Yaşamdan korkmayın çocuklar. İyi, doğru bir şey yaptınız mı yaşam öyle güzel ki. - Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Su yaşamını bilmeden, ağızdan yutulan suyun içindeki erimiş oksijeni emip, oksijeni emilmiş suyu yan taraflara açılan kanala gönderip, suyun kulaklardan dışarı atılması süreci de bilinmez. Solungaç solunumlu çevrimde tahliye yolu olan bu kanalın; kulaktan ağız boşluğuna açılan östaki borusunun; daha önce böyle bir kullanımı olduğunu da hiç bilemezsiniz. Bu nedenle, Araban putlarını da, Araban panteonunu da; geçmişten ayrı tutuşla hiç bilemezsiniz. Yani Araban putu ve Araban panteonu, geçmiş adımların batını içindeki envanterlerin soyut kullanımıydı. İşte ittifakı düzen süreçli tarihselliği bilmeden de Mekke panteonundaki kültü bilmeniz imkânsızdı. Ancak iman gözüyle doğru yoldan sapmanın, kendi eliyle yaptığı putlara tapmanın cahilliği olduğunu, kendiniz söyleyip; kendiniz inanırsınız. İzah edemediğiniz size ökülte kalmış noktayı inançla doldurmak zorundaydınız. Gelişmenin genel eğilimi çoğu kez eğer olası ise kendi elindeki malzemelerini şöyle böyle değiştirip şekilleşerek yeni sürecini, bunlar üzerinde akıtmasıdır. Siz bu temel bilgiyi de, bilmezseniz; karaya çıktığınızda da; karadaki yaşamla kulaktaki iç ve dış basıncın dengeletilmesi işlevine dönüşen; su tahliyecisi olan yan kanalların şimdiki östaki borusu olma bağıntısını karasal haliyle hiç bilemezsiniz. Sosyo toplumsa gelişme, biriken nicelikleri arasında anlam ilişki bağıntısını kuran akıllı insan süreçleriyle yeni yol akışlarına dönüşür. Eski olan kimi işlevler de yeni işlevlere dönüşür. Palangaların kasnak hareketine: kasnağın da dişli çark hareket kombinasyonlarına dönüşerek bu dönüşmelerin giderek makine sisteminin inşası olması gibidir. Değilse hiçbir makine bir seferde düşünülüp taşınılıp bugünkü haliyle ortaya konmamıştı. Sosyal, toplumsal, inançsal sistemler de böyledir. Sosyal sistem toplumsal sistem ve inançsal sistemler; birbirine sıkı sıkı bağıntılıdırlar. Söz gelimi köleci sistemler olmasaydı bugünkü dini sistemler de hiç olmayacaktı. Yine sosyal birlikçi grup sistemleriniz olmasaydı, totemi sisteminiz de hiç olmayacaktı. Ha keza bir egonuz olmasaydı sosyal sisteminiz de olmayacaktı. Bir akan enerji ile ona gösterilen dirençtik kesikli sürekli tekrarlanabilir süreçler olmazdı. Ve böylece egonuz da olmayacaktı. Üreten emek ve emeklerin kullanılabilir değişimleri olmasaydı, toplumunuz olmazdı. Yani ne sosyal sistem; ne toplumsal sistem; ne inanç sistemleri kendi başlarına bu günkü halleriyle ortaya çıkmış değillerdi. Peygamber öncesi Araplardaki, Allah kavramı, organize olucu, örgütleyici, hiyerarşi eden; merkezi komutlama yolunu ortaya koyan bir düşünmenin ürünü değildi. Hatta Arabın Allah’ı, yeryüzüne seslenen bir ilah da değildi. Üstelik herkesi kölesi (kulu) kılan Allah’ın; insanları aynı çatı altında (imparatorluk) ve aynı Allah’ın dinini etrafında; Allah’ın halifeleri eli ile yaşantılaşmalarını isteyen ilah ta değildi. Araplar harici yansımalardan soyut bir Allah şuurunu ödünç edinmiştiler. Bu şuur da, hiç değilse o günkü 6. Yüz yıl Arabının içinde bulunduğu köleci durumu açıklıyordu. Yani başlanış yapılanması içinde oluşan ilk yaratan tanrı fikriyle, 6. yüz yıl Arabındaki Allah bilinci insanın kaderini, insanın köleci sistemlerini şimdilik açıklıyordular! Tek tanrı olan Allah kültü, ittifaka seslenir olmaktan çoktan çıkmıştı. Tarih içindeki Allah bilinçli süreç, toplumların imparator olma dönemiyle imparatorlukların ülküsü olmuştu. İmparatorluklarla birlikte artık Allah, âlemlerin (yeryüzündekilerin) Rabbi olan Allah’tı. Yeni bilinç, imparatorluk içi yapılarına imparatorluk hâkimiyetini, Allah’ın yeryüzündeki gölgesi olan halifeleri eliyle Allah’ın yararttığı kullar oluşla, aynı çatı altında yönetilmeyi; imparatorlara altın tepsi içinde sunuyordu. Bu nedenle tek Tanrı fikri Arap dünyası dışında çoktan yeryüzü alemine seslenmenin kültü olmuştu. Bu insanlık kültüründen yararlanmak için Arabın arabı, bir hayli geç uyanacaktı. Yani Araplar 7. Yüz yılbaşlarına kadar Allah kavramını kullanmanın sosyo toplumsal verisini o güne değin hala ortaya koyamamıştılar. Araplar çevre kültürlerden ödünç aldıkları bu El-ilah kültünü, kendi düzlemlerinin içine göre, eğip bükmelerini yapıp; totem aracılar vasıtasıyla El-İlah olan Allah'ın kendisi ile konuşmuşturlar. Bunlar ittifakı dönem yapılaşmalarının dev adımı olmakla birlikte MS 7. Yüz yılın haliyle gecikilmişleriydi. Olsundu. Bu bilinç düzeyi Araplar için çok yeniydi! Bu El-İlah olan Allah ilk zaman içinde aşiretler birliğine çokça seslenmiştir. Şimdiden sonra ödünç alınan El-ilah, artık Allah olarak, Araplardan dışarıya doğru yeniden ihraç edilir bir kültür kemaliyeti olacaktı. Arap ruhu, Peygamber Hz. Muhammed'le; bir kez ve ilk kez halk hareketini tatmış ve öğrenmişti. Artık Arap ruhu nerede bir sistem düzeltmesi gerekirse, orada ruhları tutuşturulabilir bir dinamizmin ivmesi içindeydiler. Sürecek
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |