Yaşamım boyunca, ondan birşey öğrenemeyeceğim kadar cahil bir adamla karşılaşmadım. -Galilei |
|
||||||||||
|
Yani elma bizim için değildi. Bize göre de değildi. Deprem de bizim için değil bize göre değildi. Elma ve depremin evrensel mana ve görece mana oluşları içinde bizden ve bizim bilincimizden bağımsız bir gerçeklikleri vardır. Biz elmaya göre, elmayı özümleyen yalıtıma inşa olmakla bu yalıtıma içinde bu yalıtmanın çarpıtmasıyladır ki elma bizim içindi! Siz hiç kendinizi tam da bir aslan veya bir ayının damak lezzeti için yaratılmış olduğunuzu düşündünüz mü? Burada ikinci bir yanılgı daha var. Bu yanılgıya göre önce lezzet sonra inşa gibi sakat bir anlayışla lezzete göre inşa oluş tümden akıl, gerçek dışıdır. Kuantum düzleme göre inorganikti oluş; inorganiğe göre de organikti oluş, bir enerji akış ve bir enerji düzenlenim şekliydi. Bu oluş ve gelişime göre de sosyo toplumlarla, öznel inkişaflar da (gelişmeler de) organik yapıların dıştan bağ sentezli belirmeleriydiler (tezahürleriydiler). Böyle olmakla sosyo toplumlar ve öznel oluşlar organik bireyler üzerine inşaydı. Ama o organik bireyin kendisi olmayan bir inşa ve enerji akışlı enerji düzenlenim şekliydi. Olup biten her bir olgu olayın kendi boşluk devinmeli alanını yeni biçile dolduruştu. Elma olamıyorsanız, elmayı özümleyen enerji akışlı düzen içindeki, enerji çevrimli düzenin akış, olgu, olay ve süreçlerine dönüşüyordunuz. Hatta size göre olmayan elmada ve elma gibi enerji depolarında sizin sindirmenizle birlikte yine de sizin sindiremediğiniz enerji molekülleri vardır. Elmanın tarafınızla sindirilemeyen kimi atıkları başka bir enerji düzeninin kolaylıkla sindirmesine konu olur (bağıntı-yansıma olur). Elmanın size göre sindirilemeyen enerji depo bileşenleri, yine başka bir varoluşun var olma alanıydı. Başka bir var oluşun var olma alanı bağırsağınızı bağırsak florası ve bağırsak faunasının yeni alan boşluk devinmesini ortaya kor. Sindirilemez oluşla ortaya konan yeni alan devinmesi bağırsak floralı ve bağırsak faunası bakterilerin var oluşu olgu ve olay süreçleriydi. Atığın tümden dışarı atılması da başka bir boşluk devinmeli flora alandı. Bakteri, "elma olarak; siz olarak" var olamamanın sıkışması karşısındaki patlaktan illa elma, illa siz olma zorunluluğundan kurtulan bir kaçışla; başka bir zorunluluk olan bağırsak habitatına göre enerji düzenli donanımla yeniden ve yeniden inşa oluş organizesiydi. Karmaşık bir bağıntıydı. Nedenin sonuç, sonucun neden olduğu karmaşık bir akış bağıntısıydı. Yani sizin bağırsak floralı ve bağırsak faunası düzeni veren kendi organizenizdeki boşluk alanlı çevrimler tam da bu bakterilerin damak tadına göreydi! Bir sıkışma bir akış yığılması karşısındaki şişme yığılma vardı. Bu nedenle o şekilde var olamayan akış, bu şekilde var olmakla gerçek bir olgu olay süreci, oluyordu. Organiktik bir inşa ve bir enerji akış sekli olan düzenlenirlerdir. Organikler özelde elma ve bakteriydi. Genelde de evrensel bir devinme şeklini oluşturmaydı. Elma ve bakteri genelin özel akışlı olgu ve oluş olaylarıydı. Her bir olgu genel olanın özel bağıntılı akışı içinde ve özel bağıntılı akışın dışında olan; akışın etki tepkisiyle yeni düzenli bir enerji tertibiydi. Sınırlı bir ortamda sınırlı bir enerji almakla ergime yapan buzun ısı alma sıcaklığı 0 derecede, ortamın sıcaklığı ile eşitleştiği ve sıcaklık eksiye doğru ivdiği an buzun ergimesi durur. Bu oto kontroldür. Bu kendi kendine organize oluşun yasasıdır. Bu nicelikten niteliğe geçiş yasasıdır. Aynı tür gelişmenin ortamla eşitleşen baskı, basıncı doğuran etki tepki eşitleşmesi; olgu ve olayları hep aynı türden olgu ve olayın sürüp gitmesine izin vermez. Bir etkinin belli bir aşamaya gelmekle o süreç üzerinde eşitleşen efekti, tepkisizliktir. Tepkisizlik te tepkidir. Tepkisizlik bu kez de o eşitleşmeyi ortaya koyan olgu içindeki ve dışındaki bağ ilişkileri üzerinde etki ortaya koyar. Yani elmanın kendine tepkisiz olan süreç; elmanın kurtlanmasına etki olur. Elmanın dışta insan tarafından, tavşanın damak tadı (!) tarafından afla toksin oluşmalı yenme (özümlenme) girişmeli olayları başlatan yeni bir etki ve tepki süreçlere konu olur. Elmayı tepkisiz kılan dış baskı ve basınç etkisi elma sürecinin içinde ve dışındaki niceli olgu ve olaylara baskı ve basınç olmakla yeni bir etki-tepki girişmesi ve yeni bir organizasyon olayını başlatmaya neden olur. Sınırlı ortam içinde ortamla kendi enerji akışını eşitlenen süre durumular, bu kes de eşitleşen etkideki tepkisizlikle olan bu "basınç süre durum" elmanın içi ve dışı arasındaki niceli durumlara bir etki oluşur. Elma boyutlu süre durumun içi ve dışı basınç olan Elmanın tepki koyamadığı girişmeye göre elmanın tepkisi ile dıştaki baskı ve basınç eşit olmuştur. Etki ile tepki dengededirler. Bu kes elmanın tepki koyamadığı eşitlik ya da denge durumunun baskı ve basıncına; elma içi niceli süreçler ile elmanın dışındaki niceli süreçler, tepki göstermeye başlar. Elmaya tepkisizlik olan denge süreçleri elmanın içindeki ve elmanın dışındaki boşluk devinmesinin olay başlatıcısı olmaktadırlar. Ortamın dinamiği böylesi bir karmaşık parametrelerin tek tek analiziyle ancak anlaşılır olur. Biri için eşitleşmiş etki dengesi olan alan devinmesi; olgu olan durumun içi ve dışı içindeki niceli durumlara tepki başlatıcı olmaktadır. Böylece elmanın içi, dışıyla yeni ve başka bir dönüşüm girişmelerine başlar. Elma olayı üzerinde eşitleşen etki ve tepkisel denklikler; olayın (elmanın) içindeki ve dışındaki yeni boşluk alanları içini etkin kılıcı bir olanaktır. Unutmayın ki organik oluş bir inşa ve bir enerji akış şekliydi. Elma bir girişmeni durumun kendi enerji düzenleme ve enerji depolamasını yapmış olmanın olgusudur. Elma olgusu içindeki nicelikler ve elmanın dıştaki niceli durumları elma kurdunun oluşma olayıdır. Elmadaki niceli olaylar, bir duruma göre diğeriyle elmadaki boşluklu tanecikli yapıların, doldurmasıydı. Yani elma tam da elma kurdunun damak tadına göreydi! Şimdi sormak lazım. Elmanın tadı ve tadın çekiciliği afla toksin gibi birbiriyle uyuşmayan hatta bundan zehirlenen insana göre miydi? Afla toksine göre miydi? Yoksa elma kurdunun damak tadına göre miydi?... Biz, bizden ve düşüncemizden bağımsız olan bu gerçekliğin içinde, görece yalıtımlarla kendi gerçeğimizle baş başayız. Baş başa olduğumuz anlamı genele teşmil ediyorduk. Kendi yalıtma gerçekliğimiz içindeki özümlemeyle elma kendi yalıtımımız için bir beslenme kaynağıydı. Tıpkı siyan bakterilerine kükürtlü bileşiklerin özümleme kaynağı bir damak tadı olması gibidir. Ama bu kendi kendine organize yalıtımlı düzenlenişe göre elma bize beslenme kaynağı olmanın ötesinde, dünyaya ve evrene göre olan bir oluşmanın mana anlamasıydı. Deprem de yanar dağ da bize göre olsun ya da olmasın bir enerji dönüşüm ve enerji akış çevrimi olan evrensel akışlı mana anlayışıdırlar. Deprem ve yanar dağlar enerjinin dünya ölçekli parçalı ve kesikli sürekli bir DOLMA-BOŞALMA (şarj-deşarj) sürecidirler. Ki bu enerji akıl almaz olay, olgu, sürecin başlatıcısı durdurucusudur. Biz bu dolma boşalma ya da gel git süreçlerinin oldurması içinde; özel bağıntılı, kısıtlı bir yalıtımız. Kısacası seçtiğimiz deprem ve yanardağ örneği kişi mana anlayışına göre kısıtlı sınırlı ufku dar ama insan hayatiyeti ya da inşa için son derece önemli bir mana anlamasıdır. Oysa deprem ve yanardağ insan mana anlamasına göre var değildi. Aksine evrensel akışlı var olucu damak tadına göre mana anlayışı olmasıyla vardır! Deprem de yanar dağ da bir enerji akışı ve depo enerjinin düzen-düzensizlik biçimi olmakla kritik eşiği aşan “depo enerjinin eşiği aşan enerji boşalma akışı olan belirmelerinin bir çıvlama tipiydiler”. Bizim yalıtıma düzenli sistemimiz bu enerjiden yararlanma kullanımı yapamamasıyla, bu çıvlama bize göre değildir. Ama deprem ve yanardağ kapasiteli dolma boşalımla olan enerji "dünyaya özgü organik-inorganik bünyeli siber sistem olan bütünsel faaliyetin kullandığı bir enerji çevrimidirler". Yani evrensel oluşta insanın dışında, insanın kendisinden ve insanın bilincinden bağımsız bir var oluş ve bir mana anlayışı vardır. İnsandan milyarlarca yıl öncede dünyada, şimdi Mars’ta, Güneş’te Ay’da da olan deprem, yanardağ ve elektrik fırtınalarını açıklayamayan mantalite, firardaydı. Gölcük depreminde "7,4 yetmedi mi?" diye pankart açan kullanışlı cehalet işte böyle bir gerçekliği bilmeyen cavalcozluktu (öyle olmadığı halde öyle sayandı). Bu tutum bilmediği halde; sistem inşacı olmadığı halde, olup biteni sistem inşacı gibi bilir görünen kullanışlı bir cavalcozluktu. Bu durumda, evrensel (sistemsel) olmayanı; evrensel olanın (sistemin) bir gerçeğiymiş gibi varsayıp ta, o var sanıyı sisteme genelleştirir olmasıyla o varsayım söylemi slogan olarak yazıp, pankartı eline alıp, yola düşen kullanışlı cehalete ne demeli? Sizden ve düşüncelerinizden bağımsız gerçeklik salınımlarının içinde olan her bir enerji paketleri üzerine siz; sistemi enfekte edici ya da sistemi daha bir sağaltıcı düşüncelerin mana kodlarını bu tür enerji paketleri üzerine rahatlıkla bindire bilirsiniz (düşünceyle olup biteni eşletirsiniz). Örneğin şarjını boşalan yıldırım ve şimşek görünümüyle ya da deprem, yanardağ, erozyon gibi enerji şarjlı enerji boşalıcı durumların enerji kapasitesinden nasıl yararlanılacağını sorgulayabilirsiniz! Bu tür dolup boşalan muazzam enerji tipleri, nasıl depo edilip kullanılır? Diyen bir sorgulamayla deprem, yanardağ vs. gibi ana taşıyıcı enerji dalgaları üzerine, bu kabilden pozitif olan düşünsel kodlu bindirişler (modülasyonlar) yapılabilirsiniz. Ya da dolma boşalmayla oluşan aynı enerji dalgası üzerine "bina zina arttı da" depremler oluyor veya 7,4 yetmedi mi? demeyi kodlayan negatif bir modülasyon yüklemesi de yapılabilir! İnsanın en temel yanılgılarından birisi de kendi dışında olması gereken bir mana anlayışına karşın kendi mana anlayışlarını evrensel mana anlayışı yapmalarıdır. “Bina ve zinaya endeksli 7,4” evrenin kullandığı bir dil ve mana anlayışı değildir. Dinler "toplumları dışında bir mana anlayışı" olma söylemiyle "insanın bilincinden ve kendi dışında bağımsız bir olma" denen bu mana anlayışına az çok yaklaşırlar. Bu yaklaşma bir bilgi ve bilinç aktı değildi. Düşünce bazlı kendi bencilliklerinin enfekte kaynağını oluşturan bir gerekçe olmakla salt kendi bencillikleri gereği düşünceyle kendi dışlarında ve kendi bilinçleri dışında olan bir El mana düşüncesine varmışlardı. Yani rastlantısal buluş spekülatifti. Enfeksiyonlu düşünce groteski oluş temelli totem anlayıştan kendi yararlanmasını ortaya koyan hinliğe yönelmişti. Bu hinlikle önce kolektif oluşun yerine koyacağı muammaya "kendi bilinci ve kendi dışında" bir mana sal vaat eden güç dedi. Zaten amacı kendi dışında olan yaygın mana gücünü deşifre etmek olmadığı için bu groteski anlamalar üzerinde kullanışlı bu mana düşüncesini yeniden toplumları içine, toplumu düzenleyen ilke (!) olarak aldı. Oysa toplumu düzenleyen ilke ve ilkeler bambaşkaydı. Yeniden toplum içine alınan bu kabil mana anlayışı, hiçbir zaman kişinin kendisinden ve kişinin bilincinden bağımsız olamıyordu. Dinlerin de en temel yanılgı ve yanlışı da zaten budur. Kilo metre ve metre kavramını bir an kendi dışınızda ve kendi bilincinizde bağımsız bir evrensel mana oluşlar hamulesi olarak düşününüz. Şu hâlde bu varsayımla bir metre ya da bir kilometre sizden ve sizin bilincinizden bağımsız olan evrensel bir var oluşun mana anlayışıdır. Bir kilometre içinde bir kilometrenin binde biri olan metre ile metre içinde metrenin binde biri olan mili metre ve mili metre içinde; mili metrenin milyonda biri olan nano metre, mana anlayışlarının hepsi kilometrenin (evrensel olanın) içindedirler. Ama parça parça olan hiçbiri mana anlayışı kilo metrenin kendisi değildirler. Nasıl bir nanometre bir milimetrenin kendisi değilse, bir metrenin; bir kilometrenin kendisi de değildiler. Yani insansal mana evrensel olan mananın kendisi değildiler. Bu örnekte insanın mana anlayışını temsil eden bir nanometrelik bir anlayış ta, evrensel anlayışın içindedir ama evrensel mana anlayışının kendisi değildirler. Oysa köleci insan ve dinler kendi mana anlayışlarını evrensel mana anlayışının yerine koymakla hep yanılma ve yanıltma içinde olmuşlardır. Bu mantık insanın kendi mana anlayışını yansıtan düşüncedir.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |