Ýnsanlýðýn hangi filizi köreltilmek istenmiþse, tersine o filiz daha gür büyümüþtür. -Freud |
|
||||||||||
|
“Bana bakýyorlardý. Seçkin gözlerini dikmiþ bana bakýyordu. Aaaah o gözleri. Ben de dayanamadým demir levye ile altýsýnda gözlerini kör ettim” Allan dehþet içinde. Ahýrda Jill ile öpüþürken yakalanmanýn dehþetini yaþýyor. Ýlk cinsel deneyimine tanýklýk ettikleri için ahýrda altý atýn gözlerini oyarak onlarý kör ediyor. Atlarýn gözlerini oymak nasýl bir ruh halidir? Üstelik atlar Alan’ýn en yakýn arkadaþýyken. Ahýr onun için tapýnak olmuþken. Tapýnakta en iyi dostlarýný katletmenin nasýl bir özrü olabilir? Dostlarýna yakalanmanýn utancýný yaþýyor. Alan onlara ihanet ettiðinin bilincinde. Üstelik ilk iliþkisinde baþarýsýz olmuþken. O mahremiyet anýnda en yakýn dostlarýnýn tanýklýðý var. Onlarýn yüzüne bir daha nasýl bakacak? Bakamaz. O nedenle en sevdiklerini, bedeninin, ruhunun, bütün varlýðýnýn bir parçasý haline gelen o atlarýn, o kocaman gözlerle, yargýlayan, soran gözlerle kendisine bakmasýna dayanamaz. Hem baþarýsýz, hem de hain. Alan buna dayanamaz. Bu gerçeðin aðýrlýðý altýnda artýk yaþayamaz. Tek çýkar yol var. O da onlarýn, o soran, o kocaman gözlerini ortadan kaldýrmak. Ama bu kendi kendini vurmak gibi bir þey. Karþýyaka Sanat Merkezi Salonuna girdiðimizde sahnede genç bir adam sýrtý seyirciye dönük ayakta duruyor. Fonda insaný sinir eden, tedirginlik titreþimleri yayan ritmik bir vuruþ sesi var. Yiðit Kocabýyýk tek bir tepe ýþýðýnýn altýnda bembeyaz bir sütun gibi kýpýrtýsýz. Sýrtýna aldýðý beyaz bir yatak örtüsü, altýnda beyaz bir pijama altý. Yoksa deli gömleðinin bir parçasý mý? Sonra o sinir bozucu vuruþ sesi susar. Yiðit, Alan, Küheylan, Mr. Dalton, Jill hepsi birden dönerler. Ýçlerinden Alan konuþur. Ýlk aklýna gelen anýyý, ilk defa bir at gördüðü o muhteþem aný anlatýr. Ne kadar da mutludur. “ Beþ yaþýndayým. Kumsaldayým. Deniz kýyýsýnda. Dalgalarý yara yara bana doðru gelen bir at gördüm. Üzerinde binicisiyle bana doðru geliyordu. Çok korktum. Kaçamadým. Olduðum yerde öyle pusup kalmýþým. Sonra, onun o gözlerini gördüm. Bana doðru bakan o güzelim gözlere kilitlendim. Binici yanýmdan geçerken beni kavrayýp atýn üzerine aldý. Ýlk defa rüzgarý, özgürlüðü ve mutluluðu hissettim. Sonra babamýn baðýran sesini duydum. Attan inmemi söylüyordu. Umursamadým ama babam beni kavradýðý gibi atýn üzerinden koparýp aldý. Sonra sadece onun o güzel, o kocaman gözlerini kaldý geriye.” Ýþte o kocaman, o güzel gözler Alan’ýn ilk aþký olur, giderek hayatý olur ve en sonunda onun sonu olur. Alan artýk atlarsýz yapamaz. Onlarsýz yaþayamaz. Onlarsýz nefes alamaz. Çünkü onlar hayatýnýn tek anlamý. Alan gece yarýlarý Mr. Dalton, kendisini iþe alan adam patronu, yattýktan sonra gece yarýsý gizlice tamamen çýrýlçýplak atlara biner. Çünkü onlarla tek bir vücut, tek bir varlýk olmak ister. Týpký Amerikan yerlilerinin ilk defa Ýspanyol atlýlarýný gördüklerinde atlýlarý ve binicilerini tek bir yaratýk zannetmeleri gibi bir þey. O atýyla, sevgili Küheylanýyla tek vücut olduðunda, gece yarýsý dolu dizgin kýrlarda koþarken iþte böyle masal kahramaný gibi hisseder kendini. Hiç olmadýðý kadar özgür, hiç olmadýðý kadar mutlu ve kendini ilk defa tam olarak, tamamlanmýþ olarak hisseder. Gündelik hayattaki o ezik, o mahzun, o sessiz, o içine kapanýk, iletiþim özürlü ergen deðildir. O tamamlanmýþ, özgürleþmiþ, bütün hücrelerine kadar mutlu, kendisiyle barýþýk, doðayla ama en önemlisi biricik sevgilisi Küheylanýyla bütünleþmiþ, tek vücut olmuþ mükemmel bir varlýktýr. O artýk Alan deðildir. O bambaþka bir þeydir. Sýradan insanlarýn asla anlamayacaðý, onlarýn algýlarýnýn çok üzerinde, çok özel, çok mükemmel bir varlýktýr. O hem Küheylandýr, hem Alan’dýr, hem de ikisi birdendir. Diðerlerini de çok sever. Onun tapýnaðýnda yaþayan Seçkin’i ve diðerlerini. Sýradan insanlar çok zavallýdýr. Anlamazlar. Mesela tapýnaðý ahýr zannederler. Bu kadar basit bir þeyi anlayamayanlar, o altýsýnýn Alan için ne ifade ettiðini nereden bilecekler. Onlar, o altý kocaman açýlmýþ, soran altý çift gözün ona dik dik baktýðýný ve bunun Alan’ý nasýl mahvettiðini, nasýl kahrettiðini, nasýl utandýrdýðýný ve bu utancýn ne kadar dayanýlmaz olduðunu nasýl anlayacaklar? Alan mecburdu. Alan çaresizdi. Kendi gözlerini oymak gibi bir þeydi. Ama onlar gördü. Onlar Jill’le ne yaptýklarýný gördüler. Alan çaresizdi. Gerçekten Alan çaresiz miydi? Usta yazar Peter Schaffer’ýn bir gazete haberinden yola çýkarak yazdýðý “Küheylan” tiyatro tarihinin belki de en vurucu eserlerinden biridir. Oyun herkes için çok zor. Sahnelemek için, oyuncu için ve izleyenler için. Ýzledikten sonra oyun insanýn yakasýný bir türlü býrakmýyor. Alan karakteri usul usul insanýn içine sýzýyor. Alan’ýn çaresizliðini, dindar annenin baskýsýný, otoriter babanýn Alan üzerindeki yýkýcý etkisini net olarak kelimelere dökemiyoruz ama içimizde hissediyoruz. “Yedi yaþýndayken babam bana takvimden kesilmiþ bir at fotoðrafý vermiþti. O kadar sevinmiþtim ki o at fotoðrafýný odamýn duvarýna, yatak ucuna astým. Artýk her gece yatarken o ata bakýyordum. Çok mutluydum. Sonra iki yýl sonra, o koca gözlü güzelim at resmi gitti yerini çileli Ýsa’nýn kan revan içinde, iþkence çekerek yürüdüðü kocaman bir poster aldý. Romalý askerlerin bütün güçleriyle kýrbaçladýklarý kan içindeki Ýsa’nýn yarattýðý dehþet dolu posteri her gece yatarken görüyordum” Alan’ýn sesi titrer, giderek bir fýsýltýya, bir hýçkýrýða dönüþür. Neden Alan? Neden bu dehþetli tercih? Bunda iyi bir Hýristiyan olan annenin ne kadar payý var? Alan’ýn hayatý boyunca uðradýðý her haksýzlýk, karþýlaþtýðý her acý bebek adýmlarýyla ruhuna doðru yürür. Ýçindeki hiddet, annesine ve babasýna duyduðu isyan küçük damlalar halinde birikir. Derinlere iþler. Hepsi birden Alan olur. O ezik, o sessiz çocuk. O atlarý deli gibi seven çocuk. Çevresiyle saðlýklý iletiþim kuramayan Alan, bir türlü doðru biçimde kendini ifade edemeyen Alan, sadece Küheylan’ýn yanýnda kendini kimlikli bir birey gibi hisseder. Gerçek Alan’ý, kendini Küheylan’ýn yanýnda bulur. Ýngiliz yazar Peter Shaffer’ýn 1973 yýlýnda bir gazete haberinden yola çýkarak kaleme aldýðý oyun gerçek bir hayat hikayesine dayanýyor. 1977 yýlýnda sinemaya Sidney Lumet’in yönetmeliðinde aktarýlan oyun, Ýngiltere’nin ücra bir kasabasýnda geçer ve 17 yaþýnda bir psikiyatr kliniðine getirilen Alan Strang’ýn tedavi sürecinde doktoruna anlattýklarýný konu eder. Oyun sahneye Sevgi Sanlý’nýn çevirisiyle yansýyor. Yabancý Sahne Topluluðunun sahneye koyduðu oyunu, Deniz Hamzaoðlu yönetiyor. Oyunda kostüm tasarýmý Gülay Say’a ait. Yiðit Kocabýyýk, sahnede büyük bir baþarýyla canlandýrdýðý Alan karakteriyle, 21.Sadri Alýþýk Tiyatro Ödüllerinde Üstün Akmen özel ödülüne layýk görüldü. Yiðit Kocabýyýk, oyun metnini ve Alan karakterini çok iyi çözmüþ. Sýfýr hatayla oynuyor. Sahnede her þey çok dengeli. Alan’ýn o çaresizliði, o coþkusu, duygusal gelgitleri, keskin duygu iniþ çýkýþlarý ve insaný rahatsýz eden yýrtýcý masumluðu, seyircinin üzerine üzerine doðru geliyor. Seyirci koltuðunda oturanlarýn egolarýna saldýrýyor, izleyicinin ruhunu çýplak býrakýyor. Alan ya da Yiðit artýk hangisiyse, sahnede ne kadar giyinikse biz de o kadar çýplaðýz. Alan bizim ruhumuza bakýyor. Bakýþlarý bizi delip geçiyor. Bizim arkamýzda bir yerlere bakýyor. Saklanmak istiyoruz ama saklanacak yer yok. Oturduðumuz koltuða büzülüp kalýyoruz. Alan üzerime üzerimize doðru geliyor. Her cümlesiyle ruhumuzu hedef alýyor, katman katman ruhumuzu soyuyor, maskeler düþüyor, itinayla gizlediklerimiz, toplumdan sakladýklarýmýz, bütün defolarýmýz ortalýk yere saçýlýyor. Alan ýsrarla ruhumuzu soymaya devam ediyor. Artýk gizlenecek, saklanacak, utanýlacak bir þey kalmayýncaya kadar, bütün kirli çýkýlarý yüzümüzü yüzümüze çarpana kadar ruhumuzu soyuyor. Tek kiþilik oyunlar zordur. Üstelik oyunun bütün karakterlerinin tek kiþide toplandýðý oyunlar çok daha zordur. Bir de buna Peter Shaffer etkisini ekleyin. Tabii Alan karakteri de bu zorlu pastanýn kremasý gibi size servis ediliyor. Yiðit sahnede hiç boþluk býrakmýyor. Vücudunu kullanarak yarattýðý hareketler ve sözler bir saðanak yaðmur gibi yaðýyor sahneye. Mesela hayali ahýrda, hayali atlarý týmar ettiði, onlarý dizginlerinden tutarak dýþarý çýkardýðý sahnede her þey gerçek oluyor. Hayal gücümüzü kullanarak þekillendirdiði dünyada artýk her þey mümkün. Vücudunu bütün oyun karakterlerini, oyun dekorunu yaratmak için kullandýðý çok renkli bir senfoni orkestrasý gibi yönetiyor. Sonra aðzýndan farklý þiddetlerde ve tonlarda dökülen sözcükler var. Sözcükler aðzýndan çaðýl çaðýl her harfi dört bir yana saçarak dökülüyor. Bazen çok hafif, bazen çok güçlü ama kesinlikle salonun her köþesine ulaþacak kadar vurgulu. Bazen her yeri dolduran anlýk bir sessizlikle kulaklarýmýz saðýr oluyor. Yiðit bütün bunlarý sanki saatlerce sohbet etmiþçesine dolu dolu geçen bir 35 dakikaya sýðdýrýyor. Bana sorarsanýz günlerce süren bir sohbet bu. Yani o kadar yoðun. Yani, Alan ruhlarýmýzý 35. dakikada infaz ediyor. Geriye Peter Shaffer’ýn unutulmaz Küheylanýnýn kiþnemesi kalýyor. Bize mi gülüyor acaba? Hayatýmýzýn geri kalanýnda kör býrakýlmýþ ruhlarýmýza mý gülüyor?
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |