..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Gerçek sanat, gizlenmesini bilen sanattır. -Anatole France
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Bilimsel > Felsefe > Bayram Kaya




8 Mayıs 2017
Eşitsiz El'in Adil Olması 3  
Bayram Kaya
El kendisini; totemi mana düşüncesi içinde ve ilahi mana düşüncesi içindeki ortaklığın üzerine olan bir etki mana anlayışı kıldı. Bu mana anlayışı kişiyi kendisine ve sosyo toplumuna yabancılaştırmaydı.


:FGE:
Bozduğu işleyişe göre El, adaletli olmuştu. Bozulan neydi? O günün koşulları içinde; bir grup kendi totem mesleği olan ürünü ittifakı içindeki karşı gruplar içinde üretiyor olmasıydı. Gruplar ürettiklerini karşı grupların totem ürünleriyle (kurban sunulu takdime takasla) değişiyorlardı.

Yani üretim; gruplar içinde ortak üreten grup hareketiydi. İttifak edilen gruplarların ürünlerine karşı denklikle değişiliyordu. Değişilen ürünler grup emeği içinde grubun kişiler üzerinde herkesin ihtiyacı kadarla tüketilmesi oluyordu. Tüketim hareketi de; imece üretim hareketi gibi grubu içinde ortaklaşa ortaya konan tutumdu.

El, ortak olan üretim ve tüketim hareketini bozmuştu. Yerine küfür saydığı ortak tanımazlığı inşa etmişti. Ortak tanımazlığa göre kiminin bol bol özel malı, mülkü olacaktı. Pek çok kişinin de malı mülkü olmayacaktı. Malı mülkü olmayanlar; "mal, mülk sahibi olan kişilerin (efendilerin) ellerinin altındaki aciz köleler" olacaktılar.

El'in dağıttığı ve benim malım mülküm diye el koyduğu mal, mülk nereden geliyordu? Bir kısmı grupların ortak üretim yaptığı bağ, bahçe, tarlalarla; grupların elindeki sürüler mal ve mülktü. Yine çapa, kazma, dokuma araç gereçleri gibi üretim araçları, mal mülktü.

Diğer kısmı da grupların ve ittifakın ortak üretimi hareketi içinde olmakla artan ürünleri, kült merkezlerinde depolanmıştı. Yani ittifakı kolektif ligin tasarrufları olmakla biriken ürünler ittifakın zenginlik kaynaklarıydı(ittifakın kamu malıydı).

Mal mülk El'in olunca buralarda yapılan üretimler de El'in olacaktı (üretim hareketi de mal mülk sahibi efendilerin olacaktı). Kolektif olan yazgıyı bozan El’e göre artık bu değişmez bir yazgıydı. Denkleştirme üretim hareketli eşitlik; kimi kişilerin mal, mülk sahibi olmasıyla; bu eşitsizlik takdiri, eylemli kılınmıştı.

El adaleti; mal mülk sahiplerinden yana olmakla mülkün temeli oluşla görmüştü. Mülk te efendilerde vardı. Hesidos'un düşler kurmakla bahsettiği altın çağda çıkılmış; herkesin mal, mülk için birbirini öldürdüğü; ilk mal kavgalarının başladığı; cinayet gasp, darpların boy gösterdiği; müthiş bir toplumsal tedirginlikler ortaya konmuştu.

El takdirli bu yazgı karşısında olup bitenden sorumlu olan sanki El değilmiş gibi bu hercümerç içinde El yoksulları ve köleleri de görmeye başladı. Onlara da acıdı. Ve acizlere karşı da merhamete geldiğini söyledi. Böylece herkesi kuşatmakla adil olmuştu. Bu adil oluş içinde kimine mal mülk verme yanında maldan mülkten yoksun kıldığına acıma, merhamet etme ile aczin ihsanından ümit kesmemesi vardı.

Totemi dönem içinde kişisi aitlikler sosyal olanı sahiplenmekle, oluştu. Sosyal olanın içindeki iş birlikle yapılan sağlayıcı hareketler doğrudan bencilliğin doyurulması olmadı. Sosyal olan üzerinde bir takım sağlasan çevrimlerden sonra sağlamalar kişi bencilliğinin doyurulmasına dönüşen nasip (pay) olmuştu. Sosyal sahipliği olan bir sağlasan hareket üzerinde kişisine düşen sağlasan pay, nasipti.

Sosyal grupların doğada sağlama ya da doğada üretim hareketi yamalarıyla ortaya konanlar; sosyal kişilerden ötürü doğrudan kişinin yemesi, içmesi olamadı. Doğada olan sağlasan hareketle kişilerin kendi bencilliğinin karşılanması arasına, sosyal işbirliği içinde olmanın eylemleri girdi.

Sosyal işbirliğinin ve sosyal dayanışmanın araya girmesi demek; sağlama sonrası kişinin doymasında biraz gecikme olmakla; sosyal eylemle kişi doyması arasına, zaman mekân uzamının girmesi demekti.

İşte bu araya giren sosyal zaman mekân bilgisine olan katlanış ya da sabrediş, sürü dönemdeki gibi kaba güce dayalı biat değildi. Sosyal gücü; alan gücünün üzerine modüle ettiler. İşte bir sosyal güce kolektif sahip, kolektif aitlikle anlamlar yükleyen bir anlayışın aitliğiydi bu. Aitlik, çevredeki ve kişideki kontrolsüz gücü, kontrol etmekle; bu gücü, birçok sosyal anlamalarla düzenleyendi.

Sosyal aitlik, kişilere göre olan “bencil sahipliği”; birliğin gücü içinde kontrol etti. Bu aitlik düzenlediği alan gücü üzerine mesaj modülasyonlarını yükledi. Yüklenen her bir mesaj alan içi gücü, kesikli sürekli etti (cümle-anlam etti). Sosyal sahiplik kişiler anlamlı sosyal aitlik oldu. Yani aitlik totemi sosyal ortamı modüle güç ile kesikli sürekli yapmanın aitliğiydi.

Sahiplik duygusu kişilerde bencil duyguydu. Kişisi sahiplik duygusunda sosyal oluş yoktu. Kişinin her sağlama girişimi, doğada; baş edilmesi gereken toplam bir zorlukla karşılaşıyordu. Kişiler bu zorluğu, kendisi gibilerle dayanışarak aşmaya başladı. İşte bu sosyal oluştu.

Kişinin kendisi dışında doğal zorluğa karşı koyabilmek için kişinin sosyal bir güce sahip olmasıydı, bu. Ama ait oluş tümden sosyal duygu salınımlı biçimlenişti. İşte ortam içindeki bencil sağlamalar için gözetilen yarardaki gecikmeler; kendi sürecini kesikli sürekli etmekle; sürece akışını yapıyordu.

Aitlik, sosyal sahipliği, yalıtılmış bir alan içinde kişisi bencilliğini “kutsal mana anlayışı” kıldı. Aitlik sosyal alan içinde kişisi benciliği “meşruiyet” kıldı. Totemi mana anlayışı ilk kez; kişi bencilliğine göre olanı düzenleyen sosyal sistemdi. Totemi alan kişiler bencilliği üzerinde çevrimle oluşan sosyalimeydi.

Sosyo toplumsa alanlı meşruiyetler; bu temel meşruiyettik üzerine olmasıyla herkese göre olan denkleşmelerin meşruiyetiydi. İşte El zorunlu olan bu meşruiyeti bir illüzyonla kendi üzerine almıştı.

Doğada kişilerin, kendi bulduğunu yeme içme yapma meşruiyeti vardı. Meşruiyet kişinin kendi bencilliğinden ileri geliyordu. Bencillik kişinin bilmesi, bulması, eylem koyma sağlaması vs. oluyordu. Bu kendilikten meşruiyet oluş, şimdi sosyal sahiplik üzerinde, aitliğin bir meşruiyeti olmuştu. Bu sosyal meşruiyetlikti.

Totemi alan içinde iki güç vardı. Biri çevrenin doğal baskı ve basınç gücüydü. Diğeri de kişilerin kendi bencilliğinden ötürü oluşan alan etki gücüydü. Çevrenin alan etkisi kişiye doğruydu. Kişideki alan etkisi kişi içinden kişinin dışına yani çevresine doğruydu.

Kişinin bencilliği çevreden yalıtılmıştı. Kişinin bencilliği çevrede kopan bir özellik olmakla; kişi hem çevreye doğru çekiliyordu; hem de kişi kendisinin içinde ayrıldığı çevreye doğru yönelimli oluyordu. Bu yönelimiyle kişi kendi içindeki kısıtlı olan dünyanın isteklerine göre seçici oluyordu.

Çevre uyarandı. Kendi istekleri de uyarılandı. Çevredeki alan etkisinin tümü kişiye göre denk düşmeler değildi. Çevresinin alan etkili gücüne doğru yönelen kişimiz de oluşan seçme ayıklama tepkileri; haz verene doğru yönelme ve elem verenden de kaçınma biçimindeydi.

Totemi alan da belli sınırlar içinde yaşamı sağlama olmakla, kısıtlı bir çevreydi. Yani totemi alan da kısıtlı bir çevrenin alan etkisiydi. Bu yalıtıma alan etkisi kişinin hareket kabiliyetiyle sınırlıydı. Kişinin gerisiyle iletişime hareketiyle sınırlıydı. Kişinin belli bir nüfusa sağlama ve koruma vs. yapmasının sosyal işbirliği yetenekleriyle sınırlıydı.

Totemi dönem kişinin içinde ve kişinin dışında birbirine denk düşen alan girişmelerini düzenlemeydi. Kuşakların bu alan etkili basınç oluşmalı bilgiyi, atalar yoluyla gelenek etmesi de totem düşüncenin ana esası içindedir.

Bu düzenleme kişilerin bencilliğine doğru olanı ortaklaşan sahiplikti. Totem dönem iş birliği içindeki dayanışmayı sahiplenir. Sahiplik birliği, kişilere sağlatmaya dönüşür. Aitlik bu ortaklığın meşruiyetidir. İşte El düşüncesinin görmezden, bilmezden geldiği bu zorunlu ve diyalektik belirlenimlerin skalasıydı.

El kendisini; totemi mana düşüncesi içinde ve ilahi mana düşüncesi içindeki ortaklığın üzerine olan bir etki mana anlayışı kıldı. Bu mana anlayışı kişiyi kendisine ve sosyo toplumuna yabancılaştırmaydı.

Bu anlayışa göre, El takdirli bencilliğe göre; temel sahipliğinin üzeri örtülmüştü. Varlıklar, olaylar alanı olan Dünya, temel sahiplik anlayışına göre mülk değildi. Ama El anlayışına göre mülk olmuştu. Mal, mülk ve üreten insan; El'indi. Mal mülk ve insanın çalışma gücü sahipliği de “nefislerimiz elinde olan” El'indi. El, Nefsi herkese vermişti. Ama malı mülkü nefislere göre değil de istediği gibi istediği nefse veriyordu.

Meşrulaşma ve sahiplik insanın kendi sosyo toplumsa sistemi dışında bir mana gücünün sahipliğinde olmakla bu mana gücü sistem içine alınıp mal mülk sahibi yapılıyordu. Onun takdiri de seçilmiş kişilerin kişisi sahipliğin de meşruiyetiydi.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın felsefe kümesinde bulunan diğer yazıları...
El Bel Baal 2
Tarihsel 2
İrade 1
Tarihsel 1
Anlamak Gerek 71
Kurtuluşun Felsefesi (Açkı 2)
Sosyal İlişki Toplumu Hedeflemez 2
Anlamak Gerek 43
Anlamak Gerek 70
Anlamak Gerek 55

Yazarın bilimsel ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Müruru Zaman 14
Sahiplik İmanı 1
Hatırlama 1
Mal mı, İnsan mı?
Mamon'du Belirme 1
Müruru Zaman 7
Denge ve Dengesizlik Süreçleri 24
Anlamak Gerek 26
Bağ Enerjisi 1
Sistem 15

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Aslına Yüz [Şiir]
Vah ki Vah [Şiir]
İsis Dersem Çık Ereşkigal Dersem... [Şiir]
Görmez Şey [Şiir]
Tekil Tikel Tükel [Şiir]
ve Leddâllîn, Amin [Şiir]
Mavi Yare [Şiir]
Mevsimsel [Şiir]
Yıkılışa Direniş Direnişe Yıkılış [Şiir]
Meşrep 3 [Şiir]


Bayram Kaya kimdir?

Dünyayı yaşantılaşan çabalar içinde duygunun önemi hiç yitmezse de, payı giderek azalmaktadır. Sosyo toplum bazlı, genel bir açılımla başlayan çalışmalarım da; bilim felsefesi içinde olunma gayreti güdüldü. Bu nedenle yazıların tarisel, sosyo toplumsal evrimli ve türlü doğa bilim verileri güdülü çalışma olmasına gayret edildi. Genel felsefem içinde bir bilgi; ne kadar çok bağıntısıyla söylüyorsanız, o bilgi o kadar bilinir bilgidir.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.