Hayaller olmasaydı, umutlar dünde kalırdı. - Dolmuş atasözü |
|
||||||||||
|
Emre Kongar bu konuşmayı Irak savaşı ile bağlantılı olarak yapıyordu. Şöyle devam etti: “Şimdi üçüncü bir devrim dalgası başladı. Bu da İletişim devrimidir. Bulunduğunuz yerden nükleer başlıklı bir füzeyi harekete geçirebilirsiniz. Bunu yapmak için bir üste bulunmanız gerekmez.” Gerisini ben getireyim. Artık metropollere gerek kalmayacak. Gökdelenler tarihe karışacak. Bir işi yapmak için işyerine gitmek gerekmeyecek. İş bulabilirseniz bulunduğunuz yerde çalışabileceksiniz. İşçi sınıfı yok olacak. Ümmetçiliği milliyetçilik alt etmişti. Şimdi de milliyetçilik son bulacak. Dünya tek bir merkezden, tek bir devlet gibi yönetilecek. Burada bir soluk alalım. Gelecekte olması beklenen bu gelişme insan iradesinin ve yönlendirmesinin dışındadır. Ancak, bu tek dünya devletinin ne gibi özellikleri olacak? Tümüyle burada verilecek mücadeleye bağlıdır. Bunlar çok önemli şeyler; bununla birlikte bu konuya başlamamın asıl nedeni son söylediklerim değil. Asıl neden ümmetçiliğin ve milliyetçiliğin durumu. Çünkü şu an onları yoğun bir şekilde yaşamaktayız. Milliyetçilik üzerine aynı bu isimde bir yazı göndermiştim. O sırada bilgim yetersiz olduğu için ya da bildiğim halde adını tam koyamadığım için milliyetçiliği sanayi devrimi ile bağdaştırıcı bir söz etmemiştim. Ben milliyetçiliği nüfusun artmasına ve dinin toplumu bütünleştirici olmaktan çıkmasına bağlamıştım. Onun da doğruluk payı vardır ama Emre Kongar tek cümlede her şeyi özetlemiş oldu. Her ne kadar bu bakış açısı ile din konusunun ne olduğu az çok anlaşılıyorsa da, benim ve sanırım sizin de bir insanın dindar olmasına, ibadet etmesine hiçbir itirazı yoktur. Önemli olan şey, ümmetçiliğin devlet yönetiminde geçmişte kalmış bir yapı olmasıdır. Herkesin bildiği gibi dünyada bir tane tek tanrılı din, ve bir tane milliyet yoktur. Göründüğü kadarıyla bu iki unsur insanlar üzerindeki etkisini yoğun olarak sürdürmektedir. Geleceğe, insan iradesi dışında oluşacak tek dünya devletini karşılamaya hazırlanırken bu saatten sonra ümmetçiliği eleştirerek yerine milliyetçiliği, milliyetçiliği eleştirerek yerine ümmetçiliği koyma girişimi açıkça söylüyorum, gericilik olarak kabul edilmelidir. Bundan başka bir milliyeti kötü kabul edip ona karşılık olarak diğer bir milliyeti yüceltmek, bir dini kötü kabul edip ona karşılık olarak diğer bir dini yüceltmek de gericiliktir. Tek tek şu olay oldu, bu olay oldu diye örnek vermek istemiyorum. Benim olaylara bakış açım budur. Ne ki sağlıklı bir ‘tek dünya devleti’ için insanlar henüz hazır değildir. ‘Yurtseverlik’ milliyetçilikten doğan ancak onu aşan ve toplumu eskisinden daha homojen fakat daha özgür bir kalıp içinde düşünen bir bakış açısıdır. Dünyayı tek millet ve tek din yapmak isteyenlere karşı olması gerekli bir ara aşamadır. Bütün bu söylediklerimin ışığında bir ülkede yürütülen dini bir misyonerlik faaliyetine bizim ülkemizde yaygın olan dine uymadığı için değil, bir milliyetçi harekete benim milliyetime uymadığı için değil, gerici bir davranış olduğu için karşı çıkarım. Şimdi size şu sırada okumakta olduğum bir kitaptan bir paragraf alıntı yapmak istiyorum. “İlk Hedef Hıristiyanlaştırmak Son söz: Hıristiyanlığa ... göre Yahudiler ve Müslümanlar ‘Doğru yolda yanlış adım atan iman sahibi insanlardır.Bunları ... kazanabilmek için Hıristiyanlaştırmak ilk hedeftir. Onlara göre batının istediği ölçülerde ve koyduğu normlar çerçevesinde ‘Laikleştirilmiş’ ve böylelikle nötralize edilmiş olan bazı Müslüman ülkeler bu ‘geçiş dönemlerini’ tamamlamak üzeredirler. Bu ülkelere yapılacak yoğun misyonerlik faaliyetleri ve ‘Evangelization’ günümüzde ‘ekümenik’ faaliyetin olmazsa olmaz önkoşuludurlar. Oysa ... ‘Yanlış yoldan doğru hedefe gitmekte olduğunu sanan ekümenistler, devletleri zoruyla laikleştirilmiş de olsalar Müslüman ülkelerinde bir direnişle karşılaşmakta ve sadece yoksul kırsal alanların Devlet terörüne maruz kalmış kesimlerinde yaşayan yurttaşların ve büyük kentlerin ‘kökünden’ kopartılmış gençleri arasında etkili olabilmektedirler. Buna rağmen önümüzdeki 5 yıl içinde ‘Gümrük Birliği’ içine alınarak ehlileştirilmiş olan Türkiye’nin Müslüman halkı Ekümenizmin çeşitli kılıflar ve maskelerle ortaya çıkacak olan formlarından etkilenmeye adaydır. Dolayısı ile Müslümanların bu konuda çok dikkatli olmaları gerekmektedir. Türkiye’de yaşayan mütedeyyin Müslümanlar önümüzdeki on yıl içinde çok yoğun bir Hıristiyanlaştırma kampanyasıyla karşı karşıya kalacaklardır. Bu kampanya çok hızlı bir şekilde başlatılmış ve örneğin İstanbul ve İzmir’de onlarca ‘Ev Kilisesi’ yasalara aykırı olmasına rağmen açılmış ve yaklaşık 12000 kadar Türk, Hıristiyan dininin çeşitli kiliselerine katılmıştır.” Yazar, Aytunç Altındal, kitap adı, Vatikan ve Tapınak Şövalyeleri. S.78. Yazıda Müslüman bir bakış açısı nedeniyle doğrular ve yanlışlar karışık olarak bulunmaktadır. Ülkemizde misyonerlik faaliyetleri önemli bir tehlikedir. Bazı kişiler bir dinin karşılığını başka bir din olarak görebilirler. Ancak yalnız Hıristiyanlık olarak değil Müslümanlık olarak da yürütülmeye çalışılan irticai faaliyetler önemli bir tehlikedir. Kitap Laikliği de Hıristiyanlaşmanın bir parçası olarak görüyor. Ona göre ülke laiklik ilkesi ile önce nötralize olacak, daha sonra da Hıristiyanlaşacak. Kitap biraz kapalı, biraz açık olarak laikliği de eleştiriyor. Tarih boyunca yaşanan gelişmeyi ve en önemlisi insan iradesinin varlığını yok sayıyor. Şu andaki yönetim, yani AKP ev camilerine, mescitlerine izin vererek ev kiliselerine altrenatif mi oluşturmak istiyor yoksa ev kiliselerini meşrulaştırmak mı istiyor? Böyle bir izin gerçekleşirse her türlü irticai faaliyet de, yabancı misyonerlik faaliyetleri de elini kolunu sallaya sallaya çalışacak. Görüldüğü üzere bütün bunlar yalnızca masum bir ibadet özgürlüğü için değildir. Amaç devlet yönetimini dine dayandırmaya çalışmaktır. Bunun için herkes kendi istediğini geçerli kılmaya ve başkalarına da kabul ettirmeye çalışıyor. Şu anda geçerli olan Milliyetçilik ve Laiklik birbirlerinin kopmaz parçalarıdır. Bunlar ister Hıristiyan ister Yahudi, ister Müslüman olsun, ümmetçi düşünceyi kabul etmezler. Gelecekte Milliyetçilik yerini Yurtseverliğe bırakacak, ancak Laiklik sürecektir. Bu arada geçici geri dönüşler olabilir. Yapılacak en doğru hareket neyin ne olduğunu iyi öğrenmek ve bütün bu karışıklıktan uzak durmaktır. 2.Mayıs.2003
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |