Bir önyargýyý yok etmek, atomu parçalamaktan daha zordur. -Einstein |
|
||||||||||
|
--- Hoþ geldiniz efendim. --- Hoþ bulduk. --- Size nasýl yardýmcý olabilirim? --- Müdür beyle görüþmek istiyorum. --- Randevunuz var mý? --- Randevum yok. Zaten gerek de yok. --- Peki efendim kim geldi diyeyim kendisine? --- Bir yakýný dersin. Haydi bakalým! --- Tamam efendim. Bir dakika bekleyin lütfen. Haber vereyim kendisine. Çok geçmeden müdür beyin odasýndan çýkan sekreter, Metin’e döner: --- Buyurun efendim; müdür bey sizi bekliyor. --- Teþekkür ederim. --- Rica ederim efendim görevimiz. Kemal Bey bir müdürün nasýl oturmasý gerekiyorsa; aynen öyle kurulmuþtu masasýna. Göbeði masanýn altýna gizlenmiþ. Elleri bilek hizasýndan önünde masaya dayanmýþ. Sað elinde bir kalem. Elinin altýnda bir kâðýt. Sol tarafta önünde bilgisayar. Sümen takýmý en kralýndan. Birkaç tane irili ufaklý kanun kitabý. Gerisini saymaya gerek yok. Ýlk bakýþta insanýn gözünü doyuran, doyurmakla kalmayýp, alttan alta baþ eðdiren bir masa. Geometrik desenlerle bezeli tavan. Kütüphane havasý veren ahþap kitap dolaplarý. Antik çizgiler içeren ceviz mobilya. Her haliyle göreni etkileyen, etkilemekle kalmayýp görkemiyle baþtan omuzlarýný düþüren bir oda. Müdür kapýdan gelen adamý Batý Afrika yerlisi bakýþlarýyla süzüyor; bir yerlerden çýkarmaya çalýþýyordu. Çok uðraþtý ama yok. Nafile. Sekreterin ‘ o anlar ‘ dediði hiç kimseye benzetememiþti. Tanýdýðý hiç kimseyi tam olarak andýrmýyordu. Yýlmýyor, hafýzasýnýn tozlu raflarýný karýþtýrýyor. Ýþe, askerlik anýlarýndan baþlýyor; bir ipucu yakalamaya çalýþýyordu. Metin hiç istifini bozmadan girdi içeri. Masaya doðru ilerlemeye baþladý. Gören, bir þirket müdürünün odasýna deðil, kýrk yýllýk arkadaþýnýn meyhanesine girdiðini sanabilirdi. Zaten en çok da bu yürüyüþ, bu bana mýsýn demeyen cüret Kemal Bey’i þaþýrtmýþtý. Bir tanýdýðý olmasýna bir tanýdýðýydý. Bunda þüphe etmemesi gerektiðine karar kýldý. Öyle ya burasý dingonun ahýrý deðildi. Kimse öyle elini kolunu sallaya sallaya giremezdi. Ýyi de o zaman kimdi bu adam? Yoksa. Yoksa akþamcýlýktan tanýþtýðý kendini bilmezlerden bir miydi? Eðer öyleyse yüz vermeden derhal sepetlemeliydi. Bu sýrada gümüþ yüzüðünü okþuyor ve devam ediyordu. Yok o kadar da deðil caným. --- Ooooo Kemal Bey! Seni hayýrsýz seni! Yüzünü gören cennetlik yahu! Nerelerdesin ne zamandýr? Kýrklara mý karýþtýn? Baktým sende iþ yok. Dedim büyüklük bende kalsýn. Gelmeye karar verdim. Beni de ayaðýna kadar getirdin ya; eh, alacaðýn olsun. Neyse üzülme caným. O kadar görgüsüz deðiliz. Ne de olsa koskoca genel müdürsün. Kimsenin ayaðýna gelmezsin. Kemal Bey’in þaþkýnlýktan dili tutulmuþ; býyýklarý diline inat raks ediyordu. Artýk sinirinden mi þaþkýnlýðýndan mý bunu o an kendisi bile tam olarak kestiremiyordu. --- Vay vay vay benim koca müdürüm vay! --- Affedersiniz ama ben tanýyamadým galiba. Adamdaki nezakete bak caným diye düþündü. Eeee koskoca genel müdür caným. Baþkasý olsa ‘ hastýr ‘ deyip; kapý dýþarý sepetlerdi. Aradan yýllar geçmiþti. Dile kolay kardeþim. Tanýyamamasý gayet normaldi. Normaldi normal olmasýna da, az biraz gözü ýsýrsa hani tadýndan yenmezdi. Yine de bozuntuya vermedi Metin. Ýþi piþkinliðe vurdu. --- Ýyi düþünün müdürüm. Biraz gayret edin caným. Bakýn oluyor iþte. Ha gayret! Babamýn üvey anasýnýn küçük eniþtesinin haylaz torunu Kemal olmalýsýnýz. Adýnýn Kemal olduðu oda kapýsýnýn üzerindeki yazýdan aklýnda kalmýþtý. Yoksa kendi de tam olarak hatýrlamýyordu Hatice ananýn bu uzak akrabasýný. Kemal’in yanlardan aþaðý sarkýk býyýklarý þaþkýnlýktan dansa durmuþtu: --- Ulan dangalak ne kadar koftiden akrabasý varsa ona benzetiyor bizi. Diye söylendi içinden. --- Ne günlerdi o günler. Metin’in gözleri bulutlanmýþtý. --- Babamýn analýðý Hatice teyze… Allah gani gani rahmet eylesin. Mekânýný cennet, makamýný mübarek zatlara yakýn eylesin. Metin hayatýnda bu kadar duayý yan yana etmemiþti. Ateþli münafýklýðýný, genel müdürün gümüþ yüzüðüne yordu. Bakýþlarý yuvarlak çizgilerin hâkim olduðu hakiki ceviz makam masasýnýn þatafatýnda kaybolmuþtu. Bir müddet bakýþlarýný toparlamaya çalýþtý. Konuyu unutmadan baðlamaya çalýþtý: Son sözleri ‘ Kemal’ olmuþtu. --- Ýyi ama benim Hatice adýnda üstelik yakýn tarihte ölen bir yakýným yok ki… Aldýn mý þimdi havaný. Baltayý taþa vurmuþtu. Ama yýlmayacaktý. Bir yerlerden tanýþýyorlardý. Adý gibi emindi buna. Mutlaka ama mutlaka ortaya çýkaracaktý nereden tanýþtýklarýný. --- Nasýl yani? Olsun fark etmez. Mutlaka bir yerlerden tanýþýyor olmalýyýz. Yoksa o kadar sýcak ifadeler içeren mesajý gönderir miydi? Bu devirde insan desteðini ancak en yakýnlarýndan esirgemezdi. Kimsenin yaralý parmaða iþemediði bir devri yaþýyorlardý. Çay gelirken Metin neredeyse tüm hafýzasýný elden ve gözden geçirmekle meþguldü. Bulacaktý nereden tanýdýk olduklarýný. En kýsa zamanda hayatlarýný kesiþtiren bu güzel tesadüfün sebebini bulacaktý. Bulmalýydý. --- Vay benim koca müdürüm! Adamýn kralý müdürüm! Vay be, ne günlerdi o günler… Hiç deðiþmemiþsin benim aslan müdürüm. Kemal bey bu kadar samimi ifadelerle muhatap olmayalý neredeyse çeyrek asýr olmuþtu. Bürokrasi ocaðýnda piþen birisi için bu tür banal ifadelere muhatap olmak nerdeyse imkânsýz bir durum. Fakat karþýsýndaki adam neredeyse on dakikadýr bir kýsmýnýn manasýný bile bilmediði kelimelerle sýrnaþýp duruyordu: Aslýnda güvenliði çaðýrýp attýrmasý iþten bile deðildi. Ne hikmetse bir müddet daha katlanmaya karar verdi. Her ihtimale karþý, en ufak bir yakýnlýk ihtimaline karþý yine de saygýsýzlýk yapmak istemiyordu. Aslan maslan gibi hayvan isimleriyle yan yana anýlmaktan canýnýn sýkýldýðýný kaþlarý saklamaktan aciz kalýyordu. --- Yav sen ilkokulda da böyleydin be. Az konuþur, millete yukarýdan bakardýn. Ama Allahýn var hakkýný yemeyeyim; iyi insandýn ha… Kimseyi geri çevirmezdin. Hatýrladýn mý Ankara Yenimahalle’de Barbaros Ýlkokulu’nda ben 141 Metin, sen 163 Kemal. --- Baþka birisiyle karýþtýrýyor olmayasýnýz Metin Bey lütfen iyi düþünün. Mutlaka tanýþýyor olmamýz ya da akraba çýkmamýz gerekiyor mu? Ben ilk mektebi Ýzmir Karþýyaka’da tahsil ettim. --- Elbette gerekmiyor. Ama ben biliyorum sizinle çok yakýn olduðumuzu. Biraz karýþtýrýyor olabilirim. O kadarýný mazur görünüz. Bu kadar iþin gücün arasýnda ben de suçluyum. Eþten dosttan uzak yaþadým yýllarca. En yakýnlarýmý bile tanýmakta bakýnýz nasýl zorlanýyorum. --- Hem bu kadar yakýn olmasak bana o mesajý göndermezdiniz. Evet, evet siz çok iyi biliyorsunuz ne kadar yakýn olduðumuzu. Fakat eþeklik bende ki ben bir türlü nereden tanýþýk olduðumuzu çýkaramýyorum. --- Estaðfurullah asýl ben hiç bilmiyorum. Gene siz iyi kötü tahmin ediyorsunuz. Bir dakika mesaj mý dediniz? Ne mesajý anlayamadým. Metin, iyice tadýný kaçýrdýn ha, derken; yüz hatlarýyla içinden geçenleri belli etmemenin gayreti içindeydi. Allahtan çok geçmeden sýrma iþlemeli bardaklarý toplamaya gelen sekreter yetiþti imdadýna. --- Tekrar ister misiniz efendim. --- Zahmet olmazsa. --- Rica ederim. Görevimiz efendim. Mesaj meselesi Kemal bey’in midesini rahatsýz etmiþti. Yoksa Aman Allah’ým; yoksa Melek diye gönderdiði mesaj Metin’e mi… Yok caným olamaz. Olmamalý. Neyse anlarýz þimdi. Yeni bardaðý yarýlayan Metin her þeye yeniden baþlar gibi girdi konuya: --- Vay benim koca müdürüm! Vay vay vay… Yav asker arkadaþýný nasýl tanýmazsýn? Asteðmen Metin. 115. Topçu alayý Karargâh ve Servis Bölüðü takým komutaný, asteðmen Metin. --- Pardon sizi bir kere daha hayal kýrýklýðýna uðratacaðým ama bendeniz denizci olarak yaptým askerliðimi. Ege Deniz Saha komutanlýðýnda. --- Yapma ya? --- Valla öyle. Ben seçmedim Öyle olduðu için öyle. Yani efendim görünen o ki sizinle en ufak bir yakýnlýðýmýz yok. Hatta yakýndan ya da uzaktan ortak bir tanýdýðýmýz bile yok. Metin bey fena halde bozulmuþtu. Fakat ayný zamanda caný da sýkýlmýþtý. Madem aralarýnda en ufak bir yakýnlýk bile yok da o kadar içli dýþlý mesajlarýn manasý neydi? Bayram deðil, seyran deðil eniþtem beni niye öpsün ki… --- Tamam diyelim ki en ufak bir yakýnlýðýmýz, hatta tanýþýklýðýmýz bile yok. --- Yok efendim siz de þahitsiniz. Ne kadar uðraþtýysak olmadý. --- Madem öyle bana gönderdiðiniz mesajlarýn manasý ne? Mesajlarýnýza bakýlýrsa can ciðer kuzu sarmasýndan öte olmalýyýz. Ýnsan tanýmadýðý kiþilere bu kadar yardým mahiyetinde taviz verir mi? Ben de sanmýþtým ki… --- Hayallerinizi yýkmak istemem ama deminden beri sözünü ettiðiniz mesajýn içeriðini ve benimle ilgisini öðrenebilir miyim? --- Arz edeyim efendim. Ýkinci bardaðýn da dibi görünmüþtü. Kuru, zoraki bir öksürükle boðazýný temizledi. Arkasýna yaslandý: --- Siz bu telefon operatörünün genel müdürü deðil misiniz? Kemal bey kendisine uzatýlan telefondaki mesajýn operatörünü anlamaya çalýþtý. Evet, bu operatör kendi operatörüydü. --- Doðru söylüyorsunuz ama ben meseleyi henüz anlamýþ deðilim. --- Anlatayým efendim. Mesajý aynen okuyorum: --- Numaranýzý operatörümüze taþýdýðýnýz takdirde telefon görüþmelerinizin yarýsý ücretlendirilmeyecektir. Ayrýca her yüz kontöre, her yöne bin mesaj hakký kazanacaksýnýz. Dahasý var… --- Bana bu kadar imkân ve fýrsat tanýmanýz için ya çok yakýným olmalýsýnýz ya da deli. Haksýz mýyým? (Türkçe Kýrgýzca Hikayeler Biþkek 2014)
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © serdar adem iþler, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |