Pek çok doktorun yardımı ile ölüyorum. -Büyük İskender |
|
||||||||||
|
Ön ittifaklar içinde, totem meslekleri bulunması nedeniyle ön ittifaklar, üreten ilişkiler bağlamında değil ama sosyal yaşam bağlamında büyük oranda, totem dönemin benzeri ortaklaşmalı, bir ittifakı yaşamdı. Her bir ittifakı grup, ön ittifakın içinde ayrı birer totem temsilciliği olmakla, kült merkezinde olan temsilcilikler; ittifakın ortak karar alan İLAHLARI’ydılar. Ön ittifakın öne kurucuları, ilahlardı. İşte ilah kavramı, totemden bu bağlamla ayrılıyordu. Yani totem ortak karar almıyordu. Oysa ilahlar ortaklaşa kararlar alıyordu. Totem alanda ikinci bir totem yoktu. Oysa ittifak içinde ilk başta en az iki totem temsilcilik olmakla ittifakı alanın ilahları (totem sayısı kadarla) çoğul olup plüralist ya da politeisti yapıydı. Totem yalın grup sahipliğiydi. İlahi düzen, birçok grup sahipliği içinde sentezi uyumlaşmaydı. Köleci döneme gelindiğinde pay eden mana ilişkisi kökten değiştirilmişti. Totem dönemi ve ön ittifakı dönemi çevrimli kılan doğada yardımlaşmayla sağlatmanın yaptırımı olan boşluk devinmesi, köleci dönemde de aynen bakiydi. Köleci dönem, çok köklü totem mesleklerin zaten bir arada olmasının kavranışıydı. Bu nedenle totem meslekli sentez olmanın ilahtı dönem bilgisi olan bek raundu buhar olup gitmişti. Tıpkı günümüzdeki üretim ilişkisi içine doğanlara günümüzdeki çıplak sürecin; sanayi dönemini ve onun öncesi olan feodal dönemin bilgisini vermemesi gibidir. Siz bir üretim ilişkisi içinde çalışmanın ücretini almakla, günceli yaşam standardı içinde buna uygun bir yaşamla mana anlayışını imge eden dini anlamalar içindesiniz. TV. İzleyerek TV’nin evrimini ve tarihsel oluşunun bilgisini edinemeyeceğiniz gibi ücretli çalışma içinde olmakla da üreten ilişkinize değin bek raundunu bilemez olmanız normaldir Köleci döneme gelindiğinde; farklı totem mesleği olmakla, farklı kullanım değerini üretir olmanın takaslarını çevrimleyişin içindeki ilah özneli ortaklaşmacı kararlar olduğuna dek tarihselin bilgisi uçup gitmişti. Yani köleci sistemin önünde totem mesleklerini toparlayıp inşa etmek değil; koskocaman bir servet vardı ve bu zenginliğin paylaşımının kişidi öznel çıkarla paylaşım yaptırılması olmanın düşünce keskinliği vardı. Köleci dönem içinde bırakın totem meslekleri sentezini; totem mesleklerinin bir arada oluşu, kimi kişilere ele geçirilmesi gereken bir servet gibi kişisi bencil duygularına göre olmakla yansıyordu. Nasıl olsa bek raundunu bilmese de oturmuş ve tıkır tıkır işleyen bir üretim ilişkisi ortaya konmuştu Şu halde üreten ilişki içindeki tarla, orman, bağ, bahçe ile üretim gereçleri, kültür hayvanları gibi üretim gücü üzerindeki bir kişisi sahiplikle siz; bunlarla üretilen ürünlerin ve burada çalışacak olanların da sahipliği olacaktı. Yani ürünler; mal-mülk sahibi olanın hakkı olmalıydı. Tüm mesele bu zenginliğin ele geçirilmesini meşrulaşmaktı. Köleci dönem başında ön ittifakın yaratıcıları olan ilahlar, somutluğu olmayan bir bek raunt bilinci oluşla aslanı, ceylanı, insanı bir arada emziren, ya da buğday başağı tutan veya çift başlı kartal, ya da aslankuyruklu, insan bedenli, öküz başlı vs. simge yontular olmanın anlatım şekline dönüşmüştü. Köleci dönemde de tarihsel bildirişimi olan bu ilah bilincine özgü boşluk devinmesini kullanacaktılar. İlah ittifakın değil, özel mal mülk sahipliğinin haklarını saymaya ve mülkiyet hakkının, kutsal oluşunu söylemekle, üretilen malın paylaşımını da mal mülk sahipliği üzerinde hak etmenin bir tasarrufu oluşu ile durumun adaletli olması gerektiğini söyleyecekti. Böylece paylaşım da mülk sahipliğinize göre hak edişti. Mal mülk sahibi olmakla muktedir oluşun hevesi kişi bencilliği üzerine inşa olmuştu. Bu sürecin erken dönem içinde bu şekilde inşa olması olanaksızdı. Çünkü ortada ele geçirilecek ne mal, ne mülk, ne de üretim ilişkisi vardı. Erken dönemin gelişen ortaklaştıran süreci; ortaklaşmayı yadsımakla kişisel mal mülk sahipliğini meşrulaşan yansıma yapmanın içine gelmenin de, ortamını hazırlamıştı. Mal mülk sahibi olmakla, kişileşmiş özel mülkiyetçi mana; mal, mülk ve rızk sahibi olmanın belirim ve muktedirliği olması ile konuşuyordu. Bu; "ilahi manada, mülki iyelikle olmanın yaptırım gücü oluşan iradeydi". Bu irade "ben" eşmişti ve köleci yapıya kâh "ene" (ben); kâh biz (nahnu) türü hitaplarıyla sesleniş yapıyordu. Ortaklaşma içinde yararlanma olmaktan, tekilleşmenin mal, mülk ve rızk sahibi olan irade gücü; ilk başlarda karşıt görüşü olmamayı beyan eden bir irade gücü olmakla; ortak iradeyi temsil eden somut siteme göre; sistem dışı bir güç olmuştu. Ki, kararlarında ihtilafa düşmeden; efendilerin istediği gibi kararları alan bir iradi güç olmuştu. Sistem dışı güç giderek eşi, benzeri, dengi olmamakla tanımlandı. Bu yeni olan tek ilahi güç; tek başına mala mülke ve rızka dek kararların sahibi olmanın da efendisiydi. İnşa bu aşamada geleceğe göre olmayıp, hale göre oluşuyordu. Haldeki mülkiyeti olanlara göre olan mana anlaması gaibe dek mana anlamasıyla meşru oluyordu. Köleci imanın sözleşme manifestosu da buydu. Bu tekildi ilah milletlerin veya yeryüzünün tekil ilahı değildi. Ön ittifakın politeist müşterek kararlar alan ilahına karşı, sadece o “köleci ittifakın” içinde tekil ilahtı. Mutlak irade mülkiyetçi oluşu ikame ettikten sonra, yönetimdeki mutlak iradenin bir yığın sakıncasını görmekle; “birbiriniz arasında meşveret edin -görüşüp, tartışıp, ortak karar alın-“ diyecekti. Köleci yayılmasına başladıktan sonra da yeryüzü âleminin tekil rabbil ilahı, olacaktı. Halde kült merkezinde oturup, gruplar arası temsilcilikle ortak kararlar alan ön ittifakın ilahları köleci beyanda tek bir odak merkezinin aldığı kararlarla despotik, tiranı, tam yetkiyle otoriterlik, monarşik bir anlayış olmuştu. İlahların kült merkezi olan arş ya da yüksek yerde oturması korunumu malı mülkü olan tekil karakterli mamon’un da yücelerde oturduğu tekillik arşıydı. Arş olan, ilahların oturduğu kürsü; tekil irade temsilcisi olmakla arşın yansıması da tekil yer olmuştu. Ortamın içinde efendilerin mülkü yönetme iştiyaklarına uygun paralellikte oluşup, mülkçü ilişkilerle sarmaşan milletlerin tekil iradeli ilahı oldu. Kölecilik bu ahit üzerine olan imanın manifesto, inşasıydı. Bu tekildi irade nedenle, tekildi irade kararlılığı bin yıllardır diktacı yöneten irade olmakla insanları bu tür tek sesli iradenin kararlarına uymaya yatkınlaştırdı. Alışma ve yatkınlaşma; tekil olanın kararlarını yepyeni bir anlayışla din diye algılayacağımız mana anlayışı içinde gelenekleşmeye dönüşmüştü. Köleci dini öğreti ile yoğrulan inanırlar, hiç bir zaman çokluğun irade ve kararları olan girişme içinde farklılığı sentezlemeyi anlayıp uygulayamaz oldular. Sürü gibi çobanı buyrukla güdülmeye, önlerindeki masaya yumruk atılmasına ve kendisini aşağılayıp azarlayan sese öyle alıştılar ki gelecekte bu mutlaktı sesi duymadan söz anlayamaz oldular. Tüm dinci sistem İnanırları böylesine komutludurlar.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |