..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Gerçek bir sevgide diğer insanın iyiliğini istersin. Romantik sevgide diğer insanı istersin. -Margaret Anderson
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Bilimsel > Felsefe > Bayram Kaya




1 Temmuz 2019
Kurtuluşun Felsefesi 159  
Bayram Kaya
Kendinse mutlak diyen; mutlak irade diyen, iradesinin yanında yöresinde irade tanımayan El, şimdi meclisi dinlemeyi vaat ediyordu. Bu vaat argümanıyla El kendisinin mutlak olmadığını aşikar etmesiyle El, kendisinin mutlaklık alanını koruyan surda, gedik açtırmıştı.


:EHH:
Siz bilmeseniz de "kolektif egemenlik sizin dışınızdadır." İşte Osmanlı yönetimi içine dahil edilen ilk Meclisi Mebbusan El mana anlayışlı yaşam çelişkisi içinde az az biriken oluşumlar olmakla geçmişten gelen sizin dışınızdaki bu bilincin tezahürü olmakla, tam da arkaik olan bir kolektif bilinçti.

Arkaik kolektif bilinç, El egemenliğinden hareketle güncelin içinde hakimiyeti milliye türü söylem şekline gelmişti. Köleci geçmişten beri gelen; El temsilcisi irade saltanattı. Saltanatın iradesi önce, hakimiyeti milliye ile kısıtlanıyordu. Sonrada tümden kalkacaktı.

Aslında Meclisi Mebbusanın açılışında saltanat oligarşisi yine kendi iradesi üzerinde olacak bir meclis iradesini tanımıyordu. Aksine son söz yine saltanatındı. Yani padişahın iradesi kati olmak koşuluyla padişah iradesi yanına meclisi Mebbusan iradesinin tavsiyesinin varlığı ve meşruluğu kabul oluyordu.

Bu mukavele şimdiki anlayışımıza göre size demokrasi ve egemenlik gibi gelmeye bilir. Burada önemli olan saltanatın yanında, saltanatın egemenlik ve iradesini az çok "paylaşan meclis gibi bir gücün varlığını” haldeki saltanatın hissetmiş olmasıydı.

Adım adım olan inşa buydu. Tarihin inşa ettiği mutlak irade olan El mana anlayışı, gelinen yeni sürecin içinde saltanat (El) egemenliğini meclisle paylaşmak zorunda kalıyordu.

Kendinse mutlak diyen; mutlak irade diyen, iradesinin yanında yöresinde irade tanımayan El, şimdi meclisi dinlemeyi vaat ediyordu. Bu vaat argümanıyla El kendisinin mutlak olmadığını aşikar etmesiyle El, kendisinin mutlaklık alanını koruyan surda, gedik açtırmıştı.

Saltanatçı bir yapı içinde Ulul emire itaat dediği uyuşturulmayı halk, yapageldiği ibadetin bir parçası sayıyorlardı Bu ahval içinde halk taat ve itaatin dış dünyaya kapanması karşısında bilginin yayılabildiği kadarla yayılması ile halk, şaşsa da; padişahın (saltanatın) iradesinin sınırlanabileceğini de duymuştu.

Sevgili Atatürk, gelinen bu noktadaki tarihsellik içinde meclis iradesini padişah iradesinin de üzerine çıkarmakla; saltanat iradesini (efendiliği) yok sayıp kaldırmıştı. Böylece köleci tarihten beri dünyaya egemen olan El in egemenliği de kendisini temsil eden saltanatla birlikte son bulmuştu.

Bu eylem düşünce dünyası içinde muazzam bir başarıydı. El in egemenliği ve El 'in gölgesi olan saltanat karşısında güncelde gelinen parlamenter aşama, insanlığın geldiği çok büyük bir aşamaydı.

Saltanatçı El egemenliği olan saltanatçı oligarşi iradesinin yıkılıp yerine halk temsilcisi olmanın irade hakimiyeti konması, hakimiyeti milliyeydi.

Ne var ki köleci sistemin ve köleci emperyalizmin işbirlikçisi olan lümpen ideologları ve bu ideologların düşünce tutsakları halk egemenliğine karşı oluşu dolaylı yollardan baş örtüsü özgürlüğü gibi aykırı yollardan iman diye El egemenliğini savunacaklardı.

Bilmeden meclis ile saltanat sahibi El egemenliğini böylece yeniden çatıştırmaktadırlar. Tarih bilmeyenler tarihi inanç kılmakla taşıdıkları tarihin koşullarını da bilemezdi.

Bilindiği gibi örtünme ön ittifak içinde olan ilahi süreçlerin "temas etmeyi" grupları adına kimi kişiler üzerinde ortaya koyduğu sosyo toplumsa statülü bir görevdi.

Ön ittifaklar ya da ilahlar bu görevi verdiği kişilerine hem örtünme hakkı tanıdığı gibi örtünme hem de tapınakta kalma hakkını veren bir giyim şekliydi. Bu haklar o aşamada sadece moral değeri olmanın statüsüydü. Köleci sistemde bunlar mirasçı da olacaktılar.

Köleci sistem içinde, köleci sistem kendisine aktarılan örtünmenin ön ittifakı belirleyen şartları ortada olmadığı için köleci sistem kendisine göre statülerle örtünmeyi tanımladı. Bunları Sümer Eşnunna yasaların da Hamurabi yasaların da ve Tevrat ta bol bol görürsünüz.

Köleci sistem içinde "statü efendi köle ilişkisiydi". Köleci sistem içindeki örtünmenin statüsü de köleci statüye denk gelecekti. Örneğin Arp köleler ve kimi mevali denenler, Müslüman da olsalar örtünemezlerdi.

Bu şartlar içinde kimi toplumlar özgür kişilerin başını örtmekle, sarıkla sardırma giyinişi efendi kişileri bu örtünme içinde örtünen kimlikle tanınır bilinir bir saygılama yapmıştı.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın felsefe kümesinde bulunan diğer yazıları...
El Bel Baal 2
Tarihsel 2
İrade 1
Tarihsel 1
Anlamak Gerek 71
Kurtuluşun Felsefesi (Açkı 2)
Sosyal İlişki Toplumu Hedeflemez 2
Anlamak Gerek 43
Anlamak Gerek 70
Anlamak Gerek 55

Yazarın bilimsel ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Müruru Zaman 14
Sahiplik İmanı 1
Hatırlama 1
Mal mı, İnsan mı?
Mamon'du Belirme 1
Müruru Zaman 7
Denge ve Dengesizlik Süreçleri 24
Anlamak Gerek 26
Bağ Enerjisi 1
Sistem 15

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Aslına Yüz [Şiir]
Vah ki Vah [Şiir]
İsis Dersem Çık Ereşkigal Dersem... [Şiir]
Görmez Şey [Şiir]
Tekil Tikel Tükel [Şiir]
ve Leddâllîn, Amin [Şiir]
Mavi Yare [Şiir]
Mevsimsel [Şiir]
Yıkılışa Direniş Direnişe Yıkılış [Şiir]
Meşrep 3 [Şiir]


Bayram Kaya kimdir?

Dünyayı yaşantılaşan çabalar içinde duygunun önemi hiç yitmezse de, payı giderek azalmaktadır. Sosyo toplum bazlı, genel bir açılımla başlayan çalışmalarım da; bilim felsefesi içinde olunma gayreti güdüldü. Bu nedenle yazıların tarisel, sosyo toplumsal evrimli ve türlü doğa bilim verileri güdülü çalışma olmasına gayret edildi. Genel felsefem içinde bir bilgi; ne kadar çok bağıntısıyla söylüyorsanız, o bilgi o kadar bilinir bilgidir.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.