Yaşam ciddi, sanat neşelidir. -Schiller |
|
||||||||||
|
Neden ecdadımızdan bizlere miras olarak kalan güzel Türkçemizi ötekileştirmenin yolunda yürümenin inadındayız? Bu yolda inatla yürümenin bizlere kaybettirdiklerini görmekteyiz aslında fakat bu yolda yürümekte ısrarcı olmaya devam ediyoruz. Bu inatçılıkla da bir yere varılmayacağının aşikar olduğu da aklımızın bir köşesinde yer bulmaktadır. Bizim biz olmamızda en büyük paya sahip olan, yanında altının bile değeri olmayan güzel Türkçemizi elin yabancılarının ötekileştirmesine izin verilmemelidir. Eğer bu konuda taviz verilmeye devam edilirse ortada Türkçemizden hiçbir eser kalmaz. Sağlam binalar sağlam temeller üzerine kurulur bunu hepimiz iyi bilmekteyiz. Güzel Türkçemizin ötekileştirilmemesi için bahsetmiş olduğum sağlam temelin atılması en önemli şartımızdır. İstenilen şartlar yerine getirilirse bu sağlam temelin üzerine sağlam bir binanın dikilmesinde hiçbir mahsur olmaz. Yani demem o ki bizim güzel dilimizin yabancılar tarafından ötekileştirilmesi imkânsız bir hâl alır. Burada bizlere düşen en büyük görev temelimizi sağlam atmak ve üzerine de yıkılmasına imkân bulunmayan sağlam binanın dikilmesini sağlamaktır. Değerli okurlarım bu yazımı kaleme almama sebep olan bize ecdadımızdan miras olarak bırakılan dilimizin ötekileştirilmeye çalışıldığının göz önünde bulundurulması ve hiçbir zaman yabancıların dilimizi ötekileştirmeye gücünün yetmeyeceğinin anlatılmasıdır. Bu konuda başarılı olamazsak ortada dilimizden hiçbir eser kalmaz. Evet değerli okurlarım, bu yazımı neden kaleme aldığıma gelince bu yazımın konusu birden ortaya çıktı. Görev yaptığım kütüphanede öğrencilerimden bir tanesi diğerine güle güle, Allah’a ısmarladık demek yerine “Çav!” kelimesini kullanınca dedim ki ne demek bu “çav”? Bizim Türkçemiz neyimize yetmiyor kardeşim, bu yabancıların dilimize yabancı kelimeleri sokup dilimizi ötekileştirme çabalarına desteğimiz neden, dedim. Yanımda bulunan öğrencime sordum öğrencimden aynen şu cevabı aldım “Ağabey, keşke herkes senin gibi düşünse…”Öğrencimin söylediğine katılmamam imkânsız. Öğrencimin bana vermiş olduğu bu güzel cevaba binaen herkesi benim gibi düşünmeye davet ediyorum. Bizim dilimizden ancak bizlere fayda olduğunu görmeleri gerektiğini anlatmanın gayretine düşüyorum. Bizim büyük bir millet olmamızda en önemli unsur olan güzel Türkçemizin ötekileştirilmesi konusunda akıllardan çıkarılmaması lazım gelen bir husus daha var. Bu dilimizin ötekileştirilmesi konusunda hayata geçirmiş oldukları planda büyük bir başarı sağlamaktır. Unutulmamalıdır ki bahsetmiş olduğum ötekileştirme plânında başarıya ulaşmaları kapanması imkânsız yaralar açar. Bu yaralarında biz Türk milleti üzerinde derin izleri kalır. Sözünü ettiğim bu ötekileştirme plânının başarısızlıkla sonuçlanması için göstermekte oldukları çabaları boşa çıkarılmalıdır. Yabancılara dilimizi ötekileştirmelerinin sevinci yaşatılmamalı hevesleri ömürleri yettiğince kursaklarında bırakılmalıdır. Onlar ne kadar isteseler de bizim güzel Türkçemizin ötekileştirilemeyeceğine dilimizin her zaman payidar kalacağına inandırılmalıdır. Elin “çaavını, çüüzünün” ve bunlar gibi birçok kelimenin hiçbir zaman bize faydası olmaz, aksine bizleri büyük zararlara uğratır bu boş, manasız kelimeler. Elin İngilizcesinden Almancasından hiçbir zaman fayda beklenmemelidir. Güzel bir söz aklımdadır her zaman yalnız sözün sahibini hatırlamıyorum. Bu güzel sözü dil konusunda kendime rehber edindim. “Dili olmayan bir milletin millet olma özelliği yoktur.” dilin önemini o kadar güzel anlatmıştır ki bu güzel söz, ancak bu kadar olur. Yani dilimizin ötekileştirilmesine izin verilmemelidir. Güzel Türkçemizi yok etmeye çalışan yabancılara da başkalarının boyunduruğunda yaşamayacağımız büyük bir önemle vurgulanarak anlatılmalıdır. Eğer güzel Türkçemize sahip çıkılmaz dilimizin ötekileştirilmesine müsaade edilirse ortada biz diye bir şey kalmaz. Şimdi millet bana şu soruyu soracaktır eminim “Türkçenin kurtarılması sana mı kaldı yarım bilginle, Türkçeye sen mi sahip çıkacaksın?” Evet, ben Türkçeye sahip çıkmak için yarım bilgimle bir yerden başlamanın çabasındayım.. Diğer vatandaşlardan da atmış olduğum bu adıma destek vermelerini canı gönülden bekliyorum. Elin çüzü, çavı vesairesi bizim güzel Türkçemizin ötekileştirilme çabasında atılmakta olan küçük adımlardır. Şu hiçbir zaman unutulmaması lazım gelen bir şeydir: Bize ecdadımızdan miras olarak bırakılan bu güzel Türkçenin daha güzel yerlerde görülmesi için uğraşlar verilmeli, vermiş olduğumuz bu uğraşlar sonucunda da büyük başarıya ulaşılmalıdır. İlk önce dilimizin ötekileştirilmesinde kullanılan yabancı kelimelerin dilimizden sökülüp atılması için çalışmalara bir an önce başlanmalıdır. Bu çalışmalarda ilk adım küçüklerimize Türkçemizin akıcı bir şekilde öğretilmesiyle atılmalıdır. Sonra diğer adımlar sırası ile gelir. Ben yazımın başından beri şuna dikkat çekmenin çabasında oldum: Güzel Türkçemize sahip çıkılması, bizlere ecdadımızdan miras kalan dilimizin ötekileştirilmesi için verilen çabaların bertaraf edilmesi gerektiğinin görülmesi ve çalışmaların hızla başlatılmasında acele edilmesinin anlatılması uğraşına girdim. Bu uğraşlarda başarısız olur dilimizin ötekileştirilmesine izin verirsek kendini Türk dili sevdasıyla çalışma ve incelemelere veren Kaşgarlı Mahmut ve diğer büyük Türk bilgin ve düşünürlerine büyük saygısızlık etmiş oluruz. Bu büyük saygısızlığa meydan vermemek için dilimize sahip çıkılmalı, ötekileştirilmeyi yok etmek için vermiş olduğumuz çabaların boş bir hayale dönüşmemesi için üzerimize düşen görevler harfiyen yerine getirilmelidir.Bu görevler yerine getirilmediği taktirde dilimizi ötekileştirme çabası içinde olanların hayali gerçekleşmiş olur, bizim çabalarımız sonuçsuz kalır. Güzel Türkçemizin ötekileştirilmesine izin vermeyeceğiz. Bunun içinde yapmamız gerekenlerden bir tanesi de şudur: Çocuklarımıza elin İngilizcesinin Almancasının bizim için hiçbir faydası olmayacağının aksine dilimizin baltalanmasında büyük bir rol oynadığının anlatılmasıdır. Bizden sonraki nesillere bunu önemle vurgulayarak anlatmakta biz büyüklerin görevidir. Dilimizin payidar kalabilmesi için bu önemli ve büyük görevin yerine getirilmesinden kaçılmamalıdır. Eğer bu görevi yerine getirmekten kaçmakta ısrarcı olursak bizlere bu güzel dili miras olarak bırakanlara yapmakta olduğumuz saygısızlık göz önünde bulundurulmalı ve hareketlerimiz ona göre dizayn edilmelidir. Bizlere ecdadımızdan miras olarak kalan her kelimesi ile bir akıcılığa sahip olan bu güzel dilimizin ötekileştirilmemesi konusunda elimizden gelenin en güzelini yapmaktan kaçınmayalım, sırt sırta verip bizler dilimizin ötekileştirilmesinde kullanılan yabancı, manasız kelimeleri dilimizden söküp çıkaralım. Çocuklarımızı kendi dilimizle özdeşleştirelim, ecdadımızın bizlere ve bizlerden sonrakilere miras olarak bırakmış oldukları dilimizin payidar kalması konusunda hiçbir çabadan kaçınmayalım. Bizler bütün dünyaya anlatmamız lazım geleni anlatalım. Bizim güzel Türkçemizin hiçbir zaman hiç kimse tarafından ötekileştirilemeyeceğini en güzel örneklerle gösterelim. Dilimizin payidar kalacağını boş çabalar içinde olanlara onlar anlayıncaya kadar üzerine basa basa anlatalım. Bize ecdadımızdan kalan bu güzel dili ötekileştirmeye hiçbir güç yetmez. Güzel dilimizin akıcılığı bir ömür kaybolmayacak bu akıcılığın yok olmasında büyük çabalara girenler de bu konuda başarıya ulaşamayacaklarını elbet bir gün anlayacaklardır. Bizler ve bizden sonraki nesiller bu ötekileştirmeye ömürleri, güçleri yettiğince izin vermeyeceklerdir. Dilimiz payidardır payidar kalacaktır. Yabancılar biz Türklerin kendi boyundurukları altına girdiklerinin ancak hayali ile yaşayacaklardır. Bu hayallerinin gerçekleşmesine müsaade edilmeyecek, Türk dili, Türkçe her daim özgürlüğünden taviz vermeden konuşulmaya devam edecektir. Bize emanet edilen bu güzel dilimiz akıcılığını korumaya devam ederek bir su misali geçtiği yerlere hayat verecektir. Evet değerli okurlarım bu yazımı kaleme alırken bir çok şey düşündüm düşündüklerimin bir kısmını sizlerle paylaştım. bir kısmını da anlatmaya kelimeler yetmedi. Tekrar söylüyorum üzerimize düşen görevleri tereddütsüz yerine getirelim, mücadele etmekten vazgeçmeyelim. Yabancıların dilimizin ötekileştirilmesinde oynamakta olduğu büyük oyunların sonlanmasına görev ve sorumluluk alalım. Bizim biz olma özelliğimizi elimizden alma uğraşında olanlar dilimizi ötekileştirme isteğinde bulunanlar güzel Türkçemizin her daim payidar kalacağından emin olarak yaşasınlar. Bizim güzel Türkçemizi yok etme gayreti ile çalışmalarına devam edenler güzel Türkçemizi ötekileştiremeyeceklerini bizim büyük bir millet olma özelliğimizi elimizden alamayacaklarını bilsinler ve ona göre adımlarını atsınlar.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hüseyin İbiş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |