..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Sevgi bilmekten doğar." -Mevlana
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Bilimsel > Felsefe > Bayram Kaya




1 Nisan 2018
Muvazaa 3  
Bayram Kaya
Değilse Ne El, ne Rab doğru olmanın kendisi değildi. Sömürü gibi doğru olmayan bir yol içindeydi. Doğru olmayan yol üzerinde gidiyordu. Gidişi rahat kılmak için biraz doğru uca yönelen belirimler veriyordu.


:EIE:
Gök (An) denen Akad ve yer (Ki) denen Sümer ittifaklı üretim hareketi vardı. Gök (An olan yukarı yer toprağının sahibi) ile yer Ki olan (aşağı toprağın sahibi) gruplar bu üretim hareketi nedeniyle irade ve takdir ortaklaşması da yapıyorlardı. Üretim hareketi eksenli irade ve takdir ortaklaşmasıyla yapılan tevhidin adı yer-gök olan An-Ki birleşmesi oluyordu.

Gelecekteki dinler; kendilerine aktarılan gök anlamındaki göğün ilahları, yerin kızlarıyla bir oluyordu. Yerin oğlanları beğendikleri göğün kızıyla evleniyordu. Yer ehli ile gök ehlinin buluşması ile şölenler kuruldu. Kazanlar kaynadı türü ifadeleri tarih bilincinden yoksun olmakla tamamen bozdular.

Şimdiki anlamıyla gökte bulunan sema ehli gibi varlıklar düşündüler. Yerin göğün oğlan ve kızları buluşmasını bambaşka hikâyelerle bezediler. Bilgiyi, bilinci, tarihi geçmişli hafızayı, gerçeği anlaşılmaz yaptılar. Gök kavramının eski anlamı unutulmuş dinlerin oluştuğu dönemde aşağı yukarı bugünkü anlamıyla söyleniyordu. Dinler gök kavramını, ilki olan gerçek anlamını bilmeden kullanacaktılar.

Gelişen ve ileri aşamada kendi yansımalarını veren süreç içinde El; gök ve yer birleşmeli (Akad-Sümer) birleşmeli ortaklaşmayı reddetti. Ortaklaşan gök ve yer takdirli iradeye karşı El kendinin sahiplik irade ve takdirini ortaya koyarak var oluyordu. Bu süreçte yükselen yıldız ortaklık tanımayan El izanı içinde kişi sahipliği yapılan efendi iradeli takdirdi. İlk ittifaklı ve ilk tevhidi birleşme koalisyonlarıyla yapılan entegrasyonlardan anlaşılmıştır ki; ilk tevhit anlayışı dinlerin hafız enstrümanı değildir

Bu yükselen yıldızın yeni ve köleci değer olması nedenle oluşan yıldızlar, birçok yeni yıldızlarıyla; yıldızlar geçidine neden oluyordu. Yıldızlar geçişine göre (modaya göre) bir değil birçok El'ler vardı. Birçok olan El’ler içinde büyüyen gelişen güç ihracı yapan Eller ortaya çıktı. Bu oligarşiydi. Monarşinin oligarşiye dönüşmesiydi.

Küçük olan büyür. Büyük olan küçülür (parçalanır). Büyüyen El’ler ittifakı kendi arasında yönetim ve sömürü gücü birlik dayanışması olan oligarşiydi. Oligarşinin ortaya çıkması; totemiler ittifaklı ilahlar tevhidi gibiydi. İlahlar tevhidi olan büyüme üretim hareketi ilişkisiydi.

Oligarşi ittifakı; parçalanan ilahi ittifakların El tandansı içinde büyüyen karakter yapılarıydı. El birliği içinde kotarılan sömürü ittifakıydı. Benzerlik totemi meslekli parça yapıların ittifaklarla büyümesi gibi El paylaşımlı parça yapıların da oligarşi ittifakı içinde büyümesiydi. Ön ittifaklar büyümesi fatalist izanlı El düzeyinde paylaştıran zihniyetle parçalandı.

Oligarşi de yeryüzü olan âlemin efendisi; cihan padişahı imparatorlar salınımı içinde tevhitti. Bu tevhit milleti imparatorluklar üzerinde ulus devletlere parçalandı. Cihan devleti olan tevhit, ulus devletler üzerinde evrenin efendisine biat olan sürece parçalanıyordu. Benzerlik böyle olmakla biçimsel benze oluştu. İçerikçe benzemezler.

Yeni yükselen burca göre söylem ve iman akitli sözleşmelere göre "El baştan beri vardı. Birdi, Tekti!" ifadesini diyecektiler. "İnsanlar nefsinin peşine düşmekle birçok El'ler edindiler", denecekti! “İnsanlar nefsini ilahlaştırdılar” denmekle sürecin yeni imanlı erdem değerini ortaya koyacaklardı. El de tıpkı ilk sahiplik ihsası gibi kendisini sürecin ilk başına koyacaktı. Oysa insanlar nefsini değil, nefis güdenle kişi sahipliğini; kişisi mülk sahipliğini ve kişisi mülk sahipliğinin iradesini; ilahlaştırmışlardı. İlahı gerçek anlamından soyup, putlaştırma buydu.

Kaderci El zihniyetli efendi sahipliğine göre sanal bir mal mülk sahipliğini beyan eden bir ilk başlangıç vardı. Nereye kadar biliyorsanız ilk başlangıç ekseninin çevrimini de oraya kadar götürmekle eksene yer değişmesi yapılıyordu. İnsanların nefsine uması ya da kolektif benli oluştan uzaklaşması; yeni yeni yükselen yıldızdı. Kimi insanlar, insana hükmetmekle nelere sahip olacaklarını kurgulamaya başladılar. İnsanları bu tür kişi benci oluşa göre zihinsel hazır oluşlar içinde eğim ettiler.

Bu zihinsel hazır olurlu eğilimlerini yavaş yavaş sesli söylemeye başladılar. Bu söylemlerini El mana anlayışıyla belirtiler. Bu bağlamla tartışan insanlar, kolektif söyleme karşı kolektifin sunumuna karşı kendisine mal mülk verdiğini iddia ettikleri El düşüncesini söylediler.

Cehalet ya da yobazlık dediğimiz bağnazlık, öğretmeden inandırırdı. El de bunu yapacaktı. El öğretme yerine inandırma işini akıl üzerinde değil kişi duyuşlu bencilliğe hitap ederek yapacaktı. Bencil oluş her şeye ihanet ederdi. Bencil oluşla ilaha karşı yalancı ve yedek El'ler uydurdular. Söyleye söyleye buna kendileri de inandılar, El’i biçimlediler. Süreci şimdiki oligarşinin EL mantığına gelecek şekilde ters yüz ettiler. Ve geleceğe aktarılan gerçek hafızanın yanında ve daha fazlası olarak artık iman da vardı.

Aslında oligarşi de kendi inşasını oluşacak olan "ilk nefsine uyanların” biat ettiği El zihniyetinin ürünü. Oligarşi; “İlk nefsine uyanların” bir başka türü olmakla bu kes de köle mal mülk sahibi olan efendilerin “ sahiplik nefsine uymaları” suçlaması üzerinde gelişecektiler.

Oligarşi sahipliği içinde kimi efendiler sahipliğinden birazını köleye promosyon verenlerdi (özendirme yapanlardı). Bunlar sevdiğinden (malından) tasadduk etmeyenler bizden değildir demeyi bayrak yapacaklardı. Bu ilkeyle kölenin bağlılığını ve çalışmasını artıran Efendi İbrahim’ler oluşacaktı

Kimi efendiler de ; “efendilerle efendilerin elinin altında olanlar (köleler-cariyeler) bir olur mu?” demeyi bayrak yapakla köleyi iliklerine kadar sömürmeyi düstur yapacaklardı. Bu düsturla zulmü saltanat aracı yapmayı bayraklaştıran efendi Nemrutlar oluşacaktı.

Hikâye sömürünün kötülenmesi değildi. Sömüren efendiler üzerinde köleyi promosyonla sömüren efendi ile kölelerini iliklerine kadar sömüren efendiyi “sahiplik nefsine uymaları” üzerinde ahlakla kıyaslayıp bizlere iman diye sunacaklardı. İbrahim “rab bana, hep bana” diyen Nemrut olan nefsine kısmen sabrediyordu. Birazcık “Rab bana ben de sana” diyordu. Kıyaslanan İbrahim ve Nemrut nefsiydi.

İbrahim “ Rab bana, ben de sana” demekle iyi, salih ve hanif efendi oluyordu. Nemrut ise; “rab bana hep bana” demekle; hem zalimlerden oluyordu. Hem de nefsini ve sahiplik iradesini ilahlaştıranlardan oluyordu. Kendisi zulüm olan sömürüyü, temel ala;, sömürüyü esas alan mantığın; İbrahim’e kıyasla Nemrut için zulmü ilahlaştırdı demesi normaldi!

Doğrular eğrilir. Eğriler doğrulurdu. Sömürü yanlıştı ve sömürü doğru olanın eğrilmiş şekliydi. Yani El; ilahın eğrilmiş şekliydi.

Rab olan İbrahim; El'in El standartları üzerine olmakla; standartlarda acıma, merhamet, ihsan, himmet gibi oluşlarından kaynaklı durumla standartlardan biraz kısması ile düzelmek isteyen doğruluştu. Nemruti yola göre doğru olandı. Sömürüyü kısıp, sömürüyü azalttıkça doğru olan uca doğru kayıştı. Bu nedenle kerhen doğruydu.

Değilse Ne El, ne Rab doğru olmanın kendisi değildi. Sömürü gibi doğru olmayan bir yol içindeydi. Doğru olmayan yol üzerinde gidiyordu. Gidişi rahat kılmak için biraz doğru uca yönelen belirimler veriyordu.

El daha sonraki süreç okumamıza göre mutlak monark diye tanımlayacağımız biçime kayan anlayışlarla ihsas ve ihdas oluyordu. Mutlak monarşi Ezen-ezilen; efendi-köle ve iyiliğe uğrayanla-kötülüğe-uğrayanlar ikilemi içinde olmakla farklı farklı uygulamaydı.

Mutlak monarşi olan ilk El tipi oluşmaların farklı uygulamalar olması ancak oligarşi içinde anlaşılacaktı. Oligarşi içinde her bir mutlak monarşinin birbirine göre inişi çıkışı olan uygulamaları olmakla anlaşılır olacaktı.

Rab oligarşi içindeki El'den, Aton'dan başkası değildi. Rab İbrahim'i yolun, El olanıydı. Rab; El'in romantik biçimiydi. Rab de tıpkı El gibi sömürüye karşı değildi. Rab; sömürdüğü şeyi promosyonla yemeyi adet ve usül etmenin romantizmi olan romantik bir merhamet duyuşluktu.

Oysa Nemrut ta sömürüyü zulümle yiyen duyuş ve anlayış olmakla; hem El'di, hem de Amon'du, yer gök birleşmeli Amon-Ra senteziydi. Yehovay’dı (YHW’di). Assur’du.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın felsefe kümesinde bulunan diğer yazıları...
El Bel Baal 2
Tarihsel 2
İrade 1
Tarihsel 1
Anlamak Gerek 71
Kurtuluşun Felsefesi (Açkı 2)
Sosyal İlişki Toplumu Hedeflemez 2
Anlamak Gerek 43
Anlamak Gerek 70
Anlamak Gerek 55

Yazarın bilimsel ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Müruru Zaman 14
Sahiplik İmanı 1
Hatırlama 1
Mal mı, İnsan mı?
Mamon'du Belirme 1
Müruru Zaman 7
Denge ve Dengesizlik Süreçleri 24
Anlamak Gerek 26
Bağ Enerjisi 1
Sistem 15

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Aslına Yüz [Şiir]
Vah ki Vah [Şiir]
İsis Dersem Çık Ereşkigal Dersem... [Şiir]
Görmez Şey [Şiir]
Tekil Tikel Tükel [Şiir]
ve Leddâllîn, Amin [Şiir]
Mavi Yare [Şiir]
Mevsimsel [Şiir]
Yıkılışa Direniş Direnişe Yıkılış [Şiir]
Meşrep 3 [Şiir]


Bayram Kaya kimdir?

Dünyayı yaşantılaşan çabalar içinde duygunun önemi hiç yitmezse de, payı giderek azalmaktadır. Sosyo toplum bazlı, genel bir açılımla başlayan çalışmalarım da; bilim felsefesi içinde olunma gayreti güdüldü. Bu nedenle yazıların tarisel, sosyo toplumsal evrimli ve türlü doğa bilim verileri güdülü çalışma olmasına gayret edildi. Genel felsefem içinde bir bilgi; ne kadar çok bağıntısıyla söylüyorsanız, o bilgi o kadar bilinir bilgidir.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.