Ben bir kuşum; uçtum yuvadan... Artık ben nerede, eve dönme isteği nerede?.. -Leyla ve Mecnun, Fuzuli |
|
||||||||||
|
Eş deyişle her dengesizlik koşulları, kendi içinde zıttı olan en az denge koşullarıyla akışlı ve çevrimli olur. Hep denge gibi hep dengesizlikler de akışlı değildir. Süreç içinde akışın oluşup zamanın geçmesi için her dengesizlikler içinde biraz denge, her denge içinde de biraz dengesizlikler olmak zorundadır. Buralar bilinçli insanın kendi dışındadır. Ama denge ve dengesizlik koşulları da insanın öznel yargılarını kendi üzerlerine bindirir (modüle eder). Enerji alanı içindeki dengeli sekanslar; sekans içinin enerji düzeylerindeki dengesizliklerle çevrim ve akış alanını oluşacaktı. Şöyle örnekleyeyim. Kolektif bağıntılı bir enerji alanı içindeki grubun ürettiği emek gücü olan bir ürününe karşılık, karşı grubun ürettiği farklı kullanımlı emek gücü ürünleri hem bir sekans hareketidir. Hem de bir sekanslar arası dengedirler. Mısır üretimi kendi içinde kişiler emek gücü ile bir sekans (sektör) hareketidir. Kundura üretimi de kendi içinde bir sekans (sektör) hareketidir. Kumaş üretimi de kendi içinde diğer bir sektör (sekans) hareketidirler. Yani bir grubun sekans (aksam) hareketiyle ürettiği mısır karşı grupların sekans ürünü olan kunduraya ve kumaşa karşılık olmakla; bir üretim hareketi olan sistem, bir denge içindedir. Sektörler birbirine denge unsurudurlar. O varsa varlar. Bu varsa varlar. Yani kumaş ta mısıra ve kunduraya karşılık olması ile kundura da kumaş ve mısıra karşılık üretilir olmakla; süreç sekanslar arası bir denge durumudur. Sistem içinde mısırın kumaşa ve kunduraya karşı; diğerlerinin de mısıra ve birbirine karşı bir denge unsuru olur. Bu koşulları içinde mısır; kumaşın ve kunduranın ayrı ayrı enerji kullanımla tüketim içinde üretilir olmasıdır. Mısırın, kunduranın ve kumaşın birbirinden farklı farklı enerji düzlemi içinde konum almış olmaları; bu ürünlerin karşılıkla takaslarının dengesizlik içinde olmalarına engel değildir. Yani denge koşulları içinde olan mısır, kumaş ve kundura ayrı bir enerji tüketim ve enerji yoğunlaşma süreçleri olmamalarıyla farklı enerji kullanım düzeyi içinde olacak olmalardır. Yani denge içinde olan unsurlar; bulundukları yer itibarıyla farklı enerji noktaları içinde olmanın gerilim ile olup; dengesiz bir potansiyelli durumun içindedirler. Bir odadaki tabanla tavanın potansiyelleri de aynı değil; enerji konumları da aynı düzeyde değillerdir. Yan duvar da; yan duvarda asılı televizyon da tabandaki koltuk ta; aynı potansiyel enerjiyi içermezler. Hem de bulundukları yerin durum enerjileri aynı değildir. Tavanda sarkan avizenin potansiyel enerjisi ile her birinin enerji içermeleri ve enerji konumlu düzeyleri aynı olmamakla odanın içi de düzenli ama dengesizdir. Eş deyişle; odanın içi televizyon seyredişe göre koltuk konumlanması düzenlidir. Ve yine aydınlatma, okuma, TV izleme, doğrudan göze ışık salmayan avizenin konumlanmasıyla vs. odanın içi düzeni bir denge içindedir. Yani denge içindeki odanın yan duvar, taban ve tavanının dengesiz oluşunu düşünün. Taban, tavan, yan duvarlar oda olur kapalı bir alanı ortaya koyarlar. Tavan, taban, yan duvarlar (kapı ve pencereyi saymıyorum bile) odayı ortaya korlarken; bir inşa dengesi içindedirler. Taban, tavan ve yan duvarlar odayı oluşmanın denge koşulları içindeyken; aynı denge koşulları yan duvarlar, taban ve tavan olmakla da aynı enerji potansiyelini içermezler. Aynı düzlemin aynı enerji düzeyi içinde değiller. Üstelik yan duvarların, tabanın ve tavanın sahip oldukları potansiyel enerjileri de aynı olmamakla birlikte bu durum dengedeki koşulların; aynı zamanda dengesiz olmalarıdırlar. Süreçlerin denge ile dengesizliğini bir arada taşımalarıdır. Süredurumların hem dengeli, hem dengesiz olmalarıdır. Süreç; bakışınızın alan yönüne göre olmakla dengeden dengesizliğe veya dengesizlikten dengeye doğru kayar. Üretim hareketi içinde sektörler birbirine göre karşılık olukla ve farklı kullanım değerli emek gücüne karşılık olukla dengelidirler. Ama sektörlerin birim zamanda tükettiği (harcadığı) emekle, o ürünün ortaya konması gereken süreler çok çok farklı olmasıyla da emek güçlerinin enerji konum düzeyleri farklı konumlu ve farklı potansiyelli olmalarıyla da dengesizdirler. Yani bir çevrimin bir akışın, bir sürecin girişmeler yapabilmesi için o sürecin denge koşullarında az biraz uzaklaşması gerekmekle; gerilim alanları ortaya konması gerekiyordu. Bu gerilim alanın odak çevresindeki enerji bandı içinde olacaktı. Gerilim alanının, ana referansa çok yakın değerler içinde dengesiz olması gerekiyordu. Çünkü temel sektörler ana referansa çok yakın değerler düzlemi içinde konumlanırlar. Bu konum alış daha öteye ya da odak noktasının ağırlık merkeziyle çakışır şekilde ötelenmemeliler. Gerilimin aldığı pay, odağa çok yakın değerler içindeki farklı enerji seviyesi içinde, bir iletim bandı yaratmasıyla sürece akış veriyordu. Eğer bozulan denge iletim bandı içiyle sınırlı kalmaz da iletim (akış) bandı dışına çıkarsa; süreç köleci yapı da ya da kapitalizm de olduğu gibi kaosa ve sömürüye girmekle süreç alan içi aşırı dirençlerledir. Bu süredurum içinde siz kaosa (mal sahipliğine) göre olup biten dengeye siz adalet diyordunuz. Kolektif sürecin adaleti, kolektif oluşa göre, grupların ürettiren emek güçleri sahipliğine göre, emek güçlerinin enerji konumlu kullanım dengesizliğine göre takas olan bir adaletti. Şimdiki mülkün temeli olan adaletle hiç bir alakası yoktu. Kolektif emek gücünü temel olan, adaletti. Üretim hareketi bağıntısı içinde bir insanın hiç bir zaman sahibi olamayacağı binlerce insanın binlerce emek gücünün sahibi olması değildi. Ön binlerce ürün üreten emek gücünün ürünü yine on binlerce emek gücü sahibi insanındı. Kolektif sürecin ana imleci kolektif emek gücünün kolektif miras oluştu. Bir emek sonucu arz talebe göre üretilmez. Birbirine karşılık olan zorunlulukla üretilir. Bir insan; insanlık ailesi mirası olan bu günkü teknik ve teknolojik süreçlerin sahipliğini ele geçirip her şeyini sağlasa dahi; bu kez de sürecin sürekliliğinin sağlatılması bağlamında süreç yine kolektif olmak zorundadır. Süreci ne kadar özel kılarsanız kılın; parça o kadar aslına çekmekle kolektif belirir. Süreç kolektif başlamıştı. Kolektif sürüyordu. Ve her zaman da kolektif güçle sürmesi; kolektif güçle devam etmesi; yarına kolektif güçle akış yapması zorunlu olur. Bu nedenle ne yaparsanız yapın süreç kolektif noktalarına vurgu yapar. Kolektif miras ve kolektif imleç sürecin vaz geçilemezdir. Yani süreç; kolektif olanın sınırlı bir kolektifle olmayan özel bağıntı süreçlerine kayması da gerekir. Bu süredurumun aynı denge ve dengesizlik koşulları içinde olmasıdır. Kişisel tüketim gibi özel bağıntılı kolektif miraslı; kolektif imleyenler çok önemli ve vaz geçilmezdir. Bu durum tıpkı vücudun kolektif organize olması gibidir. Vücut kolektif üretir. Özel bağıntılı özel durumla tüketişle yaşantıdır. Vücudun dünden bu güne ve yarına doğru kolektif oluşu yadsınabilir mi? Aile mirasını kardeşinize kaptırmakla kardeşinize yamak olmayacaktınız. Zorunlu üretim ilişkisi içinde olmamakla dengesizlik olan durumlar; köleci, kapitalist ve sömürücü ürettiren ilişkilere denge, adalet, hukuk oluyordu.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |