nedeniyle Araplar çok totemleydiler.

Güzide İnsan Hz Muhammed, var olan zemin devinmesindeki; güncel olmamakla akasyan düğüm noktalarının ya yeni ilavesini yapıyor ya da kiminin içeriğini boşaltıp yeni içerik enformasyonlarını yüklüyordu. Bu nedenle söz gelimi var olan seriye ve ganimet (çapul) kültürü üzerine yeni ilaveler yapacaktı.

Seriye bir çapul kültürü oluşla çapula katılanların çapul malalarını (ganimeti) paylaşmasıyla iş biterdi. Seçkin insan ve devrimci düşünücü Hz Muhammed bu yapıyı öyle o haliyle bırakmadı bu alanın içine seriye örgütlenmesine katılanların masrafları karşılanması için beytülmal (bir çeşit devlet hazinesi olur kasayı) oluşturdu.

Bu hem daimi bir kuvvet bulundurmaya dönüktü. Ve hem de giderek örgütlenmeye dek uzayacak olan sürecin, ilerideki devlet ve imparatorluk oluşumcu kültürün ana devinme zeminiydi. Müthiş bir teşkilatçılıktı.

Yine bu seriyeci ganimet gelirlerinden Allah'ın pay oluşla bir 1/5 payım daha ayrılması da, devlet olmanın sosyal yönüne sarf edici olan bir müktesebatı tasarruf etmek oluşla, hayli olguca; sorunu kavrayıcı inşalaşmaları, en doğru yerinde tutmuş olmasıydı. Bu da yine bir teşkilatçılık refleksiydi.

Totem (yanlış oluşla toteme put deme, ya da inancın özel bir terimi olmayla), sahip çıkılan bir kimlik kültürüdür. Ve totemler o yapı dayanışma sembolü olmanın vizesini verişle, boyunlarda taşınmanın muskasıydılar. Size kimlik ve tutum olmanın minneti elbette kutsanırdı.

Bu kutsanma ille bir yönde yansımazdı başka yönlerden de olumsuz yansıması olurdu. Yani kutsanan şey aslı astarı kavratılmadıkça tapılan şey de yapılabilirdi. Oysa totem ikonları boyunlarında taşıdıkları kimlik kartıydı. Ya da sosyal davranışlarını size göre legal edebilmenin bir çeşit muhtariyetiydi. Veya kendi davranışlarını illegal edişlerin, kendi seçme ayıklatmasını giriştirebilecekleri bir pasaportlarıydı.

Birbirlerini amulet (boyun muskası ya da vücut işaretlemeleri) ile tanıyan bu kişiler, sosyal ödevler kabilinde olan ilişkilerini, amuleti tanınma sayesinde ilişkisel yükümlülüklerini kurabiliyorlardı. Bu tür tanışmaları yapmak, karşınızdakine ona göre davranabilmek içindi. Kiminle evlenip evlenmeyeceğinin totem kimliğini boyunlarında taşıyorlardı.

Bir polis evi, bir öğretmen evi, bir adalet mensupları evi, bu mensuplar için nasıl bir bağıntıya dek ilişki ve ilişkilenmelerini ortaya koyuyorsa, güncel totem kültürünün taşınması sizi nasıl giriştirirse; tıpkısını boyunda aynı totem muskalı olmanın anlaşılma kapsamı da sizi dağda bayırda şehirde öyle giriştirirdi.

Yine Kabil Habil’i öldürdüğünde, Kabil kendisinin de öldürüleceğinden korkmuş ve Tanrıya yalvarmıştı. Tanrı da Kabil’in üzerine (başının arkasına, başının ön kâkül yerine) tanrılık işaretini vurmuştu*. Yani Kabil Tanrıya ait bir köleydi. Köleye, sahibinden başka kimse dokunamazdı. Bu kabil anlayıcı totemi düşünce kurallaşması köleci düzenle birlikte, ittifakı dönemden beri oluşturulan bir kültürdürler.

Damganın ya da dövmenin; köle üzerine yansıyan algılatmaları da vardı. Söz gelimi köle bu kölelik işaretini kutsamalıydı ki, hem köle olduğunu unutmasındı. Hem köle olduğunu bilsindi. Bunun yolu da bu dövme ya da damga yerlerini sıvazlamaktı. Ya da mesh etmekle onu kutsayıp, bu totem düşünceyi kendisine hipnozca oluşla, totem tesir dediğimiz etkiyle, kendi kendisini edilgen kılmaktı.

Bir kölenin bu damgayı silmesi, saçıyla ya da bir örtüyle bu dövmeyi örtmesi demek, sonucu kesinlikle ölüm olan bir cezalandırılmaydı. “ Bu elinizde bir belirti ve anlınızda bir anma işareti olacak” Mısırdan çıkış: 13: 9 “ Alnında işaret olana dokunmayınız” Hazekiel. Yine bakınız Hamurabi yasaları.

Sürecek



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın felsefe kümesinde bulunan diğer yazıları...
El Bel Baal 2
Tarihsel 2
İrade 1
Tarihsel 1
Anlamak Gerek 71
Kurtuluşun Felsefesi (Açkı 2)
Sosyal İlişki Toplumu Hedeflemez 2
Anlamak Gerek 43
Anlamak Gerek 70
Anlamak Gerek 55

Yazarın bilimsel ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Müruru Zaman 14
Sahiplik İmanı 1
Hatırlama 1
Mal mı, İnsan mı?
Mamon'du Belirme 1
Müruru Zaman 7
Denge ve Dengesizlik Süreçleri 24
Anlamak Gerek 26
Bağ Enerjisi 1
Sistem 15

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Aslına Yüz [Şiir]
Vah ki Vah [Şiir]
İsis Dersem Çık Ereşkigal Dersem... [Şiir]
Görmez Şey [Şiir]
Tekil Tikel Tükel [Şiir]
ve Leddâllîn, Amin [Şiir]
Mavi Yare [Şiir]
Mevsimsel [Şiir]
Yıkılışa Direniş Direnişe Yıkılış [Şiir]
Meşrep 3 [Şiir]


Bayram Kaya kimdir?

Dünyayı yaşantılaşan çabalar içinde duygunun önemi hiç yitmezse de, payı giderek azalmaktadır. Sosyo toplum bazlı, genel bir açılımla başlayan çalışmalarım da; bilim felsefesi içinde olunma gayreti güdüldü. Bu nedenle yazıların tarisel, sosyo toplumsal evrimli ve türlü doğa bilim verileri güdülü çalışma olmasına gayret edildi. Genel felsefem içinde bir bilgi; ne kadar çok bağıntısıyla söylüyorsanız, o bilgi o kadar bilinir bilgidir.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.