"...Ve hepimiz az ya da çok rüyacı değil miyiz!" -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Beyarmudu Belediyesi tarafından ilk defa düzenlenen 1. Mesarya Tiyatro Festivali’nde yavaş yavaş sona geliniyor. Ve bu ana kadar her biri diğerinden çok daha güzel olan oyunlar sahnelendi. Bu festival kapsamında son izlediğim oyun Bursa Şehir Tiyatroları’nın büyük bir başarı ve üstün bir performansla sahnelediği “Gulyabani” Oyunu oldu. Gerçekten mükemmel denecek tarzda tasarlanmış, izleyeni kahkahalara salan ve onları mıh gibi oturduğu koltuğa çakan bir oyun “Gulyabani”. Şunu samimiyetimle diyebilirim ki son yıllarda izlediğim en güzel oyunlardan biri oldu. Dekor, kostüm, ışık-efekt, müzik ve danslarıyla uzun süre belleklerde yer edecek ve unutulmayacak bir oyundu desem hiç de yalan olmaz. Hele de oyunda canlı müzik kullanılması, darbuka, keman, klarnet, kanun gibi müzik aletlerinin yer alması oyuna bambaşka bir çeşni kattı. İzleyenleri adeta büyüledi… Oyun, tüm oyuncuların katıldığı dansla başlıyor. Hep beraber şarkı eşliğinde yapılan bu dans seyircileri oyuna hazırlarken de çok güzel bir oyun izleyeceğimizin habercisi oluyor. “Gulyabani” Oyunu, Türk Edebiyatı’nın usta yazarlarından olan ve Türk Klasikleri arasında yerini alan Reşat Nuri Güntekin’in aynı adlı romanından tiyatroya uyarlanmış bir eser. Roman olarak da çok beğenilen bu eser, tiyatro oyunu olarak da çok güzel bir biçimde tasarlanmış. Eseri, Lale Oraloğlu oyunlaştırmış. Yönetmen; Volkan Özgömeç. Yönetmen Yardımcıları; Altuğ Görgü ve Sinem Şahin. Dekor; Tayfun Çebi tarafından hazırlanırken, Kostümleri; Funda Çebi hazırlamış. Işıkta; Zeynel Işık görev alıyor. Müzik; Murat Gedikli ve Ahmet Baran tarafından yapılmış. Dansları Ferdi Yıldız hazırlamış. Reji Asistanı; İpek Zeylan, Yapım Asistanı; Akın Tezer Tunalı olmuş. Işık kumandada; Haluk Sayılır, Ramazan Subaşı, A Baran Bozkurt görev alırken, Ses kumandada; Özcan Tütüncü, Cem Dolmacı, İbrahim Duman görev yapıyor. Sahne Amirliğini; Gürkan Sargın ile Uğur Çakmak üstlenmiş. Oyuncular: Altuğ Görgü, Ebru Serener Ergüç, Didem Hun Liman, Müge Açıkdüşünenler, Nihal Türksever Erten, Güney Y. Güney, Uğur Serener, Uğur Çamak, Nihat Çetinkaya, Mehmet Ali Açıl, Hakan Demir, Musa Can Pekcan, Metehan Kaya’dan oluşuyor. Müzisyenler: Ömer Göktepeliler, Esra Gürkan, Işık Karlıtepe, Ali Çalanlı, Mustafa Öztaşkın Oyunda, işe ihtiyacı olan dul bir kadının, yakından tanıdığı bir kadın tarafından isteksizce bir köşke hizmetçi olarak götürülmesi ve orada yaşadığı olaylar anlatılıyor. Öyle ki kadının gittiği bu köşk, herkes tarafından perili ve cinli olarak biliniyor ve bu nedenle bırakın köşkü, çevresine dahi kimse gitmek istemiyor. Daha oyunun başında arabacının köşke varmadan arabayı durdurup “Bundan sonra artık ben gidemem. Perili, cinli olan o eve hayatta gitmem” demesi kadının köşkte kalacağı süre içinde yaşayacak korkulu anların habercisi oluyor. Kadın cinleri, perileri duyunca köşke gitmek istemese de zor durumda olduğundan ve yakını olan kadının da kendini ikna etmesinden dolayı kaderine razı olmuştur. Köşke varınca orada çalışanlardan da cinleri duyunca korkuya kapılır; ama yine de dönemez. Çünkü buraya gelen bir daha geriye dönememektedir. Oyunda, cinler ve periler daha ziyade ışık gölge oyunlarıyla verilmiş. Oyuncular, kafalarına tül örterek ve çeşit çeşit çabutlar bağlayarak cin imajı yaratmışlar. Bununla birlikte, daha ziyade siyah renkli kıyafetler giyinerek cin-peri düşüncesini pekiştirmişler. Müzikle ve ışık-gölge ile de süslenince ortaya çok güzel görüntüler çıkmış. İzleyenler bu görüntüler karşısında etkileniyor… Oyunun asıl metni olan romanda yazar, cin ve peri gibi boş inançların nasıl kötüye kullanılarak saf ve namuslu insanların kandırıldığını anlatmış. Daha ziyade cahil insanları, cin ve peri gibi hurafelerle kandırıp, onlara istediklerini yaptırmak amacı güdülüyor. Kısaca oyunda cahilliğin kötü yanı, batıl düşüncelere inanılmaması gerektiği, bilimsel, akılcı ve mantıklı düşüncelere önem verilmesi gerektiği düşüncesi veriliyor. Aksi taktirde insanın başının beladan kurtulmayacağı veriliyor. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın 1912 yılında yazdığı aynı adı taşıyan eseri, aradan bunca yıl geçmesine rağmen insanların hala hurafelere, büyüye ve batıl inançlara nasıl inandıklarını ve bunlara nasıl aldandıklarını ortaya koyuyor. Oysa zamanımızda teknoloji, bilim bunlara inanılamayacak kadar ilerlemiştir. Ve bu tür hurafelere inanmamak gerekir… Oyun yazarı Hüseyin Rahmi Gürpınar, eserlerinde gerçekçiliği ve doğalcılığı savunan bir yazardır. Dil estetiğine önem vermez. Romanlarında çok başarılıdır. Öyle ki bu başarısı, romandan tiyatroya uyarlanan bu oyunda da kendini gösteriyor. Gulyabani romanı, Türk Edebiyatının aynı zamanda ilk korku romanı olma özelliğini taşıyor. Oyunda da seyirci, yapılan ışık ve gölge oyunlarında ürpermiyor değil… Oyunculardan özellikle Muhsine rolünde Didem Hun Liman büyük bir performansla izleyenlerin dikkatini çekiyor. Çok hareketli ve canlı performansıyla oyun boyunca keyifle izleniyor. Hanımefendi rolünde Nihal Türksever Erten de çok başarılı bir kompozisyon çiziyor. En çok beğenilen oyunculardan biri oluyor. Özellikle yatak üzerinde oynayarak sıçraması ve ardı ardına seri bir şekilde tekerlemeleri sıralaması izleyenleri kahkahalara boğuyor. Doğrusu ben çok beğendim. Oyunda en çok dikkati çeken tip ise bana göre Arap kadın rolündeki Ruşen Kalfa. Öyle bir kostüm hazırlanmış ki sanki dev bir yaratık olarak karşımıza çıkıyor. Yaptığı hareketler ve sözleriyle izleyenleri kendine bağlıyor. Oyuna apayrı bir renk katıyor. Seyirci belki de bu yönüyle en çok onu beğeniyor… Çeşmifelek Kalfa da başarılı oyunculardan biri. Oyun boyunca sahnede en fazla görünen karakterlerden biri. Oyun sonunda, gerçekte cinlerin ne olduğu ve nasıl bir oyun oynandığı ortaya çıkıyor. Amacın bambaşka olduğu bir sahtekarlık olayı ile karşılaşıyor izleyici. Artık bunun da ne olduğunu merak edenlerin oyunu izlemesi gerekiyor… Kısaca Bursa Şehir Tiyatroları izleyenleri büyüleyerek ayakta alkışlanmayı bilen bir ekip oldu. Oyun sonrası, Sanat Yönetmenlerinin, adeta Bursa ile özdeşleşen Gölge Oyununun burada da tohumlarının atıldığını duyunca, beraberinde getirdikleri Gölge Oyunu Perde takımını Beyarmudu Belediyesi Halk Tiyatrosu Ekibine armağan etmesi herkesi coşturdu. Alkışlar dakikalarca sürdü… Beyarmudu Sosyal Tesisleri’nde unutulmaz bir sanat ve kültür gecesi yaşadık. Vesile olanlara sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum… Tiyatrosuz kalmayın…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |