Işık verirseniz, karanlık kendiliğinden yitecektir. -Erasmus |
|
||||||||||
|
Gerçek nesnel toplumsal ilişki referansında; bir enerji karşılanma biçimi olan yeme içmeyle beraber; enerjinin dönüştüğü düzenlemelerdi barınmalı korumayı sağlayıcı bağıntılar kılmayı yapmak ta vardır. Yapılan üretimin içinde kullanım değerleri farklı olan emekler vardır. Kullanım değerleri farklı emek ürünlerinin takası vardır. Takas kullanım değerleri farklı ürünün eş birim zamanlı üretilmesine anlam denklikle değişimlerini ilişkinleyen zorunlu bağıntılı bir referansları vardır. Emekle, emek ürünlerinin değişilme esası arasına hizmeti koymanız normal iken; toplumsal emeği av ile ele geçiren malı sahibi olmayı koymak; sisteme yabancılaştırılmaktı. Yine toplumsal güç nedeniyle mal sahibi oluşa göre yapılan hileli düzenlemelerin nesnel ve toplumsa sözleşeni bilinçle meşruiyeti dayanağı yoktur. Bu nedenle toplumsal gücün ham edilmesiyle mal sahibi olunuşa, absürtlükler destek olacaktı. Toplumsal emeği mal sahibi yapılmaya doğrudan ve sistemden meşrut destek bulunamıyorsa; dolaylı yollardan destek bulunacaktı. Bu dolaylı yolun temel inşası da dinlerdi. Günah toplumsal ilişkilersenli referansın bir kavramı değildir. Sistemin özü üreten ilişkidir. Günah üreten ilişki kavramı değildir. Günahlar; emek ürünlerini takas yapma aşamasında; katakulli eden mülkiyet edinme biçimiyle oluşur. Üretmeyen, üretici olmayan, nesnel olandan uzak olan tamamen öznel sınıf çıkarlı olan güya günah işleme özgürlüğünü tuttular; emekle, emek değişimi arasına kesikli sürekli düşünce devinimi yaptılar. Bu türden dini görüşlerle, sistemin esasına ve özüne yabancılaşıldı. Kişiler, düşünemez kılındı. Kişileri köleciliğe yatkınlaştıran idealist bilmesinlercilikli baskıyla kişiler üzerinde sömürü zulmü oluşturuldu. Tabii ki dini sistemler ana özü kapsamıyla, “rızkları dilediğimiz gibi dilediğimize dağıtmışız” deme aforizmasıyla sömürüyü meşru kılıcı bu söylemlerini insanlara köleci ahlak içinde iman ettirdiler. Giderek, herkesin efendisi olma iddiasıyla kendisini ihale etmeye başlayan dinler; köleci ahlaka bağlı kalış içinde dinler hem herkesin tarafsız efendisi olamıyordu. Hem de bu nedenle günün gereği olan düzenleşiği durumları içinde ön görülemeyen düzlem kazalarıyla, sistem arızasını sadaka gibi ahlakı düsturla pansuman etmeye çalıştılar. Hem İsa’ya hem Musa’ya yaranma durumları nedenle dinler sömürüye karşı çıkmak gibi kısıtlı ikilem içinde kalışla zaman zaman yoksulun yararını da geliştirdiler. Bu kabil köleci şarj ve deşarjla enerji akış yollarından her biri bir anlam ilişkisi kılışla, köleci zeminli olay ufkunu; özne nesnel yasallıkla ve özne nesneli yasa olmamakla kesikli sürekli enerji akışını sağlamanın durumu yaptılar. Böylece sınıf egemenli öznellikler, nesneli kılıflar içine modüle edildiler. Özneli çıkarlı kılıfı, nesneli olup bitenin özü ve ruhu saydılar. Böylece bu sosyo-toplumsa sistemin korunan yasası, “köleci emeğe dayalı zenginlikleri, efendilere dağıtma biçimi oluşla” öznel ideolojili kılıf ve ambalaja bürünmüştü. Takdir, sosyo toplumsa genel yasaların haram helal; iktisap edinme, hırsızlık; suç ve ceza, adil olan, adil olmayan vs. biçiminde özel yasa içinde kılıflanması, efendi yararının kesikli sürekli kılınmasıdır. Bu takdir, “köleci emeği” sisteme statüko yapan takdirdi. Bu sistem emekler denkliğini değişmenin adaleti olmayıp; bir biçimle egemeni mal edinmeyi iktisap edinmenin statükosuydu. Her şey gibi efendi köle ilişkileri de kesikli sürekli olmanın özel ve genel devinmesi içindeydi. Sistem öğretisi, takdir edişti öğreti olmaya başlamıştı. Sistem her ne kadar kusursuz takdir edilmiş görülüyor ise de, fena şekilde aksamalarına başlamıştı. Takdir edişçi aksaklıkların içinde; nicel birikişlerin verdiği huzursuzluklar, köle aleyhine adaletsizliklerdi. Sistem efendi köle eksenli dengeler üzerine oturtuluşla işletilmeğe başlanacaktı. Çözümler daha çok öznel alanın baskı ve şiddetiyle; korku ve yıldırmalarıyla ikna etmesi şeklinde ortaya konacaktı. Olası sadakacı çözümler efendinin merhamet eden duyguları şeklinde açıklandı. Nesnel ilişkili çözümler, nesnel ilişkili olması gerekirken; efendi merhametinin insafına kalışla yabancılaştırma başlamıştı. Artık efendinin kendi adaletsizliği; acıma, merhamet, bağışlama gibi hissi olan, sübjektif olan kendi duygularıydı. Bu yanlı duygu; kullanım değeri farklı emeklerin, eş üretim süreci bağıntılı olan emekler denkliğini vurgulayan takasçı adaleti; kendi gerçek ilişkilerinden kopartmaktı. Süreci sanki başka mana ilişkisiymiş gibi belirtmenin açık tezahürüydü. Köleci sistem içinde firen ilişkileri (sürtünme-sürtüşme), mal sahibi olabilmenin yararına göre işleyen inşalaşmaydı. Adalet mülk olmuştu: mülk te adaletlilikti. Devletlikti. Hüküm olurla adalet dağıtmaktı. Üstüne basa basa “adalet mülkün temelidir” deniyordu. Köleci sistem ilişkileri içindeki süreç; sadece enerjiyi öznel kılıklar içine transfer etmenin parçalı, dalga olaylarına gebe olmanın efekti, değildi. Sınıf egemenli özneli firenli denge koşullarını da yansıtıp aritmetik ettiren bir belirlenimcilikti. Aksamanın çözümleri de artık yerdeki kendi ilişkileri içinde değil de, gökte dilediği gibi mülk dağıtmanın şanslılığında ya da şanssızlığı olmanın içinde aranacaktı. Merhamet, acıma, sadaka gibi olay ve duygu türü olay ufku içindeki tarihsel çeşitlenmeler; gizlenimci mantık oluşla sınıf çıkarlı öznelliği sistem işlerliği içine sokmaktır. Toplumsa öznelliği değil, sınıf çıkarlı öznelliği dolaylı yollardan sistemin kendi özdeki denge koşulları içine soktular. Sürecin mal sahipleri yararına geliştirmenin açıkça ifade edilme şekline soktular. Bu yüzden nesneli çözümlü süreçler, öznel olan sorun ve çözümlerle; özne-nesneli yoldan oluşla; ilahi anlatımlı dolaylı çevrimler üzerinde açıklanmaları yapılarak; kafalar daha çok karıştırılır oldu. Bu demekti ki emek kesimleri, sistem üzerinde bilişti, buluşçu kılınmamalarıyla sistemin hiç te efekti belirleyicisi olmayacaklardı. Bu nedenle köleler hep kurtarıcı bekleyeceklerdi. Ol nedenle kullar hep eski hikâyeleri demlenmekle, kendi kendilerinin stres yüklü balonlarını indirirler. Yaşamı sağlayıcı temel karşılanmalar ve bunların emek süre denkliği içerenli düzenlenmesi; sistemin genel bağıntısıydı. Bu düzenleme de üreten ilişkiler esas oluşla ortaya konmuştu. Temel gereksinim, üreten ilişkiler olacaktı. Sonra yaşantısı edinilecekti. İlişkiler nasıl ortaya koyup, nasıl kesikli sürekli; parça olaylarla düzenlenmesi ya da parça olaylar entegrasyonu haline gelmeliydi? Tüm konu buydu. Temel gereksinimlere yönelmeyle, üreten ilişkilerinin arasına, başkasına ait üreten emek enerjisini zevk ve sefaya çevirmenin yolu olan mal sahibi yapılma kurnazlığı konmuştu. Temel gereksinimleri karşılama olan genel bağıntı toplumsal mal sahibi olma referansı; öznelini üzerinde mal sahibi olmaya ilişkilenişle, kesikli sürekli kılınmıştı. Mal sahibi olmak güzeldi de bir kesim hiç mal sahibi olamıyordu. Sürecek
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |