..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Mutlu köle çoktur. -Darwin
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Bilimsel > Felsefe > Bayram Kaya




18 Ekim 2019
Teslimiyet 8  
Bayram Kaya
İşte başarının sırrı buradaydı. herkesin hırsız olduğu yerde hırsız olamazdınız çünkü çalacağınız bir şey yoktur. Ama herkesin doğru olduğu yerde doğru ile olanlar hırsızın çalacağı şeylerdir. Siz doğru olun ki hırsız eğri olabilsin.


:DHG:
Yapı kolektif ve özgecil düşünüşleydi. Kamucu yarara ya da genel yarara göre düşünüp, özgecil davranışa göre beklenti oluşuyordu. Aksi muhal geliyordu. Oysa tekil olanın çoğulu, çoğul olanın tekili her zaman belirmeydı.

Yani paydaşlık özel oluşla, özel oluşlar paydaşlıkla beliren, birbrini tamamlayan; birbirinin boşluk alan devinmesini ortaya koyan. Brbirinin boşluk alan devinmesi üzerine akış olmanın kesikli süreklilik yasasıydı.

Eğer gidiş halindeyseniz gidiş süre boyutunca gelişe (dönüşe) kapalısınızdır. Tırmanış halindeyseniz tımanan uzay zaman boyunca inişe kaplaı olmakla tırmanma içinde iniş hayale dönüşür.

Siz özgecil durumların kolektif paydaşı ve kişisi tüketimini yapmanın kesikli sürekliliği içindeyken İster istemez bunun zıddı olan salt bencil davranışlara karşı da çok kes kapanıp köreliyordunuz.

Böylece genel durumla herkesi de kendiniz gibi bilirsiniz. her genelliğin içinde özellikleri aklınıza bile getirmemekle önlemler düşünmezdiniz. Bu zayıf yanınızdı.

Ama kimi kurnaz kişiler genel tutumun içinde genel davranışlı görünüp içten pazarlıklı virital durumla sizin körlük oluştuğunuz alan üzerine bencil kurnazlıklar düşünüp, bunu tuzaklı söylemler haline getirecekti.

Siz aksi firen düşüncelere sahip olmadığınızdan, düşünülüp kotarılmış; ölçülmüş biçilmiş ajan kodları üzerinne bindiriş yapılan (modüle edilen) masum gibi gelen söylemlere kapılacaktınız.

"Mülkün sahibi El" dendiğinde, özgecil kolektif davranışlı eğim iiçindeki sizde "mülk ha El'in, ha kamunundu. Biz çalışıp, paydaşı biz olduktan sonra ne fark eder" gibi kendi kendinize düşünme telkini içine toluyordunuz. Böyle düşünme de kurnazın işine gelendi.

Kurnaz kişi günlerce aylarca belkide yıllarca düşünüp kotardığı "mülkün sahibi El" söylemi içine öyle ajan kodlar, öyle sizin düşünüp akıl edemeyeceğiniz tuzaklar gizleyecekti ki; bu sözün açılımını yaptıkça buna yorum diyecekti.

Siz bu yorumları ağzı açık ayran derisi gibi hayran hayran dinlerken; sizde ayran derisi olmanın tmbel tebel uyuşma etkisi başgösterecekti. Bu uyuşmayla siz bu yorumu yapan kurnaz kişiye "amma derin bilgisi olan adam ha" diyecektiniz.

Siz özgeciliğe bağlı sadakatnızın oluştuğu körlük noktası içindeydiniz. Yasaldınız. Meşru doğruluk üzerineydiniz. Kurnaz kişiyi de meşru doğru ve yasallık üzerine görüyordunuz.

Fakat kurnaz kişi bencilliğini konuşup, bencilliğini uyandıran kişi olmakla; doğru ve yasal olanın içine sizin aklınıza bile getiremeyeceğiniz ajan, viral (virüse dek) kodları yerleştiriyordu. Sizin nazarınızda sizin kolektif dediğinize o El demiş oluyordu. Çünkü El söyleminin o aşamayla başka bir sözel ve eylemsel belirmesi yoktu.

El kişisi telkinini ve ahidini yaptığı ikinci aşamada kurduğu tuzaklı söylemlerdeki yorumları karşısındaki kişilere sayacaktı. Karşısındaki kişiler tuzağı bilmediğinden karşı sözleri ve karşı düşünceleri yoktu. Söylenileni firensiz kabul içindeydiler. Söyleyen de söyleyeceğini karşı firen ve karşı direnç olmadan söylüyordu.

İkinci aşamada kurnaz kişimiz "Mülk El'inse El mülkünü istediği gibi kullanır. El mülkünü nasıl kullanacağını size mi danışacak" diyen söylemle "Mülkün sahibi El" söylemini açıp yorumluyordu. Sizleri bu ön kabüllerle yumuşatıp hamura dönştürüyordu.

Üçüncü aşamada "Mülkün sahibi mülkünden payları dilediğine verir, dilediğine de vermez" diyordu. Yorumlar peş peşe geldikçe sizin aklınıza gelmeyen sizde hayranlık uyandırıp karşı tarafın ne derin bilgilere sahip olduğunu size telkin ediyordu. Etki ediyordu.İllüzyon edyordu. Büyü ediyordu.

Aklınızda olmayanla tek yanlı dinleme içinde olmanız, tuzak kuran avcıda, avcının derin bilgisine dönüşüyordu. Böylece bir cümle içinde matuşka gibi cümle cümle içinde anlam anlam içinde yorum yorum içinde çıkıyordu. Buna da "siz bilmezsiniz ben bilirim" diyordu.

Devam ediyordu; Mülkün sahibinin size verceği pay sizin rızkınızdı, Size lütuftu. El'in sizin üzerinizde olan nimetiydi. Başınıza gelecek kaderdi" gibi bir yığın açınım ve yorumlarla sizi iyice düşünemez etmişti. Düşündüğünüzü de El mana anlayışına göre tamamlıyordunuz.

Söylenen karşısında düşündüğünüzü de siz El mana anlayışına göre nasıl tamalıyordunuz? "El mülkünden dilediğine dilediği payı verir" söyleminde Elin dilediği payı dilediğine "vereceği kişi olmayı amigdala siz olarak size söylüyordu". İçte bu bir yanıyla bencillik se de diğer yanıyla kolektif özgecil aklı görmezden gelmenizle tuzağın içine gömülmekti.

Kurnazlık baştan beri "hayatta kalmanın mücadele taktiği olma becerili" akıldı. Özgeciliğin erdem olup, özgeciliğe bağlılığın oluştuğu yerde siz özgecildiniz. Herkesin özgecil doğru olduğu yerde kurnaz bencil ve hırsızdı.

İşte başarının sırrı buradaydı. herkesin hırsız olduğu yerde hırsız olamazdınız çünkü çalacağınız bir şey yoktur. Ama herkesin doğru olduğu yerde doğru ile olanlar hırsızın çalacağı şeylerdir. Siz doğru olun ki hırsız eğri olabilsin.

Özgeciliğin ortaya konmasıyla özgeci tutumlara kafa yorulan bir yerde; özgecilik üzerinde bencil oluşun tuzağını kurmak her kesin düşüneceği bir şey değldi.

Özgecilik içinde, özgeciliğin zıddı olan düşünme kurnazlığı olmakla; kurnazlık firensiz olup başarılı olacaktı. Hem de akıllı kurnazlık olacaktı.

"El mülk benim" demekle tuzağı kurmuş kurnazlığı yürüre koymuştu (sözel ve uygulamalı işleme koymuştu). Bu sözün açılım, yorum, söylem modülasyonları içinde "aklınıza gelmeyen" başınıza gelecekti.

Doğru, eğriliğin karşısında hep doğru kaldıkça uyuşmadır. Eğrilik doğruluğun karşısında hep eğri kaldıkça kurnazlıktır. Kendiliğinden bu telkn ile bu büyü ve uyuşmayla siz söyleyene ve mülkün sahibine teslim olacaktınız.

Böylece El salınımlı kutsal söylemler içi tuzaklarla, tuzakların keyfe göre yorumlanması olan söylemlerin birçok mana taşıyor cingözlüğüne dönüşen etki ve büyü yapmadı.

Kutsallık denen bin yılların kodlanmış sembol edilmiş, gizlenmiş anlatışları; ana söylem içine çakılı modül edilmişti. Ana söylemli anlamla değil "siz bilmezsiniz biz biliriz" diyen başka bir kutsal söylemindeki gibi ana lafız tanınmaz hale getiriliyordu.

Kurnazlık şu, şu anlama geliyor. Bu bundan ötürü böyle. Denir olmakla işlerine gelen absüret yorumla ana lafızdan söylenip öğretilenlerle kişiler büyülenip, akıllar bloke olup, kolektif sağlık teslimiyet içinde enfekte ediliyordu.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın felsefe kümesinde bulunan diğer yazıları...
El Bel Baal 2
Tarihsel 2
İrade 1
Tarihsel 1
Anlamak Gerek 71
Kurtuluşun Felsefesi (Açkı 2)
Sosyal İlişki Toplumu Hedeflemez 2
Anlamak Gerek 43
Anlamak Gerek 70
Anlamak Gerek 55

Yazarın bilimsel ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Müruru Zaman 14
Sahiplik İmanı 1
Hatırlama 1
Mal mı, İnsan mı?
Mamon'du Belirme 1
Müruru Zaman 7
Denge ve Dengesizlik Süreçleri 24
Anlamak Gerek 26
Bağ Enerjisi 1
Sistem 15

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Aslına Yüz [Şiir]
Vah ki Vah [Şiir]
İsis Dersem Çık Ereşkigal Dersem... [Şiir]
Görmez Şey [Şiir]
Tekil Tikel Tükel [Şiir]
ve Leddâllîn, Amin [Şiir]
Mavi Yare [Şiir]
Mevsimsel [Şiir]
Yıkılışa Direniş Direnişe Yıkılış [Şiir]
Meşrep 3 [Şiir]


Bayram Kaya kimdir?

Dünyayı yaşantılaşan çabalar içinde duygunun önemi hiç yitmezse de, payı giderek azalmaktadır. Sosyo toplum bazlı, genel bir açılımla başlayan çalışmalarım da; bilim felsefesi içinde olunma gayreti güdüldü. Bu nedenle yazıların tarisel, sosyo toplumsal evrimli ve türlü doğa bilim verileri güdülü çalışma olmasına gayret edildi. Genel felsefem içinde bir bilgi; ne kadar çok bağıntısıyla söylüyorsanız, o bilgi o kadar bilinir bilgidir.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.