..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Düþgücü güzelliði, adaleti, mutluluðu yaratýr. -Pascal
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Toplumbilim > Seval Deniz Karahaliloðlu




1 Eylül 2004
Tanrýlarýn Takýlarý  
Gözlerim ‘þeytan çekici yakýþýklý’ ile küpesine takýlý, öte yandan da aklým haberde.

Seval Deniz Karahaliloðlu


Sýnýf, yapýlan savaþ ve kazanýlan Osmanlý topraklarý ile ilgilenirken ben bütün utanmazlýðýmla, küpenin çok hoþ olduðunu ve beyaz elbiseme de çok iyi gideceðini düþünmekteydim. Yavuz Sultan Selim hakkýndaki o anda edindiðim ilk kaný, çok zevk sahibi old


:FBHA:
Tanrýlarýn Takýlarý, Makyajlarý, Kýyafetleri ve Ölümcül Statüleri…

Seval Deniz Karahalliloðlu

Sabah çayýmý efendi efendi yudumluyorum. Gazete elimde. Henüz afyonum patlamamýþ. Boyalý basýnda yer alan haberlere þöyle göz ucuyla bakýyorum. Derken, damaðýmý yakan çayla irkiliyorum. Tabii bu durumda mahmurluk falan kalmýyor. Bir yandan küfrederken öte yandan da dikkatimi daðýtan habere eðilmekten kendimi alamýyorum.

Habere göre, artýk meteroseksüel erkekler de en az kadýnlar kadar süslü ve bakýmlýlarmýþ. Kendileri için üretilen çeþit çeþit kozmetik ürünlerden güzellik merkezlerinde verilen hizmetlere kadar her türlü konfordan yararlanabiliyorlarmýþ.
Üstelik en çok ilgi gösterenler de tutucu kesim olarak bildiðimiz Ýslami geleneklere sýký sýkýya baðlý erkeklermiþ.
Ýyi mi?
Sakýn, ‘uyanda balýða çýkalým’ filan demeyin.
Çünkü, ‘beyinsel ve ruhsal beslenmemi’ doðru biçimde yapmak için ‘zehirli atýklar’ olarak nitelediðim boyalý basýndan azami þekilde uzak durmaya çalýþýyorum.
En azýndan zamanýmý ve enerjimi doðru biçimde kullanma açýsýndan diyelim. Her neyse, bir dizi ayrýntýnýn verildiði haberi, kulaðý küpeli çekici bir erkek fotoðrafý süslüyordu.

Gözlerim ‘þeytan çekici yakýþýklý’ ile küpesine takýlý, öte yandan da aklým haberde.
Ýnsanýn bakýmlý ve temiz olmasý çok hoþ diye düþünürken, kozmetik sanayinden yola çýkarak makyaj ve kadýn arasýnda ancak yüzeysel bir bað kurabilen ve bunlarý ‘kadýnýn cinsel meta olarak tüketilmesi’ gibi modasý geçmiþ sýð yorumlarýyla süsleyenleri de anýmsamadan edemiyorum.

Yüzümde hýnzýr bir gülümseme eþliðinde týkýr týkýr çalýþmaya baþlayan çýlgýn hayal gücüm hareket geçti bile...
(Çýlgýn hayal gücümün nelere kadir olduðunu bilenler, amanýn yandýk diyecekler ama ne yazýk ki artýk çok geç.)
Bir yandan da gözüm hala küpede.
Bakýn þimdi o küçücük küpe baþýmýza neler neler açacak.

‘Deli Deli Kulaklarý Küpeli’ parçasýný duyduðumuzda hangimiz popomuzu kývýrta kývýrta dans etmedik.?
Küpe ve erkek.
Ýki kelimeyi ayný cümlede yan yana kullanan bu parça, sýradan bir zamane þarkýsý olmaktan öte modern zaman erkeðinin kendini ifade ediþ tarzýndaki deðiþime de iþaret ediyordu.

Tarihi çok iyi bilmediðimizden olsa gerek, bir çok insan erkeðin kullandýðý küpeyi yeni bir akým, ‘zýpçýktý’ bir moda sanýr.
Halbuki, bu düpedüz tarihe ve sanata önem vermemekten kaynaklanan bir bilgisizliktir.
Ortaokul tarih kitabýnýn sayfalarýnda olanca görkemi ile yer alan Yavuz Sultan Selim’i profilden gösteren resmi gördüðüm günü çok net hatýrlýyorum.
Sultan görkemli olduðu kadar düþündürücüydü de.
Ýhtimal öðretmenimiz, Yavuz Sultan Selim’in önderlik ettiði þanlý savaþlardan bahsederken ben Sultan’ýn kulaðýndan sallanan beyaz inci küpeye takýlmýþtým.
Tümüyle þok olmuþtum.
Koca Sultan’ýn kulaðýnda sallanan kallavi küpe de neyin nesiydi?
Nerdeyse, ‘zümrüdü anka’ kuþunun yumurtasý büyülüðünde bir inci küpe öyle kolay yenilir yutulur bir lokma deðildi.
Ve dolayýsýyla, benim gibi bir zýpçýktýnýn da bu inci küpeye sevdalanýp dersten kopmasýndan daha doðal bir þey olamazdý.
Ressam ne yaptýðýnýn farkýnda mýydý acaba?
Bu ne densizlikti?
Aslýnda, burada densiz olan düpedüz bendim.
Densiz olmakla kalsam yine iyi, ayný zamanda kara cahildim.
Bana öðretilen deðerler ýþýðýnda, erkekler taký takmazdý ve takanlar da toplum tarafýndan hoþ karþýlanmazlardý. (Bu bile tarih hakkýnda hiçbir þey bilmediðimizi ve bize öðretilen daha doðrusu ezberletilen ve ezberlediðimiz hýzla unuttuðumuz zýrvalýklarýn tarihle yakýndan uzaktan ilgisi ve alakasý olmadýðýný gösteriyor.)
Sýnýf, yapýlan savaþ ve kazanýlan Osmanlý topraklarý ile ilgilenirken ben bütün utanmazlýðýmla, küpenin çok hoþ olduðunu ve beyaz elbiseme de çok iyi gideceðini düþünmekteydim.
Yavuz Sultan Selim hakkýndaki o anda edindiðim ilk kaný, çok zevk sahibi olduðu ve pala býyýklarýna raðmen küpeyi büyük bir azametle taþýdýðýydý.
Üstelik, istemeye isteme de olsa küpenin Sultana çok yakýþtýðýný kabul etmek lazým.
(Bana daha çok yakýþýrdý ama konumuz bu deðil.)
Küpe deyip geçmeyin.
Çünkü ardýnda, kocaman bir toplumsal ritüeller zinciri var.
Her bir halka, baþka bir halkayý yada kurallar zincirini bir diðerine baðlayan davranýþ kodlarýnýn bileþkesi.
Yani, yap boz oyununun küçük parçalarý.
Güzel bir tablo yapabilmek için yap bozun bütün parçalarýný anlamlý bir biçimde bir araya getirmek durumundayýz.
Bu halkalar, toplumdaki sosyal statüden, zenginliðe, oradan sýnýfsal farklýlýklara ve politik güce kadar uzanan bir sosyolojik okumaya iþaret ediyor.
O dönemlerde, sadece Osmanlý’da deðil, bütün Avrupa’da taký takmak bir sosyal statü sembolüydü.
Yani kazanýlmýþ ‘hak’tý.
Asil deðilseniz taký takma hakkýnýz yoktu.
Bu kadar basit.

Ýþe en güzeli, en baþýndan baþlamak.
Antik Yunan’da, Roma’da ve diðer medeniyetlerde, arkeolojik buluntular, duvar freskleri, renkli mozaikler, vazolar, yazýlý metinlerde kadýnlar kadar erkeklerin de taký taktýðýný gösteriyor.
Aðýrlýklý olarak yüzükler, asil sýnýfta çok ciddi bir ‘sýnýfsal gücün’ net göstergesiydi.
Asil sýnýfta, asalet ve mal varlýðý babadan oðula yüzükle birlikte geçiyordu.
Ayný þekilde, erkeklerin kullandýðý süslü bilezikler, tokalar hep zenginliðin ve ayný zamanda gücün bir sembolüydü.
Daha ötesi, sadece Tribün’ün kullanmaya hakký olan kýyafetler, renkler, takýlar, peruklar vardý.
Mesela, mor renk neden Roma Ýmparatorlarýnýn rengidir ve neden hep Neron’u çaðrýþtýrýr acaba? Renk analizlerine baktýðýnýzda, Mor rengin karþýsýnda imparatorlarýn rengi, gücün simgesi diye yazar.
1970’li yýllarda, ciddi bir salgýna dönüþen ve bir dolu kýrýk çýkýkla sonuçlanan bir ‘apartman topuk’ modasý vardý.
Nereden çýktý sanýyorsunuz?
Bu modanýn kökeni, Antik Roma’ya kadar uzanýyor.
Apartman topuklu ayakkabýlar, o dönemde sadece Roma Tribünlerinin kullanma hakký olan özel bir ayakkabýydý.

Bu bilginin kaynaðý 17. Uluslararasý Ýzmir Festivali kapsamýnda Ýzmir’e gelen Büyük Moskova Balesi’nin baþ koreograflarý ve yöneticileri Natalia Kasatkina ve Vladimir Vasilyov ile yapmýþ olduðum söyleþiye dayanýyor. ( ‘Spartaküs Balesi Büyüledi’ baþlýklý yazýya Klasik Müzik Dergisi Andante, Aðustos – Eylül 2003, Yýl :1 Sayý : 6, Sayfa 88’den ulaþýlabilir.)

Kasatkina ve Vasilyov çifti, 1950’li yýllarda dünyaca ünlü Bolþoy Bale Topluluðunun yýldýz dansçýlarýydý ve aile dostlarý Aram Haçaturyan ile 40 yýllýk bir dostluklarý vardý. Bestecinin 100. doðum yýldönümü nedeniyle, Aram Haçaturyan’ýn müziklerini bestelemiþ olduðu ‘Spatraküs Balesi’ni yeniden sahneye koymaya karar verirler. Dekorundan kostümüne, koreografisinden öyküye kadar her þeyin aslýna uygun olmasý için balenin ön hazýrlýklarýný yapmak üzere Ýtalya’nýn Padua þehrine giden çift, burada bir yýl boyunca Padua’da üniversite kütüphanesinden yardým alýrlar. Uzun soluklu arþiv taramasý sonucunda, antik el yazmalarýndan, eski yazýtlara kadar birçok belge incelenir ve konu hakkýndaki uzmanlarýn görüþleri alýnýr. Ve sonuçta, bale Spartaküs’ün yaþadýðý dönemin aslýna uygun olarak yeniden sahne üzerinde yaratýlmaya çalýþýlýr. Kasatkina ve Vasilyov’un kostüm tasarýmý sýrasýnda rastladýklarý en ilginç ayrýntýlardan biri de balede özellikle kullandýklarý ‘apartman topuklar’ olmuþ. Gerisini, Natalia Kasatkina’nýn aðzýndan dinleyelim.

‘Yüksek tahta topuklu ayakkabýlar, eserde önemli kiþileri tanýmlayan ilginç bir ayrýntý. Antik Roma ve Yunan Kültürleri birbirlerine çok yakýndýr. Bu kültürlerde, yüksek topuklu ayakkabýlar bir statü göstergesiydi ve halkýn bunlarý giymesine izin verilmezdi. Bu hak, yalnýz tribünlere aitti ve onlar bu ayakkabýlarla toplum içersine girdiklerinde adeta varlýklarýný duyurmuþ oluyorlardý. Biz tahtadan özel olarak tasarlanan bu yüksek topuklu ayakkabýlarý toplumdaki yönetici sýnýfýný simgesel olarak belirlemek için kullandýk. Bunlarý sahne üzerinde giyen dansçýlar, toplumdaki çok önemli þahsiyetleri temsil ediyor…’

Ayný dönemlerde ise Mýsýr uygarlýðý antik dünyanýn kültürel bakýmdan en zengin uygarlýklarýndan biriydi.
Makyajdan, peruklara, bu gün bütün tasarýmcýlara ilham kaynaðý olan o muhteþem takýlara kadar çok zengin bir kültür birikimiydi.
Bu kültürde, kadýn ve erkek ayný þekilde makyaj yapýyor ve taký takýyordu.
Hatta peruðunu takmadan toplum içine çýkmak o kiþi için ciddi bir prestij kaybý demekti. Kiþinin kýyafetine, makyajýna, takýlarýna ve peruðuna baktýðýnýzda hangi görevde olduðunu ve toplum içindeki sosyal statüsünü tereddütsüz söyleyebilirdiniz.
Çünkü, herkesin toplumsal konumu kýyafet, taký ve makyaj bileþkesinden oluþan bir davranýþ kodlarý ile belirlenmiþti. Makyaj da baþlý baþýna, týpký bir ayin gibi yapýlmasý zorunlu bir görevdi. Mýsýr, güneþin çok sýcak olduðu ve güneþ altýnda çalýþanlarýn gözlerini güneþ ýþýnlarýndan korumak zorunda kaldýklarý bir ülkedir.
Hiyegroliflerde tarihin belki de yazýlý olan en eski grevlerinden biri anlatýlýr.
Krallar vadisinde, kral mezarlarýnýn yapýmýnda çalýþan iþçiler, yemek, þarap ve makyaj malzemelerini alabilmek için iþ býrakmýþlardý. Yanlýþ duymadýnýz, makyaj malzemelerini alabilmek için greve gitmiþler.
Kadýn, erkek çoluk, çocuk herkes gözlerinin çevresine özel bir boyayla siyah kalýn bir hat çiziyordu.
Bunu, güneþ ýþýnlarýný yansýtan ve gözleri koruyan o dönemlerin güneþ gözlüðü olarak kabul edebilirsiniz. Evet, hiyograliflerde anlatýlan hikayeye göre, iþçiler istediklerini almýþlar ve çalýþmaya kaldýklarý yerden devam etmiþlerdi.
Buna ek olarak, çalýþan bir iþçinin gözlerine siyah kalem çeken baþka bir iþçiyi tasvir eden duvar resimlerini, krallar vadisinde bulunan mezarlardaki duvar süslemelerinde görebilmek mümkün.

O dönemde, Antik Ýpek Yolu Çin’den Roma’ya kadar uzanan çok önemli bir kervan yoluydu. Konakladýðý her þehre taþýdýðý, nadide ipekler, altýn deðerinde baharatlar, kokular ve zor bulunan kýymetli ürünler dýþýnda, kültür de taþýyordu.
Doðudan gelen kokular, batýya Roma’ya, Yunanistan’a ulaþýrken konakladýklarý her þehirden kültürel bir zenginliði de antik dünyaya ulaþtýrýyordu.
Kýymetli taþlar, özel yaðlar, kokular gibi.
Roma’nýn hamamlarý antik dünyada çok meþhurdu ve buralarda özel yaðlar eþliðinde masaj yaptýrmak dönemin olmazsa olmazlarýndan biriydi. Doðal olarak, bu kokular, kýymetli taþlar ve yaðlar erkeklerin de kadýnlarýn da ayný oranda ilgisini çekiyordu. Ve her iki cins tarafýndan ayný oranda tüketiliyordu.

Farklý coðrafyalarda yaþayan kültürler için de buna benzer bir durum söz konusuydu.
Afrika kabilelerinden ve Amerikan Kýzýlderililerinden de çok kýsaca söz etmekte fayda var. Afrika kabilelerinde kabile þefleri, yönetici olduklarýný vurgulamak ve ellerindeki gücü göstermek için boyunlarýna çeþitli hayvanlarýn kemiklerinden hazýrlanan kolyeler, deldikleri burun ve kulaklarýna çeþitli takýlar takarlardý. Bugün hala bu gelenek Afrika’daki bazý kabilelerde devam etmekte. Ayný þekilde, büyük av hayvanlarýný öldüren kabilenin kahraman avcýlarý güç ve cesaret simgesi olarak ayný þekilde takýlar kullanýrlar. Çeþitli dinsel ayinlerde kabilenin büyücüsü dahil olmak üzere bütün kabile üyelerinin yüzleri ve vücutlarýný boyadýklarý biliniyor.

Ayný yüz boyama geleneðine, Amerikan Kýzýlderilileri için de geçerli. Savaþ öncesinde, ‘savaþ boyalarýný sürme’ gelenekleri çok meþhurdur ve söylenen þarkýlarla bu tören bir ayin haline getirilmiþtir. Ayný þekilde, vücuda ve yüze boya sürme adeti dinsel törenler için de geçerlidir. Erkek ve kadýnlar baþlarýna taktýklarý tüyler, boyunlarýna astýklarý çeþitli kolyelerle sosyal statülerini belirliyorlardý.

Hýristiyanlýk sonrasý dönemlerde, feodal dönemin tüm þiddeti ile yaþandýðý Ortaçað Avrupa’sýnda, taký kadýn ve erkek için direk olarak asalet anlamýna geliyordu.
Basitçe, toprak sahibi derebeyleri, saray aristokrasisi dýþýnda taký kullanmak hemen hemen imkansýzdý.
Birincisi, yasaktý.
Avamýn kullanma hakký yoktu.
Ýkincisi, o deðerli ürünleri alamayacak kadar fakirdiler.
Bu dönemlerde, erkekler de kadýnlar gibi taký takýyordu.
Hatta, Ýngiltere Kraliçesi 1. Elizabeht’in babasý Kral 4. Henry’nin kulaðýndaki küpelerle resmedilmiþ tablosu çok ünlüdür.
Ayný þekilde, erkeklerin kullandýklarý kolyeler kimi zaman yüklendikleri görevi iþaret eden belirleyiciler olmuþlardýr. Mesela kent yöneticileri, boyunlarýnda özel kolyeler taþýrlardý. Yüzükler ise gerektiðinde, resmi evraklarda belirleyici bir mühür olarak kullanýlýyordu. Balmumuna batýrýlan ve zarfý kapattýktan sonra üzerine basýlan yüzükler, o asilin kendisine ait özel armasýný da taþýdýðý için miras gibi hukuksal iþlemlerde önemli bir faktör olarak karþýmýza çýkýyor. Yani takmaktan öte, hukuki yönde de iþlevsel olarak kullanýlýyorlardý.
Yakýn çað ile birlikte, özellikle Fransýz saraylarýnda eðlencenin ve lüksün zirveye týrmandýðý bir dönem yaþandý. Erkeklerin en az kadýnlar kadar çok makyaj yaptýðý, pýrýltýlý kostümlerin, dantellerin, pudralarýn, parfümlerin bolca kullanýldýðý bir dönem. Erkeklerin dudaklarýný boyadýklarý, pudra sürdüklerini, parfüm kullandýklarýný, kadýnlar gibi parlak satenden yapýlan, ipek giysiler içinde dolaþtýklarýný tarihi kayýtlardan biliyoruz. Lüks yaþamýn sýnýrlarýnýn zorlandýðý bu dönem, 1789 Fransýz Ýhtilaline kadar devam etti.

Ýhtilal, temelinde özgürlük, eþitlik ve insan haklarý gibi önemli kavramlara dayanýyordu ama bunlar zamanla çok tekrarlanan ve tekrarlandýkça inandýrýcýlýðýný yitiren bir masala dönüþtü.
Sezgisel olarak bunlarýn bugün ancak pastanýn üzerini süsleyen çikolata sosu olduðunu anlayabiliyoruz.
Gerçekte, her þey para ile topraðýn kapýþmasýndan çýktý.

Devrimin nedenleri çok kabaca, özgürlük ve eþitlik olarak toparlanabilir ama aslýnda asýl neden toplumsal davranýþ kodlarýnda yapýlmak istenen zorunlu bir deðiþimdi. Zamanla ticaretle çok zenginleþen burjuva, toprak sahibi olan fakat parasý olmayan aristokrasiye karþý ciddi bir tehdit oluþturmaya baþladý. Ve sonuçta, para ve toprak arasýndaki denge, paranýn lehine bozuldu. Para, topraðý alaþaðý etti. Bunu yaparken, taþeron olarak sokaðý kullandý.
Bu durumda, þu aðzýmýzýn suyunu akýtan ama bir türlü tadamadýðýmýz ve ancak karþýsýnda yalanmakla iktifa etme durumunda kaldýðýmýz çikolata sosu meselesine geliyoruz.

Çok lezzetli bir karýþým olarak hazýrlanan ‘özgürlük ve eþitlik sosu’ kaz tüyüyle kaleme alýnan ve italik harflerle yazýlmýþ menüdeki tatlýnýn üzerine döküldüðünde, bu gerçek anlamda Fransýz Mutfaðýnýn bir zaferi oldu.

Nefaseti öylesine hassas bir dengeye oturtulmuþtu ki, kendilerine yemeðin servis edilmesini bekleyenler, sofraya pastanýn üzerindeki sos olarak servis edildiler.
Ve bu, Gourme tarihinin en eðlenceli þakasýna dönüþtü.

Hadi , sizi yormayalým, olayý basite indirgeyelim.
Yani, burjuvazinin ‘elma þekeri’ karþýlýðýnda kandýrdýðý köleler, sadece efendi deðiþtirdiler.
Artýk toprak sahiplerine deðil, paraya yani kapitalizme hizmet ediyorlardý.
Hoþ geldin kapitalizm dönemi.
Gelelim bizim kýlýk kýyafet, taký ve kokularýmýza ve de baþýmýza açtýðý dertlere…

Þimdi kalkýp bütün bunlarý yukarýdakileri kullanmak için yaptýklarýný söylesem, büyük ihtimal zýrvalýk deyip yazýnýn geri kalanýný okumayacaksýnýz bile.
Tamam, deðiþtirelim.
Burjuva, ‘kan baðý’ ile alamayacaðý ayrýcalýklý sýnýfa ait ‘ayrýcalýklarý’ ‘satýn alma’ yoluna gitti desek. Sizi yumuþatabilir miyiz?
Hala mý ? Iýýýýýýýh.
O zaman edinimlerin, paraya tahvil edilmiþ hali diyeceðiz.

Durumu, ‘ayrýcalýklý dünyaya’ dahil olamayan burjuvanýn, o dünyaya ait olan ayrýcalýklarý satýn alarak ve kullanarak, dolaylý yollardan sanki o ‘ayrýcalýklý dünyanýn’ bir üyesiymiþ gibi davranmak istemesi olarak özetleyebiliriz.

Sonuçta, burjuvazi, aristokrasiyi alaþaðý etti.
Buna kýsaca, sokak diliyle parayla toprak kapýþtý. Para, topraðý ‘dövdü’ diyebiliriz.
Ve çok þey deðiþti.
Bu arada, binlerce yýl sonra, halk kökenli burjuva, sýnýfsal ayrýcalýk olarak kabul edilen bir takým simgesel ritüelleri kullanma özgürlüðüne de kavuþtu.
Makyaj, taký, kýyafetler gibi.

Yapmayýn yani devrimden önce bunlar halka yasak mýydý yani diyeceksiniz. Hayýr bir kýsmý deðildi elbet ama burada kast edilen, sadece aristokrasinin kullanýmýna açýk olan ‘kalite’ ve ‘kiþiye özel tasarýmlar’ gibi sýradan kiþilerin asla ulaþamayacaklarý ‘ayrýcalýklardý’.

Ayrýca, sosyal hayatý yöneten ahlak kurallarýný ve din öðesini kullanýlarak halk üzerinde kurulan baskýyý da göz ardý etmeyelim lütfen.
Hadi gelin yorulanlar için beþ dakika ihtiyaç ve çay molasý verirken, biz sizi Kraliçe Viktorya dönemine götürelim.

Týpký, Kraliçe Viktorya dönemi Ýngilteresi’nde geçen bir öyküde, yazar Oscar Wilde’ýn ‘Lord Arthur Savile’in Suçu’ öyküsünde anlattýðý gibi. (Bordo – Siyah Yayýnlarý, Dünya Klasikleri-Öykü, Türkçesi : Sevil Cerit, ISBN 975-8688-33-2, Sayfa : 46-47)

Hikayeye göre, Chichester Baþpapazýnýn kýzý Jane Percy, yengesine yazdýðý mektupta kelimesi kelimesine aynen þöyle der :

‘Çok Sevgili Yengeciðim, Dorcas Derneði için gönderdiðiniz o pazen için çok teþekkür ederim ve ayrýca o çizgili pamuklu kumaþ için de. Onlarýn güzel þeyler giymek istemelerinin saçma olduðu konusunda sizinle ayný fikirdeyim ama bugünlerde herkes öyle radikal ve dinsiz ki, üst sýnýflar gibi giyinmeye çalýþmamalarý gerektiðini onlara anlatmak çok zor. Sonumuzun nereye varacaðýný bilmiyorum. Babamýn vaazlarýnda daima söylediði gibi imansýzlýðýn hüküm sürdüðü bir devirde yaþýyoruz.’

Çok çarpýcý deðil mi? Deðil taký takmak, giyilecek kumaþýn cinsi için bile neredeyse izin almak bir gerekliydi. Kulaða þaka gibi gelen bu durum, Kraliçe Viktorya Ýngilteresi’nde ve diðer uygar(!) ülkelerde son derecede doðaldý. Ahlaki kaygýlar bir yana, toplum içinde tartýþýlmaz bir güce sahip kilise yoluyla durum mutlak biçimde kontrol edilerek, Fransýz Ýhtilali ve yol açtýðý olasý sonuçlar da göz önüne alýnarak, avamýn dizginlerine daha sýký asýlýnmasý gerekliliði doðuyordu.

Sonuç olarak, herkes haddini bilmeliydi.

Ama haddini bilmeyen burjuvazi buna pek kulak asmadý. Gelelim Fransýz Ýhtilaline ve ticaretle semirmiþ olan paralý Burjuvaziye yada bizim görgüsüz yeni zenginlerimize. Savuracak parasý olan ama ‘asil’ olmadýðý için bunu beceremeyen burjuvazinin sýnýf atlama çabalarýna. Sonradan görme yeni zenginler için kullanýlan ‘social climber’ (kelimesi kelimesine tercüme edince ‘sosyal týrmanýcýlar’ gibi garip bir anlam çýkýyor ama artýk kusura bakmayacaksýnýz) kelimesinin de nereden geldiðini böylece anlamýþ bulunuyoruz.
Özet olarak, ‘parasý’ olan ama bunlarý satýn almak için ‘statüsü’ olmayan burjuva, bunlarý kullanabilme imkanýna eriþti.

Yani kan baðý ile asla eriþemeyeceði ‘statüyü’, ticaretten kazandýðý parayla ‘satýn aldý’.

Sanayi devrimi ile birlikte fabrikalarýn açýlmasý seri üretimin önünü açtý. Ve moda olarak kabul edebileceðimiz ve geniþ kitlelere pazarlanabilecek seri üretimin karþýsýnda aristokrasi, kendi ‘houte couture’nü yaratarak ‘avamdan’ ayrýlmanýn bir yolunu buldu.

Gelelim modern zamanlara.

Modern zamanlarda, birinci dünya savaþý sýrasýnda erkek nüfusun savaþa gitmiþ olmasý zorunlu olarak kadýnlarý fabrikalar dýþýnda ofis yaþamýna da soktu ve kadýn ‘para kazanmaya’ baþladý. Ekonomik özgürlüðünü yavaþ yavaþ kazanan kadýn buna paralel olarak tüketme özgürlüðünü de kazandý. Yani, para harcamaya baþladý.
Kendi kazandýðý parasýný, özgürce harcamanýn dayanýlmaz hafifliðini keþfetti.
‘Yaþasýn, özgürlük!’ sloganýyla çýktýðý çarþý pazar macerasýnda, kendini ifade edebileceðini düþündüðü ürünler almaya baþladý. Kýyafet, takýlar, makyaj malzemeleri…

Bir çok kiþi hayal kýrýklýðýna uðrayacak ama çok sýk iddia edilenin tam aksine kadýn, tükettiði kozmetik ürünlerini, kendisini ‘cinsel ve ticari bir meta’ olarak pazarlamak yada erkeklerin hoþuna gitmek için deðil neredeyse beþ bin yýllýk bir süreç sonunda kazandýðý ‘ekonomik özgürlüðünü’ ‘kutlamak’ için kullanmaktadýr. Baðýmlý olduðu süre dikkate alýndýðýnda, topu topu yüzyýllýk bir ‘kutlama’ fazla olmasa gerek.

Modern zamanlarda, kadýn kadar erkek de takýyor, sürüyor, sürüþtürüyor ve giyiyor.
Sahi, onlar neyi kutluyor?
Günümüzde erkekler kozmetik ürünlerini kadýnlara oranla daha çok tüketiyor.
Gidiþata bakýlýrsa, tüketim konusunda ciddi biçimde kadýnlara rakip oldular bile.
Hatta, kutlamanýn boyutlarý kadýnlarý kýskandýracak düzeye eriþti.

(Bu arada, hýnzýrlýðýmý bilenler Ýslami kesimden gelen meteroseksüel erkeklerin kozmetik ve güzellik salonlarýna olan merakýný es geçtiðimi yada atladýðýmý sanmasýnlar, o konuya özel ilgi ve alaka göstereceðimi hemen satýr arasýnda ifade ederek içinizi rahatlatayým dedim efendim. Eðlencenin sýnýrlarý yok deðil mi, merak buyurmayýnýz, bir sonraki yazýda, konuya gereken sevgi, ilgi ve alaka gösterilecektir.)

Nereden nereye deðil mi?
Siz taký ve giyimin zaman ve mekanda yaptýðý eðlenceli maceraya tanýklýk ederken ben hala büyük bir utanmazlýkla Yavuz Sultan Selim’in pala býyýklarýna raðmen kendine yakýþtýrmayý bildiði o kallavi inci küpeye takýlý kaldým.
Ne yalan söyliyeyim, hala o inci küpenin beyaz elbiseme çok iyi gideceðini düþünüyorum.
Yavuz Sultan Selim dönemindeki Osmanlý Ýmparatorluðu’nun durumu mu?
Siz de çok hoþsunuz.
Nereden bileyim?
Ben hala o ‘inci küpeyle’ meþgulüm.

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: çok bilgilendim
Gönderen: Kâmuran Esen / Bolu/Türkiye
13 Aralýk 2004
Sevgili Seval Haným; Teþekkür ederim.Çok bilgilendim.Yazýnýz; öðretmenlerin, dersi, oyun içinde anlatmalarý gibiydi......Eðelenirken, çok þey öðrendim........Tarzýnýz ise, sürükleyici.Okuyucuyu sýkmýyor.......Sevgiyle kalýn.....Kâmuran Esen




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn toplumbilim kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ermiþler Ya da Günahkarlar, Ýyilik Ya da Kötülüðün Dayanýlmaz Lezzeti…
Bütün Dünya Hýzla Übüleþiyordu, Birinciliði Pop Starlara Verdiler

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
'Kafkas Tebeþir Dairesi'nin Sebeb-i Hikmeti... ''
Bir Varmýþ Hiç Yokmuþ
"Beni Ben mi Delirttim?" : Ferhan Þensoy
Uluslarararasý Ýzmir Festivali 20. Yaþýný Kutluyor.
Sineklidað"ýn Efsanesi : Keþanlý Ali"nin Ýbretlik Öyküsü
Anton Çehov'dan Arthur Miller'a, Modern Zamanlarda Düþlerin
Ahmet Adnan Saygun"un Mirasýný Taþýyan Onurlu Bir Sanatçý : Rengim Gökmen
Sahibinden Az Kullanýlmýþ "Ýkinci El" Stratejiler
Tek Kiþilik Oyunlarýn Efsane Ýsmi : Müþfik Kenter
Ýlhan Berk"in Þiirleri ve Sait Faik"in Öykülerini Gravürde Eriten Adam: Fatih Mika

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ýbneler ve Çocuk Cesetleri [Þiir]
Komþu Çocuðu [Þiir]
Bir Bardak Soðuk Suyun Hatýrýna… [Þiir]
Ýhtiyaçtan [Þiir]
Deli mi Ne? [Þiir]
Sakýz Reçeli Seven Yare Mektuplar [Þiir]
Bir Nefes Alýp Verme Uzunluðunda… [Þiir]
Lord'umun Suskunluðunun Sebeb-i Hikmeti... [Þiir]
Pimpirikli Hanýmýn, Pimpiriklenmesinin Nedeni… [Þiir]
Yere Göðe Sýðamýyorum… [Þiir]


Seval Deniz Karahaliloðlu kimdir?

Bazý insanlar için yazmak, yemek yemek, su içmek kadar doðal bir ihtiyaçtýr. Yani benimki ihtiyaçtan. Bir vakit, hayatýmla, ne yapmak istiyorum diye sordum kendime? Cevap : Yazmak. Ýþte bu kadar basit.

Etkilendiði Yazarlar:
Etkilenmek ne derecede doðru bilemem ama beyinsel olarak beslendiðim isimler, Roland Barthes, Jorge Luis Borges, Braudel, Anais Nin, Oscar Wilde, Bernard Shaw, Umberto Eco, Atilla Ýlhan, Ýlber Ortaylý, Ünsal Oskay, Murathan Mungan,..


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.