..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Hata! Klavye bağlı değil. Devam etmek için F11'e basın...
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Bilimsel > Felsefe > Bayram Kaya




11 Ağustos 2017
El'in Kişisel Eşmesi 1  
Bayram Kaya
Radyolu bir yapının içine doğanlar yapının, baştan beri mi böyleydi; yoksa sonradan mı böyle oldu türü anlamalarını pek pek analiz etmezler. Radyoyu merek edenler de radyoyu nedeni ile anlar olmaktan çok içinde ya küçük adamlar vardır demekle bilme isteğini karşılayıp kararlı duruma geçecektir. Ya da radyonun içinde şeytan konuşuyordur diyerek aynı kararlı sonucu elde edecektir.


:FIG:
Sahiplikti, aitlikti
Herkesle... herkese göre
Ortak üretimindi mal mülk
Zorunlu girişmeydi tüzelisi
Kararları ilahtandı ilahtan

Bir hevese gelimle şendim
Ol şen-i ilizyona dendi
Pek çoklar yokta
Bir kısmı da tokta
Kolektif olanına
Mal mülk sahipliğiyle benim

Korunamazın arbedesinde
Dediler El'in hükmü bu
Araya hukuk girdi
Ateşi cehennemle
Adaleti, silahtandı silahtan

El hükmü, El ile
El'in kaderi
Tekmili birden dediler El, El
İster hoştan, ister boştan
Aha iş, aha dediler bostan
Ne duruyorsun kadersiz haydi gel gel

El ile tutar
Kol ile sararsın
Dersin "efendim; Bel, Bel"

Başsızlıktan sonsuzluğa
Takdiri evvelden, takdiri sona
Daldan dala kona kona
Renkler, anlamlar, oluşamazdı
El'i
Malın sahibi mülkün sahibi kılmazsak
Olurduk akla ziyanla deli
Yine de derdik;
"Mal sahibi mülk sahibi
Hani bunun ilk sahibi"
Öşürden harman olmazla...

El'e verdik; El, El'e
Sele verdik, Bel Bel'e
Bir sebebi hikmet dedik gel hele
Nerede hata yaptıkla
Kara kara düşünüyorduk
Sırma saçımızla şimdi kel kele

Şu kaydı hiç unutmamamız gerekecek. Yaklaşık MÖ.1300 e kadar gelişteki gerek anlatılan sözlü tarih; gerekse yazılı tarih olayların açıklanması kuşkuludur. Yazılarımda belirttiğim gibi bu yazım ve anlatımlar tarihi, hemcinsimizin çevre ile etkileşimleri sonunda oluşmakla yavaş yavaş ortaya çıkan niceli birikimlerin niteliğe dönüşen serüveni diye belirtilmezler. Yani ola geleni nedenli süreçler evriminin ürünü olukla anlatılmazlar. Ezeli ve ebedi takdirin değişmezliği diye söylenir.

Özellikle de köleci sistem başlagıcı dediğimiz El dönemi "baştan beri böyleydi" denen bu tarz anlamları kendi ideolojisine uygun hale getirmek için çok daha abartılı ve vurgulu şekilde ele aldı. "Baştan beri böyleydi" söylemini ideolojisine ana referans yaptı.

Bu ideolojik anlatım biçimine göre hemcinsimizin çevresi ile girişen bir etkileşme içinde olmasının ve yavaş yavaş gelişen değişen süreç ürünleri ortaya koymuş olmasının, hiç bir anlamı yoktu! Durum hep böyleydi(!) El sahipliği olan malı, mülkü korumak; bunu ele keyfine göre dağıttırmak ve sınıflar arası atlamayı yasaklamak için baştan beri bu böyleydi söylemiyle zenginliği, yoksulluğu kader yaptılar. Bu tür söylemler günümüze kadarki gelişi içinde imanımızı gevretti.

Bu anlayışa göre; her şey bugün nasılsa baştan beri böyleydi. Hazır, örneğe uygun; değişmeyen; tepeden inmeydi. Kara Deniz hep ordaydı. Bir zamanlar Ankara deniz tabanı değildi. Dünya bugünlere gelişte hiç değişmemişti. İnsanlar avcılık toplayıcılık yamyamlık yapmayıp bugünkü gibi pek efendiydiler.

"baştan beri bu böyleydi" söylemi buyurmalı süreç bir takdir eden iradenin eseriydi. Aslında bu biçimsel mantık, El'in ortaya koyduğu mal, mülk edinme ve maldan mülkten yoksun kalıp kişiye El’e kölelik yapmaktan başka olanağının kalmadığını söyleyen ideolojiyi, çok güzel açıklıyordu.

Kişi sahipliğine bağlı oluşla her yerin, ayrı bir El mana sahipliği ve El koruyucusu vardı. Üstelik "baştan beri bu böyleydi" söylemi de bu dayatmanın sorgulanmaz oluşunu ve karşı konulmaz olmasını amaç ediyordu. Sorgulanamaz oluşunu, karşı konulamaz oluşunu karşı tarafa algılattığından; bu söylem efendiler için ve efendilerin öğretisi için biçilmiş bir kaftandı.

Köleci sistem, totem dönemini bilmiyordu. Köleci sistem ön ittifakı dönemleri de unutmuştu. Bu saik ile köleci sistem şimdi içinde oldukları sürecin geçmişten beri yavaş yavaş birikiş olma niteliği içinde gelişen bir süreç olduğunu anlayamıyordu. Gelişmiş bir köleci yapı içine doğanlar; sürecin baştan beri şimdileri gibi olduğunu sanmakla; efendi köle sahipliği içine “böyle gelmiş böyle gider!” anlayışı içine doğmuş oluyorlardı.

Köleci sistemin özneleri, kendilerini; birden bire yapısal olukla kurumları olan, bağları olan, bahçeleri olan, ibadet yerleri olan, kentleri olan, ticareti olan, okulu olan, ekonomik yapıları olan; dili, edebiyatı, sanatı ve kayıkçılık gibi zanaatı vs. si olan bir gelişmişliğin içinde buluyorlardı.

Böylesi bir düzenli yapının içine doğulmakla, doğanlar kendi dışlarındaki bu yapıyı hazır buluyorlardı. Hazır olan bu yapının öncesi, kişilere bildik değildi. Anlatılanlarsa uçuk kaçık şeylerdi. Bu kişilerin elektrikti süreci ve bir elektrikti süreç olayların adım adım gelişme seyirli birikimlerini bilmemesine benzer. Kişiler birden bire sosyo toplum içinde radyo ile karşılaşırlar. Bunu böyle kabul ederler.

Radyolu bir yapının içine doğanlar yapının baştan beri mi böyleydi; yoksa sonradan mı böyle oldu türü anlamalarını pek pek analiz etmezler. Radyoyu merek edenler de radyoyu nedeni ile anlar olmaktan çok içinde ya küçük adamlar vardır demekle bilme isteğini karşılayıp kararlı duruma geçecektir. Ya da radyonun içinde şeytan konuşuyordur diyerek aynı kararlı sonucu elde edecektir.

Radyonun çalışma esası onlara akıl alır bir şey gibi gelmeyecektir. Tıpkı köleci döneme göre köleci dönem öncesi sürecin, akıl almaz oluşu gibidir. İnsanların tapınağının olmamasını, insanların malının mülkünün olmamasını, tarlayı ekip dikiyor olmamasını vs. anlayamaz. İşte kişilerin hazır bulduğu bu yapılar, kendileri öncesindeki süreçlerin yavaş yavaş biriken süreç ürünlerin birbiriyle karmaşan entegrasyonları nedenle de içinde olunan sistemin kişilerine akıl alır gibi gelmez.

Dünyanın, kimyanın, fiziğin, öznel oluşun, organiklerin ve sosyo toplumsa hareketlerin gelişen tarihi seyrini bilmeyen tarihçilerin; "bunların bu tür hazır; tepeden inmeci; şablonları ile anlatılmış olması nedeniyle, süreç içindekiler geçmişin gelişme sürecine salt bu nedenle de vakıf olamazlar. Bundan ötürü kişiler içinde olunan süreci, saltık ve kadim süreç sanmakla, inandırılırlardı.

Zaten kişilerin kendilikten erken dönem olaylarını bilmeleri olasılığı hak getireydi. Köleci dönem tarihini yazanlar da; yazılan köleci tarihi olmuş olan tarihi; kendi olay sürecinden en az bin yıl sonra yazmışlardır. Bu nedenle köleci dönemin dahi geçmişine dair kafalarında oluşan imgeleri, bin yıl sonrasının uçuk bulduğu anlatımlarla; bin yıl sonraki kayıt altına aldıkları bu yazılı sözlü anlatıma dahil edeceklerdi. Bir de kayıt altına alınanlar tarihi yazanın ufku kadarla bir yansıma olacaktı. Yazılan ve anlatılan tarih çarpıtılacaktı. Eski tarihçiler geçmişle bağı koparılmış olan yazıları kayda geçiyordular.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın felsefe kümesinde bulunan diğer yazıları...
El Bel Baal 2
Tarihsel 2
İrade 1
Tarihsel 1
Anlamak Gerek 71
Kurtuluşun Felsefesi (Açkı 2)
Sosyal İlişki Toplumu Hedeflemez 2
Anlamak Gerek 43
Anlamak Gerek 70
Anlamak Gerek 55

Yazarın bilimsel ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Müruru Zaman 14
Sahiplik İmanı 1
Hatırlama 1
Mal mı, İnsan mı?
Mamon'du Belirme 1
Müruru Zaman 7
Denge ve Dengesizlik Süreçleri 24
Anlamak Gerek 26
Bağ Enerjisi 1
Sistem 15

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Aslına Yüz [Şiir]
Vah ki Vah [Şiir]
İsis Dersem Çık Ereşkigal Dersem... [Şiir]
Görmez Şey [Şiir]
Tekil Tikel Tükel [Şiir]
ve Leddâllîn, Amin [Şiir]
Mavi Yare [Şiir]
Mevsimsel [Şiir]
Yıkılışa Direniş Direnişe Yıkılış [Şiir]
Meşrep 3 [Şiir]


Bayram Kaya kimdir?

Dünyayı yaşantılaşan çabalar içinde duygunun önemi hiç yitmezse de, payı giderek azalmaktadır. Sosyo toplum bazlı, genel bir açılımla başlayan çalışmalarım da; bilim felsefesi içinde olunma gayreti güdüldü. Bu nedenle yazıların tarisel, sosyo toplumsal evrimli ve türlü doğa bilim verileri güdülü çalışma olmasına gayret edildi. Genel felsefem içinde bir bilgi; ne kadar çok bağıntısıyla söylüyorsanız, o bilgi o kadar bilinir bilgidir.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.