Bir sanatçı başarısız olamaz; sanatçı olabilmek bir başarıdır. -Charles Horton Cooley |
|
||||||||||
|
Hiç kuşkusuz ki büyücülükte, bugünkü gibi karmaşık olmayan ilk yalın haliyle hayatın kendi içinde önce sosyal yaşamla çok sade bir şekilde ve sonra da giderek sosyo toplumlarla niceli başlamıştı. Büyü kişinin ya da kişilerin bir etki, bir tesir altında kalışıyla o etkinin dışını düşünüp görememesi hali olmakla yine o etki dışını akıl edememe halidir. Aynı etki altında kalanlar da birbirini aynı bakışımla etkilerler. Birbirleri dışındaki dünyada sesler duymalarına karşın, bu kişiler adeta sağır ve dilsizdirler. Asıl etkiyi ortaya koyan şey yerine, etkisi olmayan bir şeyle yer değiştirtip; yerine konulanın, yerine konduğu şey gibi bir öznel etkiyi göstermesi büyüleyiciliktir. Temel gereksinimlerin (beslenme, yiyecek, korunma, cinsellik gibi uyaranların yani bir etki ortaya koyanların) özel ellerde toplanmasındaki mahrumiyetinkilerle muhtaçlıklarınızı ortaya çıkarırlar. Temel muhtaçlıklarınız sizde bir etki ortaya koyar. Muhtaçlıklarınızla ortaya konan etki; cennet kavramıyla bir arada size sunulur. Sonra asıl uyaranları ortadan kaldırdığınız zaman "cennette" bu uyaranları yapıyormuş gibi aynı etkiyi sürdürmeye devam eder. İşte büyü ve büyülenme böylesi bir asıl uyaran etkilerin kişisi öznel dünyaya aktarılmasındaki öznel kalıplanmalarıdırlar. Totem dönemlerde ve ön ittifakı dönemlerde bu etkiler grup üzerinde olmakla totem dönem özgeciliğiniz ortaya koymuştu. Köleci sistem muhtaçlıkları kişiselleştirdiği için asıl büyü ve büyücülüğün kirli menfaatlere dönüşmesi bu köleci süreç içindedir. Aşk sizi büyüler. İnanmışlık sizi büyüler. Her kararlı oluş değil ama ısrarla kararlı oluşlar sizi büyüler. Cennet tasımı ve cennete gitmeyi vaaz eden seçme ayıklama düşünceleri sizi büyüler vs. Ve yine cünüplüğe, mundarlığa inandırıldığınızda bir mundarlık anında artık yıkanmadıktan sonra kendinizi rahat hissetmeniz olanaksız hale gelir. İnanç öğelerinin rüyalarınıza girecek denli özne dünyanızı etki altına almış olması bu büyülenmenin açık tesiridir. Uyanık iken de takip ediliyor, gözetleniyor olma hissi bu inançların sizin üzerinizdeki aklın kontrolünü kaldırıp kendi mantığını sizler üzerinde akıl kılmasının bir büyüleniş etkisidir. Yani bilememeyi bilme yerine koyup onu önemsemedir. Bir özdeyiş gibi; "Az anlayıp çok inanmaktır". Kısaca bu büyü sel etkiler sizde sorgulamayan, kul oluşla; hizmet eden, bir meleklik çıkara bildiği gibi; gözünü kırpmadan kendisini Alamut Kalesi burçlarında aşağı atıp kayalıklarda kendisini parçalayan bir "dai" gibi haşhaşiyeci fedai oluşun tüm cinayetlerini ve günümüzdeki canlı bomba olma örnekliğini de ortaya koyar. Büyü sosyo toplumsa gerçeklerden hareketle bir sınıf öğretili vaaz iken; kızına, oğluna kısmet bulma, kocasını evde tutma, kısmetini açtırma; karı kocayı ayırma gibi giderek abidik gubidik her bir saçılımla akıl almaz konuların meselesi ve istismarına dönüşmüştür. Elbette her şey gibi tesir de salt değildir. Gelip geçici bir olanaktır. Burada asıl mesele kişinin bir tesir altında kaldığıdır. Gerisi lafı güzaftır. Bir satıcı, bir reklamcı bile bu unsuru kullanır. Eğitim bunları büyük ölçüde geriletmektedirler. Ama zaaflarınız, ilgi alanlarınız olduk ta vs. eğitimde büyülenmenize engel değildir. Büyü etkisini, bir sözcük; bir cümle öbeği ya da politik alanda siyasi oluşla söyletilen inanç sistemleri olmakla bu alan süreçleri kişi üzerindeki büyüleyici etkilerini ortaya koyarlar. Çünkü her etkiyi bir vaat takip eder. Totem dönem ve ön ittifaklı dönemin özgecil davranışları; köleci dönemin hayli ileri aşamasıyla cennet karşılığındaki vaatler yaptırımına dönüşmüştür. Neden? Çünkü totem dönem ve ön ittifakı dönemde cennet tasımını destekler sosyo özneli toplumsal koşullar ortada yokturlar da ondan. Oysa köleci dönemle en temel ihtiyaçlardan yoksun bırakılan kişi ancak köle olmakla bu kendisine nimet diye belletilen bu nimetlere kıt kanaat ulaşabilmektedir. Ömrü bu nimetlere kavuşmanın ve rahat yaşamanın hayaliyle geçmektedir. İşte cennet tasımı diğer şeyler gibi bu hayallere tercüman olmaya ya da referans olmaya da cuk oturuyordu. Bu nedenle artık özgecilik yoktu. Öyle ya efendi sizin hayalinizi süsleyen şeylerin bol bol temaşası içinde olan şeylerden ötürü bulanıp o şeyden kusarken, efendi; size neden özgecil olsundu? Efendiye vaaz olacak konuların hepsi, efendinin elinin altındaydı. Efendiye ne vaat edebilirdiniz ki? İçine düşülen bu büyü sel komikliğin neden sonra, yıllar sonrası bir tutumla işin farkına vardırıldığında bile kişi kendisini gerçekten çok aptal görebilmektedir. Ama kişiler o büyücü siyaseti, o imanı sürdürür iken de büyü (tesir) altındaki kişilerin kendilerinden daha doğrucu ve daha akılcı da hiç kimse yoktur! Güzel bir söz vardır. “Şeytanın en önemli özelliği, kendisinin yokluğuna da sizi inandırmasıdır” diye. Aynı sözün bile benzerini dinler için de belirtebiliriz. Dinlerin en büyük büyüsel özelliği; “kendilerinin büyüye karşı olduklarını söylemeleriyle” kendilerinin insanları büyülemeleridirler.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |