Özgür insan, denizi daima seveceksin. -Baudelaire |
|
||||||||||
|
Şimdi ortak paydayı etniklikten çok üreten emekler temsil ediyordu. Bunun karşısına mal mülk sahipliği ve mal mülk sahipliğinin hakkı olmak gibi ucube bir dayatma konuyordu. Köleci sistem üreten emeğin sömürülmesi üzerine inşa olmakla; ortak payda üzerine inşa olduğu gerçeği, sitemde tecrit edemezdi. Ama Mamon’du mana üreten emeğin kazanımlarını ve paydaş olma ortaklığını meşru görmemekle, “kimin malını kime bölüştürüyorsunuz” diyordu. Böylece üreten emeğin belirleyici bir değer olması, Mamon’un inşa ettiği sistem içinde yok hükmünde olacaktı. Her şeyi mülk ve mülk sahipliği belirleyip; yine her şey de mülkün ve mülk sahipliğinin hakkıydı. Çünkü adalet, hak; mülkün temeliydi. Daha sonra mülkiyetçi anlama (zihniyet) araya epey zaman mekân farkı olan kendi oluşmalarını yaptıktan sonra “emeğin hakkını alın teri kurumadan verin” deyişle ortak temel aklı belirtti. Bu belirtmeye rağmen de araya giren bunca zaman ve olaylara karşın kafalar hayli karışmış olacaktı. Ortak payda olan emekler, tam bir anlama olmasa da meşruiyetle sistem içine döndürüldü. Mamon’du anlamayla görmezden gelinen bu ana esas, araya aldığı mülk edindirme kutsallığına dek oluşmaların yeni bir nitelik belirmesi oluşla ele alındı. Bu yeni beliren oluşma acıma ve merhamet gibi duygulardı. Somut sahiplikler değildi. Bir acıma, yardım, lütuf gibi biraz sadakayla; belli oranlardaki payların zekâtıyla; kurbanların dağıtılmasıyla ve adaklarla fakirliğin anılmasını söyleyip; kadersizleri, kaderlilerin payı üzerinde ortakçı ve mirasçı kılmıştı. Bu anılmalar eskilerin arkaiki totem kardeşliği, ilah kardeşliği yerine yavaştan yavaştan yenilerin zengin-fakir kardeşliği olmakla; mülkiyetçi kardeşlikler iman kardeşliği olmakla söylenecekti. Çelişen mücadeleler işi bir noktaya getiriyordu. Kadersizi, kaderliye mirasçı kılma işini özendirmek için "Sadaka mülkü artırır" diyordu. "Zekât malı bereketlendirir" diyordu. Yardım geçmiş günahlardan sizi anadan doğmuş gibi yapar diyerek bu sözlerin yanında olanla karşısında olanın mücadelesi içindeki anlamların, imbikten süzülmelerini veriyordu. Paydaş ortaklığın yardımlaşan duygu olma meşruiyetiyle sistem içine dönmesi, tersten bir lütuf gibi uç göstermişti. Ama olsundu. Tüm olumsuz yansıma, baskı ve basınçlarına rağmen çelişen mücadele; Spartaküs ayaklanması gibi tarihi bir dirençle Mamon’cu takdire başkaldırmanın onurlu meşruiyet ligi de insan anlağına yansımadan edemeyecekti, zenginleri bu türden inayet etme işine özendirmeler. Totem grubun ortak yararlanmalı, ortak kültürlü tutumla totem kardeşliği; ön ittifakın sentezce ortak yararlanmaları içinde biyo kültürel süreçlerle olan tutumlar ilah üzerinden insan kardeşliği olmuştu. Araya birçok zaman mekân devinmesi alan mülkiyetçi ilişkinin özel mülkçü zihniyeti, her tür ortaklık gibi kardeşçe ortaklığı da yıkmıştı. Ön ittifakın insan kardeşliği yıkılmıştı. Kardeşlik yerine sınıfsal bir çelişki konmuştu. Zengin fakir; efendi –köle çelişkisini ortaya koyan mülkiyetçilik; çudra ve parya türü sınıf olan aşağılık takımıyla bir türlü kardeş olamıyorlardı. Köleci ilişki olan köleci iman; köleci iman üzerindeki reformist hareketlerle süreci iman kardeşliğine getirdi. Bu iyi bir aşamaydı. Kardeşlik ortak olmayı vurgulardı. Yeni durum malı mülkü olan efendilerle maldan mülkten yoksun yığınların iman kardeşliğiydi. Yani köle tüm yoksulluğuyla mülk sahibine mülkiyeti üzerinden iman kardeşi olmuştu. Kardeşlik ortaklık olmakla iman kardeşliği zımnen mülkiyet ortaklığı kardeşliğiydi. Bu süreç araya giren yeni zaman mekân aracılığı nedenle mülkiyet ortaklığı üzerinden insan kardeşliği vurgusuna gidecekti. İsa dönemine gelindiğinde artık dinlerin şirk tanımazlık altında yürüttüğü tüm mülkiyetçi konuları ikame olmuştu. Süreç bu tek yanlılıkta git yapıp kendi özgün sürecini imparatorluklarla zirveye vardırmıştı. İmparatorlukların ölümüyle şimdi gel yapıyordu. Gel yapmakla çekildiği yerlerde bıraktığı ayak, parmak, söz izleri şimdi karşı bilinç oluşla çekilmenin yerini alıyordu. Bu izlekti oluşlardan biri de, sebebi ne şekilde ne olursa olsun; sonucu bunu doğuracakla mülkiyetçi ezme esasın karşısında, kölelerin üretme payını değil de az biraz paydaşlık kardeş hissesini lütuf ve merhamet ekseninde alabilmeleriydi. Sizler de bu oluşmanın onca yansımalar vermesi içindeki yansımalardan birileri oluşuyla inayetler olan sadaka zekât türü ortaklık veren köleci meşruiyet oluşu ister bir aşağılanma oluşla tartışın. İster yokluk karşısındaki efendiler mülkünün bir kısmını yağma olmasından korkmakla size sus payı sadaka ve zekât veriyor deyin. İsterse efendiler başı gözü hakkı için size sadaka vermekle kendi güvenliğini bu yoldan da amorti edip, sisteme trake soluması yaptırdığını düşünün. İsterseniz sadaka zekât boyun eğmeyi ve itaat etmeyi koşullu refleks oluşla pekiştirir vs. deyin. Tüm bunlar yansımalarını vermekle doğrudur. Şartları içinde bir bir ve hepsi bir arada karmaşıkça oluşmaktadırlar da. Ele alışınıza bağlıdır. Mamafih (bununla beraber) Mamon’un size mülkiyet hakkı içinde paydaşça ortaklık verme meşruiyetliği mülkiyetçi muhkem oluş içinde Mamon’du takdiri surda bir gedik açmaktı. İşte feodal sistem meşru olan bu trake solunumunu genişletecekle süreç sizi feodal sistemin meşruiyetliğine ve burjuva demokratik devrimine dek götürecekti. Bu mülkiyet üzerinden, insan hakları beyanıydı. Üreten emeğin ortak payda olmalı ortaklaşma bağı sanayi devrimi içinde dünya emekçileri birleşiniz karşıt sloganıyla da kardeşliği yeterli bulmamıştı. Mücadele günümüz insan hakları evrensel beyannamesi içindeki bilincini şöyle böyle inşa etmesi demek; bu meşruiyetliğin tarihsel vicdanlardaki, tarihsel sürece olan direnci olmakla; yadsınamaz bir tarihi Mamon’du mana anlaması işlevgenliğidir. Bu basit ama giderek yankıları büyük olacak bir direnç koyuşun meşrulaşması olacaktı. Köleci sistemin, sistemde tecrit ettiği üreten emeğin paydaşça meşru olmazlığı; çeşitli maceralara denk acıma nedenle meşru olup, yeniden olması gerekecek şekilde sistem içine dönmüştü. "Kölelerinizin alın teri kurumadan karşılığını verin" ya da "zenginin varlığı içinde yoksulunda bir payı vardır" deme söylemi önceli kanuni kadim olan ilk köleci ve mülkçü takdirde ödün vermeydi. Ve mülkte, çalışma içinde, üretim içinde emek verir olma ortaklığını (paydaş olur söz sahipliğini) işin içine sokmakla; zımnen ve acıma gibi uçuk bir dolaylı yol üzerinde paydaşlığın asaletini kabul etmekti. Köleci sistem, ön ittifakı düşünce olan ortaklıktan kendisini tecrit etmişti. Bu tecrit işi köleci dönemi tek ayak üzerine inşa etme işi gibi yansıtmakla bu tecrit köleci süreci tek kutuplu ve despot yapmıştı.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |