Sevgi dünyadaki yaşam ırmağıdır. -Henry Ward Beecher |
|
||||||||||
|
Totem alanın içine, sisteme dönük, sistemle adreslenir referansçı adımlar da konulmalıdır. Konulan referansın adım değerleri, bir aracı tarafından (duyarlı kişi olan medyum, peygamber, sosyal ahlakçı olan vaizler gibi kimi sistem içi dinamikler tarafından) sizlere duyurulmalıdırlar. Bu tür deklereler hep meşruiyetliktirler. Totem alanın içi başlarda grup ilişkili, sürü ilişkili olmanın biriktirilen müktesebatlarını sosyal egolu bilincin deneyim ve kazanımları doldurmuştu. Bu alan kendilerinden önceki atalarla, haldeki yaşlıların bilgelikleriyle irat edilmiştir. Sosyal yapılar, bu alanın şiddetle ihtiyacını duymalarından ötürü bu alan, öke olan kişilerin seslenmeleriyle de doldurulmuştur. Yani totem alan, ortalama sosyo-toplumsa kılgılı tecrübelerden seçilenlerle ve vaaz, vahi olmanın sosyal işlevleriyle de referansçı kılınmıştırlar. Sosyal birlikler içindeki, sosyal birliğin deneyimi, bir türden ve tüm yapı yararına oluşla; itirazsız totem alana kaydedilir ve kayıtlar oradan okunurdu. Sosyo toplumlar içinde buradaki biriken ve hayatın içine akış edilen konuların müktesebatı, sınıflı toplumdan ötürü; farklı farklı ve uzlaşmaz olmuşlardı. Bu nedenle yapı içinin deneyimleri bir türden olmaktan çıkmıştır. Birçok olan ve ortalamaya en yakın müktesebatlar olan deneyimler totem alana, ya bir güçle; ya da uzun bir mücadeleler ile konarak ilan edilen totem alanlı, totem etki, iman edilen bir dini taraflaşmanın da ana dağılım yansıması olmuştur. Bu dini ve sosyal yapı olgunlaşmalar içinde sizler de oluşurdunuz. Artık zaman zaman, totemi alan içinin doldurulması ve seslendirilmesine dek kimi çıkarım yorumlarını sizler de yapabilirdiniz. Kendi aranızda mesleki siyasi tartışmanın yetkinliğini göstermeğe başlarsınız. Ana noktadan ayrılmadan; ana noktaya referansla, sizler de nicelenirsiniz. Halk gücü algısı bir totem algıdır. Kamuoyu da, bu algının bir başka versiyon yansımasıdır. Kişi egoları, kendi egosuyla; egoyu düzenleyen dıştan sağlasan olur süreçleri arasına, düşünme; karar verme; amacını kamufle etme gibi mesafeden oluşan parçalı olur zaman aralıkları koyarak egolarımız kendilerine öznellik dediğimiz boşluklu tanecikli alanlarını da oluşturdular. Ego tanımım neydi, diğer yazılarımdan hatırlayalım: zaten doğada kendilik var olan ve dönüşen enerji izleği bağıntılılığı bilincidir. Kimi hayatlar enerjinin bir türü üzerinde tasarrufla hayat dediğimiz kesikli sürekli olgu ve olaylar olmanın iterasyonlara dönüştürüldü. Yani bu dönüşme, enerji elde etme ve enerjiyi kontrollü salınımla dönüştürmenin kodlanması sürecidirler. Çevredeki akan enerji sürecinin hayat denen inşa tarafından aksatılmasıyla duruma hâkim olan yeni bir süreçti yaşam. Yani enerji ben kıskacında, dümdüz akamıyordu. Enerji ile akması arasına, kesikli sürekli olmanın parçalı bağıntıları konmuştu. Hayat da türler üzerinden oluşla, tür formundan; türün bireyi olan özel egoların şekline dönüşmüştü. Bu nedenle özel egolar, türlerine çekimlidirler. Egoyu düzenleyen süreç: elde edilen enerji kaynağını kontrollü akıtılan enerji şeklinde özümseyecekti. Hayat bu özümlemelerini, metabolizma süreçlerine bölen işleyişler bütünlüğüydü. Birli yapı olan bir ego süreç, artık kendi yansımalarıyla en az ikili süreçler bağıntısıdırlar. Bu birli bağıntı da ikili olan belirmelerden biri olmadı mı, ego da ortada yoktur. Ego alt bileşenlerine bölünürse de onlar sadece ego olmayıp alt bileşenlerdirler. Ego değildirler. Bu nedenle benlik, ben olarak alt bileşenlere ego kalır şekilde bölünemez. Bu alan öznellikti ve özne bilinciydi. Bu alan egodan sonra oluştu. Ego bilinci temelli üzerine oluşla egoyla birlikte dış dünyadan ve dış dünyanın sosyo-toplumsa yapısından yansımalarla oluşuyordu. İşte benliğimiz olan bu yapıya içimiz deriz. En derin duyum alanımızdır. Yine içimiz olan, ama egoya mini minnacık bile olmayan bir uzaklıkta bulunan bilinçli özneye de için dışı diyoruz. Bunlar avatar kalıp dediğim beden kalıbımızın içindedirler. İçle söyleşen; ego ile ego süreci arasına yerleşen benlik ile öznemizin içten içe söyleşmesine de kendimizin kendimize söyleşmesi diyoruz. Sosyal yapılar her bir sosyal öğrenme bilgilerini bu totem algıya ilgileyişle eşleyerek öğrenirler. Bu insanlığın başlanıştan beri kullandığı çok temel ve nesnel bir yöntemdir. Yani nasıl böbrek ciğer vs. vücudun bir işleviyseler; totem algı giderek din ve inançlarıyla dıştan sosyal olanın öznel işlevidirler. Tıpkı ilk izlenimle tanıdığınız bir şehri ya da insanı; elli, atmış yıl sonra dahi, değişen çehresine ve şimdi olmayan şeklini ve mimarisini bildiğiniz halde; şehri, şehrin şimdisiyle değil de, o ilk öğrenme kalıpları sanki zihninizde asılı dururlar. Şimdiki AVM'ni siz hep, eski kıraathane olan yerle birlikte hatırlarsınız. Şehrin şimdisini, zihnimizdeki gölge bir eski kalıbın eşliğinde anarsınız. Yani yeniyi de eski ile öğrenirsiniz. Sanal izlenimleri zihninizde canlandıran algılama ve bilgiyi kullanma mekanizması; tıpkı yanlışı doğruyu ya da yapılması gerekenleri totem kalıpla öğrenmenizin bir ana ve temel etkisi gibi olmaktadır. Bu arada, bilimin de nesnel yasalı bir totem kalıp öğrenme olduğu unutulmamalıdır. Artık gelenek görenek vs. dahi hep bir totem kalıp ekseni içinde olmuş ve oluşmuşlardır. Gelenekler totem kalıbı oluştururlarken, kendileri de totem zemin alanı içinde ete kemiğe bürünmüş olmanın bir nesnellik algılanış basınç ve yorumudurlar. Bu nedenle halk, inanç totem düzlemi olan dil ile olayları ve olguları çok iyi anlayıp, onu takip ederler. Totem kalıp, işlevsel kontur olarak doğru; ama aktörel ilişkilenişler bağlamıyla yanlış olmakla birlikte; çocuğa öğretilen ya da çocuğun yapıp yapmaması gereken bir şeyin "cıs olma" eşliğindeki veya "sen artık büyüdün" okula gideceksin eşlikti meşruiyet ligiyle, bir şeyi yapıp yapmamanın dayatılması, bu kabilden sosyal bir totem yasallıktırlar. Şunu yapma cıs olursun. Ya da bunu yaparsan doktor sana iğne vurur. Veya doğru durmazsan polis seni götürür. Özeni veya korkusunu söylediğimiz şeyi; öcü, cin, şeytan, melek, doktor, polis, öğretmen gibi o şeye yaslanılarak ya da somutundan klikleşen imgesel zihni eşleyicileri eşliğinde; edimsel olanı veren tutumumuz bu gibi sosyolojik öğrenme kalıbında yansıtılan çarpıtma yararlanımdırlar. Bir süre sonra sizler gözünüz açıkken de; gözünüz kapalıyken de; muhayyilenizde bu totem haritayı hemen hemen tüm ayrıntılarına kadar hatırlar olacaksınızdır. Harita içeriğini siz kullandığınız ve size yararlı olduğu sürece, bilir olacaksınızdır. Bir yeri bir iki kez görüp zihni kopyalamalarınızı yaptıktan sonra, artık o yere gitmeden de o yere ilişkin plan ve tasarrufları ortaya koyabilirsiniz. İşte totem düşünce de böyle algı ve kullanımları eşleyerek öğrenmemiz için bir somut kullanımken; şimdi hatırlanan sanki bilinen sanal bir kullanım oluşla, ayrıntılarına dek sadece kendimizin bildiği fiil ve eylemlerin, zihin ve vicdan dediğimiz her bir sorumlulukları ölçme değerlendirilmesinin referans durumudurlar da. Nasıl yol haritası bütün etki ve yansıma algılanışlarıyla sizde hıfz edildiğinde sizce artık haritaya gerek yoksa. Totem etkiyi iliklerine kadar hissedişle, uygulamalarına kılavuz eden sosyal insan için de artık, somut bir totem imlecine gerek yoktur. 15.07.2013
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |