..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"İnsanların bazen neye güldüklerini anlamak güçtür." -Dostoyevski
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Çağdaş Sanat > Hakan Yozcu




6 Mart 2014
Babaannem 100 Yaşında  
Hakan Yozcu
Oyunda baba rolünde Deniz aslım evin geçimini temin edebilmek için insanüstü bir çaba harcıyor sanki. Ama yetmiyor. Diğer taraftan kardeşi Çiko, sanatçı bir ruha sahip olmasından dolayı çalışmıyor. Çünkü onun işi sanat. O, bir bestekar. Mutlaka beste yapması gerekiyor. Ama nedense hep yan gelip yatıyor. Büyük bir tembellik içinde. Çalışmamak için her türlü dalavereye baş vuruyor.


:AJHI:

     İnsan yaşamı hep ileriye dönük akıyor. Giden yılları geri getiremiyorsunuz. Acısıyla, tatlısıyla bakıp kala kalıyorsunuz yılların ardından... Geride sadece bir tatlı anı, küçük bir tebessüm kalıyor...
     Hep birbirimize “Nice uzun ömürler” dileriz. Hapşırdığımızda “Çok Yaşa!” deriz. Bu, karşıdaki kişiye bir sevgi, bir saygı göstergesidir. Onu memnun etmeye çalışırız.
     Bir insanın ömrü aşağı yukarı 70 senedir. 80 yaşına kadar gelenler için hemen “Maşallah” deriz. Ya, 100 yaşını görenler için?
     İşte bu soruya cevap aramışsanız veya bu soru kafanızı meşgul ediyorsa hiç durmayın Cuma geceleri kendinize vakit ayırıp Lefkoşa Atatürk Kültür Merkezi’ne gidin. Neden mi? Aradığınız soruya cevabı burada bulacaksınız çünkü...
     Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları, 2013-2014 Tiyatro Sezonunun ikinci turu için “Babaannem 100 Yaşında” isimli bir oyun sahneliyor. Her Cuma gecesi saat 20.00’de sahne alıyor oyun.
     Oyunu yazan Roberto Cossa yazdı. Özlem Özkaram yöntti. Oyuncular ise Hüseyin Çakırlı, Mehmet Samer, Cansev Günsoy, Zehra Evliya Parıldak, Deniz Aslım, Cevahir Caşgir ve Ali Şaşkara.
Oyun 1977 yılında yazılmış. Özgün adı “La Nonna”. Bu sözcük “Büyükanne” anlamına geliyor İtalyanca’da. Oyunda, İtalyan asıllı bir göçmen ailenin yaşadığı olaylar traji komik bir şekilde ele alınıyor. Oyun, yazıldığı dönemin Arjantin’iyle büyük bir ilişki içinde. Babaanne, 1970-80’li yıllarda Arjantin’in hakim olduğu rejimi sembolize ediyor. Ailedeki diğer karakterler ise toplumun belli birer kesimi...
     Öyle bir babaanne düşününüz ki, eline geçirdiği her şeyi mideye indiriyor, bütün aileyi sırf o yesin diye gece gündüz çalıştırıyor, perişan ediyor ve asla doymuyor. Ailenin de babaanneyi doyurması gerek. Ve bu amaçla uğraş başlıyor.
     Hareketli ve oyun içinde tarfiği bol olan bir çalışma. Oyun boyunca sahnede büyük bir trafik var. Adeta babaanneye yemek yetiştirme yarışı ve geçim sağlayabilmek için yapılan büyük bir mücadele var.
     Oyunda baba rolünde Deniz aslım evin geçimini temin edebilmek için insanüstü bir çaba harcıyor sanki. Ama yetmiyor. Diğer taraftan kardeşi Çiko, sanatçı bir ruha sahip olmasından dolayı çalışmıyor. Çünkü onun işi sanat. O, bir bestekar. Mutlaka beste yapması gerekiyor. Ama nedense hep yan gelip yatıyor. Büyük bir tembellik içinde. Çalışmamak için her türlü dalavereye baş vuruyor. Ve oyundaki komedi böylece devam ediyor.
     La Nonna rolünde Hüseyin Çakırlı, bana göre ok başarılı bir kompozisyon çiziyor. Oyun boyunca iştahı hiç, ama hiç kesilmiyor. Sürekli atıştırıyor. Gece gündüz, geceyarısı... adeta zaman mevhumu yok. Varsa yoksa yemek... İnsan, “Kısa zamanda çok kilo alır bu” demekten kendini alamıyor.
     Anyula rolünde Cansev Günsoy var. Denebilir ki Cansev Günsoy, bu rolüyle tüm ödüllere aday bir oyuncu. Gerçekten rolünün hakkını son derece büyük bir başarıyla veriyor. Tatlı, sevimli ve oldukça hoşgörülü bir hala...
     Aslında oyunun dikkat çeken başka bir oyuncusu da Cevahir Caşgir’in üstlendiği karakter. Marta rolünü üstlenmiş Caşgir. Evin küçük kızı. Bilinmeyen bir şekilde her gece işe gidiyor. Ve ailesine “Nöbetçi”olduğunu söylüyor. Oysa kıyafetleri, süslenmeleri onu ele veriyor. Gizliden gizliye henüz küçük yaşta hayat kadını olan Marta’ya kimbilir belki de ailesi, yaptığı işi bildiği halde ses çıkartmıyor. Çünkü ihtiyaçları var...
     Ali Şaşkara da oyunda zengin, paralı kesimi temsil ediyor. Çiko’nun oyunlarıyla o da ailenin bir parçası oluyor sonradan... Ama heyhat... Hiç de beklenmeyen bir son onu bekliyor...
Oyun, zevkli, eğlenceli ve akıp giden bir oyun. İzlerken hiç sıkılmıyorsunuz. Merakla bir sonraki sahneyi bekliyorsunuz. İzleyenler gülüyor kahkahalarla... Ama aslında oyun sonunda yüreğinizde bir yara, bir acı duyarak çıkıyorsunuz salondan...
     Nasıl mı? İşte onu da salona gidip oyunu izledikten sonra yaşayacaksınız...
     Herkese iyi seyirler...
     




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın çağdaş sanat kümesinde bulunan diğer yazıları...
İnciraltı Şairleri
Bir Bahar Bekliyorum Üzerine
Her Şey Gülüşünde Saklı
Meseller ve Kurucuova Ağzı
Meseller ve Kurucuova Ağzı
Boyacı’ya Büyük İlgi
Nkl Sanat Gecesi Büyük İlgi Gördü
İlk Yerli Operamız: Arap Ali Destanı
Nkl’de Edebiyat Sokağı
Erdinç Akgür İle Devlet Tiyatroları’nı Konuştuk

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sessizliğin Hikayesi Üzrine
Denizli Türk Dünyası Şairleri Buluşmasının Ardından
Cevahir Caşgir’den "100süz Şiirlerim"
Orhan Pamk'un "Kar" Romanı
ve İlk Bölüm Yayınlandı
ve İlk Bölüm Yayınlandı
"Bitemeyen Proje" Üzerine
Beşik Gibi Sallandık
"Kırmızı Pazartesi" Romanının Düşündürdükleri
Olcay Kıraç İle Kıbrıs Sorunu

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Vakit Gelince [Şiir]
Kara Güzel [Şiir]
Hayallerim [Şiir]
Gönlümün Tacısın Yar [Şiir]
Kurban Olurum [Şiir]
Acı Ektim [Şiir]
Nerdesin? [Şiir]
Yüreğimde İhtilal Var [Şiir]
Hayat Seni Çözemedim [Şiir]
Helallik İstiyorum [Şiir]


Hakan Yozcu kimdir?

1964 doğumluyum. Kuzey Kıbrıs'ta yaşıyorum. 1988 Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldum. 20 yıl çeşitli okullarda edebiyat öğretmenliği yaptım. Uzun yıllar Yenivolkan ve Güneş Gazetelerinde köşe yazarlığı yaptım. Şu an Habearkıbrıslı ve Güncelmersin Gazetelerinde yazıyorum. Birçok internet gazete ve sitelerinde yazılarım yayınlanıyor. Şiir, öykü ve tiyatro oyunları yazıyorum. Bu alanlarda çeşitli ödüllerim var. Kendime ait basılmış "Güzel Bir Dünya" ve "Mesela Başka" isimli iki adet öykü kitabım var. 7 tane tiyatro oyunum var. 6 yıl Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü görevinde bulundum. Halen Başbakan Yardımcılığı Ekonomi, Turizm, Kültür Ve Spor Bakanlığı'na bağlı Müşavirim.

Etkilendiği Yazarlar:
...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.