..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Dünyayı isteyen bilime sarılsın, ahireti isteyen bilime sarılsın; hem dünyayı hem ahireti isteyen yine bilime sarılsın" -Hz. Muhammed
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Bilimsel > Felsefe > Bayram Kaya




27 Aralık 2016
Somut Şeyler Soyut Oluyordu 7  
Bayram Kaya
Somluğundan, somut oluşları görünüşünden soymak anlamına gelen soyutlamalar; ilişkin oldukları nesneyi özelliklerden ayırarak düşünülen her hangi bir şeyin niteliğidir, soyutlama. Ansal, öznel bir özelliktir. Soyutlama yetisi gelişmenin en belirgin yanlarından biriydi.


:IGB:
Zaten tüm bu olup bitenler, ister olumlu olsunlar, isterse olumsuz olundular; hepsi insana göreydi. Bunlar insana göre olmakla somut aklı oluşmaydılar. Oluşan somut akıl da yeni ve gerçekçi bir mana anlamasını oluşmaydı.

Soyutlamanın bir yanı, evreni var eden; evrensel süreçleri var eden bir mana anlamasını olgunlaştıracaktı. Çeşitli kırılma yansımalarıyla oluşan soyutlamalar bu türden evreni anlamayı da süreç kılmanın mana anlamasına dönüşecekti.

Bir süreç durum, şimdiye göre geçmişte kalmakla ve şimdi içindeki olayların benzer tip görev eşleri olmasıyla, mana kılınmakla pek çok süreç soyut olup tasavvur olunmaktaydı.

Birçok soyut olan süreçler, yine de somut gibi yakın gibi duruyordular. Önceden beri yapıla gelmekle alışılan, süre giden, gelenek olan ortaklaşmacı süreç; şimdi kesintiye uğramış olmakla ve ortada olmamalarıyla bir hayale dönüp, anımsanmakla; anı canlanması yapıyordular.

Bu göz önüne getirişler ne kadar soyut olursa olsundu, onlar için çok yakın ve somut gibi duruyorlardı.

Bu kez de mal, mülk sahibi kılınan efendiler yeni hal tarzı içindeydiler. Yeni hal tarzı içinde olmaları ile eski alışmaları olan düşünceler birbiri ile çelişiyordu. İki hali kıyaslamaya başlıyordu. Israrla takibinde olduğu yeni durum, yadırgatıcı gibiydi. Eski alışma durumuna göre yeni durum yalan yalan olmakla az çok soyut gelmişti.

Yeni durumları içinde olan efendiler görünüşte somut insan biçimindeydiler. Ama mal mülk sahibi efendiler yönetici konumunda olmalarıyla bunlar da ilah gibi karar alıcıydılar.

Efendiler kendilerine muhtaç bulunan malsız mülksüz olan kölelerle pek görüşmemeye başladılar. Efendiler ve köleler arasına aracı görevliler girdiler. Yani efendi ve köle arasına mesafe girdi.

Yani efendi ile köle birbirinde uzaklaştılar. Bu uzaklaşma; muhtaçlığı olan kölelerde bir aşağılık kompleksi olmakla ve aşağılanma oluşla belirdi. Kölenin muhtaçlığı günlüktü. Oysa efendinin köleye muhtaçlığı bir süre bekleyebilirdi.

Efendinin bekleye bildiği süreler boyu kölenin muhtaçlığı, köleyi efendiye ulaşma tavırları ve tutumları içine soktu. Bu tutum, kölenin efendilere karşı olan eğilimlerinde yeni bir takım tavır düzenlemelerini oluşuyordu.

Kölenin yeni tavır düzenlemeleri efendiye yaklaşmaktı. Onu övgülerle hoş tutup gönlünü yumuşatmaktı. Kölenin kendi muhtaç oluşuna böyle karşılık bulmasıydı. Bu süreç kölenin efendi emrine amade olmak için hamur kıvamına gelirle biçimlenmesiydi.

Bu hazır oluş durumu karşılıklı gözden geçirildi. Bu, kölenin gözden geçirilen kontrata, baş üstüne; âmin demesi oldu. Süreç tekrarları bu şekildeydi. Her şeye muhtaç olan kul ile hiçbir şeye ihtiyacı olmayan pozunda görünen efendi şeklinde cereyan ediyordu. Muhtaç olanın muhtaç olmayana duygu eğilimleri vardı. Bu eğilimler korku, kaygı, güven duygusu gibi girişmeler içinde kotarılıyordu. Kölenin bu tutumu kendisini acındırırla dalkavukluk şeklinde de gelişti.

Köleden efendiye (kölenin kendi muhtaçlıklarına karşı) bir saygı sevgi, bir yüceltme tutumu oluştu. Bu aslında kölenin efendiye muhtaçlık belgesiydi. Bununla efendiler kendi üzerlerinde bir yücelme bir ululuk duydular.

Köleler bu ululuk ve yüceliğe saygı sevgi gösterili seremoni içinde el etek öptü. Diz dövdü. Yerlere eğilip, efendisinin ayağını öptü. Anlındaki kölelik damgasını efendinin ayağına sürdü. Anlındaki kölelik işaretini efendinin bastığı yere sürdü.

Bu seremoni her karşılaşmada, her huzurda olmada efendi ile köle arasındaki kontratın onaylatma, olmasıydı. Bu köleci seremoni, şapkasını meydana asıp ta gelip geçen halkın kralın gıyabında kralın şapkasını selamlama ritli otoriteye dönüştü.

Giderek bu tutumda, şapka yerine efendinin görüntüsü kişi içinde belirdi. Köle efendini bu görüntüsüyle konuştu ve kendisini yargılamaya başladı. Köle şimdi efendinin bu görüntüsüne tazimde bulunuyordu. Kendi, iç denetleme mekanizmalarını oluşuyordu. Tazimde bulunma aykırı düşünmeyi önlüyordu.

Aslında muhtaçla değil gibi görünen efendinin de, köleye karşı muhtaçlığı vardı. Efendinin kölelerde kendisine tazimde bulunmasını istemesi efendinin otoritesini tanıtma muhtaçlığıydı. Bu efendinin kölelere karşı olan eksiklik duygularıydı.

Efendi köleliğin başlangıç aşaması içinde ayağının yer tutması için ve genel yarara karşın özel yararı konumlamak için bu duygularını henüz gösteremiyordu. İlerde acıyan merhamet eden lütufta bulunan olmakla köle emeğine duyduğu bu muhtaçlığını gizlemelerle ortaya koyacaktı.

Ne var ki efendinin acziyet gibi hissettiği muhtaçlığı; tazim edilmenin ardına saklanacaktı. Köle de verimliliği artırmak için merhametli oluyordu. Yoksulluğun kontrol dışına çıkan davranış sapmalarına karşı efendi acıyan merhamet eden lütufta bulunan oluyordu.

Ki bu aslında efendinin kendisinin de rahatta güvende olup; az çok tedirginliklerinden kurtulmasıydı. Bu mal sahibi olmanın; mal mülk sahibi oluş yoksulluk karşısındaki pozisyonunu korumanın başka tür baskı ve basıncı olan tedirginlikti.

Yani bu baskı ve basınç efendiden köleye doğru egemenlik olmakla birlikte; köleden efendiye doğruda bir tedirginliğe dönüşmeydi. Köleler her karşılaşmasında ritüelime oldular. Kölelerin efendiye karşı ritüelime içinde olmaları, efendi de kendisine tazimde bulunmanın duygularını ortaya koydu.

Bu kez de malikler, köleler içinde ıramaya başladılar. Malik olucular mal mülk sahipliğinin yönetendisi olmakla kraldılar.

Özel mülk sahipleri, grup ve ittifak tüzelliği yerine kendi sıfatlarını koydular. Sözleşme yapmanın sözleşen bir tarafı oldular. Daha doğrusu ittifak tüzelliği gibi karar alıp buyuran otorite oldular. Tüzelliğin imanı yönetmesi gibi imanı ritüeli yöneten, bunun ritüellerini düzenleyen rahiptiler.

Tüzeli oluş kişileşmişti. Tüzeli oluş bu kişiselliği ile Lugal’diler. Yani Lugal denen kral rahiptiler. Hem kendilerine mal mülk vermenin takdiri ile El’diler. Hem de El’in koruması altındaydılar. Efendiler bu girişmeler içinde ikili yansıma yaptılar. Tüzelce etkileri kendi içlerine aldılar.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın felsefe kümesinde bulunan diğer yazıları...
El Bel Baal 2
Tarihsel 2
İrade 1
Tarihsel 1
Anlamak Gerek 71
Kurtuluşun Felsefesi (Açkı 2)
Sosyal İlişki Toplumu Hedeflemez 2
Anlamak Gerek 43
Anlamak Gerek 70
Anlamak Gerek 55

Yazarın bilimsel ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Müruru Zaman 14
Sahiplik İmanı 1
Hatırlama 1
Mal mı, İnsan mı?
Mamon'du Belirme 1
Müruru Zaman 7
Denge ve Dengesizlik Süreçleri 24
Anlamak Gerek 26
Bağ Enerjisi 1
Sistem 15

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Aslına Yüz [Şiir]
Vah ki Vah [Şiir]
İsis Dersem Çık Ereşkigal Dersem... [Şiir]
Görmez Şey [Şiir]
Tekil Tikel Tükel [Şiir]
ve Leddâllîn, Amin [Şiir]
Mavi Yare [Şiir]
Mevsimsel [Şiir]
Yıkılışa Direniş Direnişe Yıkılış [Şiir]
Meşrep 3 [Şiir]


Bayram Kaya kimdir?

Dünyayı yaşantılaşan çabalar içinde duygunun önemi hiç yitmezse de, payı giderek azalmaktadır. Sosyo toplum bazlı, genel bir açılımla başlayan çalışmalarım da; bilim felsefesi içinde olunma gayreti güdüldü. Bu nedenle yazıların tarisel, sosyo toplumsal evrimli ve türlü doğa bilim verileri güdülü çalışma olmasına gayret edildi. Genel felsefem içinde bir bilgi; ne kadar çok bağıntısıyla söylüyorsanız, o bilgi o kadar bilinir bilgidir.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.