..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Her insanda insanlığın tüm durumları vardır. -Montaigne
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Bilimsel > Felsefe > Bayram Kaya




15 Mart 2018
Müruru Zaman 2  
Bayram Kaya
Mütekabiliyet esası olan denklik totem meslekli “üretim hareketi” ile “grup sektör hareketi içinde” ittifakı belirlemişti. Kolektif lige göre belirleniyordu. Kamusaldı. Kişi sahipliği yine bir grup içi kolektif üretim olan “üretim ilişkisi içinde” kişinin “yeteneğine göre olan kişi emek ve emek gücü” sahipliğiydi.


:GBJ:
İttifak içindeki kolektif mülkiyetin üretim hareketi, mütekabiliyet esasına göreydi. Oluşan temel hukuk buydu. Oysa özetle söyleyecek olursak, köleci sistemde adalet; adalet kavramına nerden baktığınıza bağlıydı. El; mal, mülk sahipliğinin gözü ile adalete bakıyordu. Bu bakışla El, adaleti mülkün temeli yapmıştı. Bu nedenle de adaletliydi. Oysa köle gözü ile baktığınızda El adaletsiz olmanın daniskasıydı (en güzel örneğiydi).

El, ilk takdiri yaptığında İbrahim’e, Nemrut’a, Sargon’a vs. mal, mülk verip; eski mütekabiliyet esasına göre kendi takdiriyle herkesi grupları kuşatan bir adalet içinde olmadığını fark etmiş olacak ki, yeniden ve ikinci bir kez adil olmanın kaygısı ve telaşı içine girmişti.

Birinci takdire göre ikinci takdiri göz boyama, öfkeli yoksulluğun ve kölelerin islim gazını almaydı. Bu keski adalet takdiri acıyan, merhamet eden, lütfeden, vaat eden, dünyadaki yaşamın karşılığını ahiret yaşamıyla değişen bir adalet içinde olmakla El kendisini ortama ihale etmiştir. Bu kez de yoksun kıldığı yoksul nefislere umudun adaleti olmuştur! İlk adaletinde İbrahim’e Nemrut’a mal verişte somut iken, ikinci adaletinde vaat kar ve soyuttur.

Doğada adalet yoktur. Bu doğada adalet var da, doğa adalete uymuyor anlamına söylenmiş bir söz değildir. Ot ineğin karbondioksitini ineğe sormadan kullanıyor. İnek te ota sormadan otluyor; aslan da ineği avlanıyor; su ıslatıyor; rüzgâr kurutuyor; ateş yakıyor; deniz yüzdürüp boğuyor ise buna adalet denmediği gibi adaletsizlik te denmezdi. Verili temel duruma göre başka türlüsü de olası değildi.

Yani doğada anladığımız anlamıyla ne adaletsizlik vardır, ne de adalet vardır. Adalet, köleci sistemle birlikte kolektif sahipliği mülksüz kılmanın mütekabiliyet esasını ortadan kaldırmasıyla ortaya çıkmıştı. Yani yardımlaşan, ortaklaşan, süreçler yanında emeğin belirlediği bir anlamaydı. Emek te sadece üreten toplumsal ilişkilerde vardı.

Emek toplumcu hareketle ortaya konan bir kavramdır. Yani adalet emeği gasp eden toplumlarda ortaya çıkmıştır. Kolektif sahipliği Hamurabi gibi, Firavun gibi, Kisra gibi, İbrahim gibi kişi sahipliği yapan El; yoksulluğu da iman ikrarı üzerinde birleştirdi. Yine birleşilen iman üzerinde İbarhim’lerin, Hamurabilerin sahipliği tescil edildi. Tescil edilen bu sahiplikleri içinde adalet; mülkün temeli olmakla su yüzüne çıkmıştı.

Hamurabilerin, Firavunların El tescilli mülkü vardı. Yoksulların ve kölelerin de keyfi dağıtılan rızk verilme kapsamında, kaza kader imanı üzerinde keyfi dağılımı onaylayan, kutsal imanları vardı. Köleci mülk sahipliğiyle anlaşılmıştır ki, özel mülk sahipliğinden önceki mütekabiliyetçe sistem içinde (karşılıklılığı olan sistem içinde) sistem kararlı ve adaletliymiş.

Köleci sistem işte bu ilk tip zorunlu mütekabiliyet esasına göre olmakla kararlı durum ekseninde değil de kararlı durum çevresinde olmakla adalete doğru olan belirimleriyle adil ve adaletli olmak istiyordu.

Mütekabiliyet esası olan denklik totem meslekli “üretim hareketi” ile “grup sektör hareketi içinde” ittifakı belirlemişti. Kolektif lige göre belirleniyordu. Kamusaldı. Kişi sahipliği yine bir grup içi kolektif üretim olan “üretim ilişkisi içinde” kişinin “yeteneğine göre olan kişi emek ve emek gücü” sahipliğiydi.

Köleci irade; gerçekliğe göre oluşmuş olan ortamın, kolektif ligini bozdu. Ortamın pozitif kolektif ligini kişi egemenli baskı ve basıncın mal sahipliği olan negatif sürece doğru kaydırdı. Bozduğu bu ilk pozitif denge süreçlerini; acıma, merhamet etme, ihsan etme, sadaka, zekât verdirme gibi enstrümanlarıyla negatifliği biraz azaltarak ortamı yine ilk denge süreçlerine doğru az biraz götürmekle adaletli olmak istiyordu. İşte ayakları yerde kesilmiş olan adalet; bu sürece göre idealize edilmeya başlandı.

Duymayı, görmeyi bir anda bir parantez içine alalım. Siz dünyaya gözünüzü açıp ta yine siz yüz yaşına gelene kadar sürecek olan bir ömür içinde olun. Bulunduğunuz yerde mevsimlere bağlı olmadan sürekli ürün veren bir tür meyve ağacı olsun.

Siz; o ağacı ve ağacın meyvesini günlük yaşayışınız içinde sürekli bulunmasına o kadar alışmışsınızdır ki bu alışmayı; siz o ağacı ve meyvesini sanki üzerinde olduğunuz yeryüzü gibi; soluduğunuz hava gibi süreklilik sanıp; olması gereklilik gibi düşünürsünüz. Veya hiçbir şey düşünmezsiniz. Her zaman o ağacın orada ve meyvesinin de üzerinde olduğunu bildikle davranışlarınızı buna göre çevrim edersiniz.

Eğer o ağacı böcekler istila edip kurutursa ya da ağacın tepesine yıldırım düşse yine biliyorsunuz ki az ileride o ağaçtan bir daha var, bir kaç daha vardır. Yani o ağaç sizin için “hep öyle olmakla vardır”. Bu tür süreklilik algısı insanın kendi mana anlayışı içinde salt oluşlar olmakla, insana; o durumun hep öyle olacağı duygusunu verir. Salt oluş hissi veren dış dünyadaki inorganik ömür organik ömürle eşletilir.

Kişi ve kişiler çevresindeki olup bitenlerin, içteki ve dıştaki kendi sabit (salt) algılarına göre birer eşleşmesini yaparlar. Benlik kişinin kendi içindeki sabitesi olan salttır. Bu tür sabit olana göre yapılan belirlemeler sistemin kendi çevrim yinelemesi içinde olan sistem tekrarlarını veya rekürsif eylemlerini ortaya koyarlar. Dünyayı hep öyle sanma fonksiyonelliği kendi kendini (bencilliğe göre oluşu) çağırmak olmakla rekürsiftir (özyinelidir)

Organik ve inorganik süreçler insan ömrü içinde, insanın ömrüne göre eşleşmekle; insan ömrüne göre görece salt olup değişmeyen olaylardan ve görece algılardan oluşan bu üç salt algılı alt yapı insanın “sosyo sistem kurmalarının” temelidirler. Salt oluş duygusu ve salt oluş duygusunun bize olan etkileri, tabudur. Bu tür tabu, tabunun ilkidir. Bunlar da bize, tabuca bir etkidirler. İnsan sosyo toplumun (salt olanın) hem dışında hem de insan sosyo toplumun kesikli sürekliliklerle iç salt algısıdır.

Sizin organik ömrünüz gibi sosyal ve toplumsal yaşamında bir organik ömrü vardır. Sosyo toplumsa ömür sizin ömrünüze göre çok uzundur. Yani sosyo toplum size göre salttır. Sosyo toplumsa yaşam da tıpkı sizin gibi bir organik yaşamdırlar. Organik bağları size göre gevşek, değişken ve kovalenttir.

Sosyo toplumda merkezle sizi bir arada tutan kuvvet; aidiyet duygusu, sosyal bilinç, sosyal korunumla sosyal sağlatma ve en sonda üretim ilişkisi olmakla enerji sağlama ve korunum yasası bileşkesi olan ekseni sosyo toplumsa çekim kuvvetidir.

Siz salt olanda ( sosyo toplumda gevşek, değişken ve kovalent paylaşımla) varsınız, ama salt değilsiniz. Fakat salt içinde olduğunuz an siz saltın geçmişiyle birlikte var olmakla da siz “geçmiş salt” ile yaşam olarak olasısınız. Bu salt içinde biyolojik kalıtım, sosyolojik kalıtım vardır.

Çevrenizdeki anlık değişme yapan havanın ve süreçlerin olması yanında; çevrenizdeki havanın günlük, aylık, yıllık, beş on yıllık, yüz yıllık değişmeleri de olasıdır. Kişi ömrü ile tanık olup olamadığınız olaylara sosyo toplumsa ömürle agâh olursunuz.

Bunun yanı sıra kişi ya da kişiler ömrünün değil de sosyal ömrün (sosyal süreklilik olan hafızanın) salt olan dıştaki inorganik değişmelere tanıklığı vardır. Ve salt olan o coğrafya koşullarına göre bir zaman önce oradaki o dağın, o ırmağın, o denizin olup olmaması türü değişmelere de fosil kanıtlar vardır.

Söz gelimi Antarktika da 280 milyon yıl önce bitki örtüsünün olduğunu gösteren ağaç fosillerin bulunması gibi çok daha uzun erimli değişmeler de; insan davranışını oluşturan bu kararlılığın temelidirler. Hiç çevreniz olmamış saltık lığını yaşamamış olduğunuz alan zamanlar da az çok size eşleşme yaptıran tekrar süreçlerin zihin aktivitesine dönüşürler.

Öyle ya hiç içinde olamayacağın Antarktika koşulları içinde 280 milyon yıl öncesine göre davranış oluşturmanız yaşamsal olmadığı gibi Antarktika’nın 280 milyon yıl sonrasına göre de davranış oluşturman yaşamsal değildir. Yeğlenmez. Zaten şartları oluşmadan da yeğleme ortaya konamaz.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın felsefe kümesinde bulunan diğer yazıları...
El Bel Baal 2
Tarihsel 2
İrade 1
Tarihsel 1
Anlamak Gerek 71
Kurtuluşun Felsefesi (Açkı 2)
Sosyal İlişki Toplumu Hedeflemez 2
Anlamak Gerek 43
Anlamak Gerek 70
Anlamak Gerek 55

Yazarın bilimsel ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Müruru Zaman 14
Sahiplik İmanı 1
Hatırlama 1
Mal mı, İnsan mı?
Mamon'du Belirme 1
Müruru Zaman 7
Denge ve Dengesizlik Süreçleri 24
Anlamak Gerek 26
Bağ Enerjisi 1
Sistem 15

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Aslına Yüz [Şiir]
Vah ki Vah [Şiir]
İsis Dersem Çık Ereşkigal Dersem... [Şiir]
Görmez Şey [Şiir]
Tekil Tikel Tükel [Şiir]
ve Leddâllîn, Amin [Şiir]
Mavi Yare [Şiir]
Mevsimsel [Şiir]
Yıkılışa Direniş Direnişe Yıkılış [Şiir]
Meşrep 3 [Şiir]


Bayram Kaya kimdir?

Dünyayı yaşantılaşan çabalar içinde duygunun önemi hiç yitmezse de, payı giderek azalmaktadır. Sosyo toplum bazlı, genel bir açılımla başlayan çalışmalarım da; bilim felsefesi içinde olunma gayreti güdüldü. Bu nedenle yazıların tarisel, sosyo toplumsal evrimli ve türlü doğa bilim verileri güdülü çalışma olmasına gayret edildi. Genel felsefem içinde bir bilgi; ne kadar çok bağıntısıyla söylüyorsanız, o bilgi o kadar bilinir bilgidir.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.