Ýnsan kendini bilmeli. Gerçeði keþfetmeye yaramasa da, yaþamayý öðretiyor. Ve bundan daha güzel birþey yok. -Pascal |
|
||||||||||
|
Seval Deniz Karahaliloðlu Yolunu þaþýrmýþ ruhlardan biri sýkýþýp kaldýðý bedende derin bir acýyla yalvarýyor. “Allah’ým ne olursun beni kadýn yap. Allah’ým ne olursun beni kadýn yap, Allah’ým ne olursun beni kadýn yap….” “Annem yok, babam yok, kardeþlerim yok. Kadýn deðilim, bir kocam yok. Erkek deðilim, bir karým yok. Sanki baþka bir gezegenden gelmiþim gibi.” Bu bir insanýn kaldýrabileceðinden çok daha büyük bir yalnýzlýk. Umut da kaldýramýyor bu koyu yalnýzlýðý. O duygusal iniþ çýkýþlarý, o aþýrý neþeli halleri, o ansýzýn duygusal boþalmalarý hep bu yüzden. O gayya kuyusu kadar derin yalnýzlýkla baþ edebilmek için o bütün duygusal dalgalanmalar. Ve yüreðimize bakýp ekliyor. “Siz bir yere ait olamamanýn ne demek olduðunu bilemezsiniz.” Bugünün dünden farksýz olduðu bir coðrafyada, var oluþu tehdit olarak algýlanan bir kadýnýn tek kiþilik gösterisindeyiz. Ailenin, bir yere ait olabilmenin, aidiyet duygusunun ne kadar önemli olduðunu içimiz acýrken fark ediyoruz. Umut ya da Gülseren fark etmez, orada bir kol mesafesindeki kadýný hiç tanýmýyoruz ama karþýmýzdaki insanýn acýsý bizim acýnýz oluyor, o acýyla haykýrdýkça bizim içimiz sýzlýyor. Hayat güvenli, korunaklý odacýklarýmýzda ne kadar da sakin ve sesiz akýyor. Mahallenin bakkalý, manavý, esnafý, taksicisi hepsi sanki o samimi, sýcak TV dizilerindeki gibi babacan, güzel insanlar. Herkes iyi. Herkes namuslu. Sokaklarda hiç kötülük yok. Hýrsýzlýk, gasp, soygun, cinayet, teröristler, uyuþturucu, fahiþeler, travestiler, transseksüeller bizim gezegenimizde yaþamýyorlar. Onlar adýný bilmediðimiz baþka bir dünyaya ait. Her þey alabildiðine temiz, alabildiðine güvenliyken canýmýzý neden sýkalým. Öyle deðil mi? “Ben annemi her gün bu saatte ararým. Tam 15 yýldýr, her gün ayný saatte arar gündelik olaylardan bahsederim. Mesela yeni bir koltuk takýmý aldým, arkadaþlar çaya geldi filan. Annem hiç cevap vermez ama bilirim. Oradadýr. Ahizenin diðer ucunda. Öylece dinler. Sessiz. Ah, anneciðim seni ne kadar çok özledim. Anneciðim….” O an sahnede Sumru Yavrucuk yok, anneciðinin Umudu var. Cinsel kimliðini bulmaya çalýþan ama bir türlü baþaramayan gencin çaresizliðini, annesini hayal kýrýklýðýna uðrattýðý için çektiði acýyý, babasýyla olan þiddetli çatýþmalarýný hep o seste duyarýz. Sarý payetli kostümü içinde çok gösteriþli bir kadýn. Dýþardan çok matrak görünen hayatýndan satýr baþlarý geçiyor bize. Anýlardan anýlara konarken kahkahalarla gülüyoruz, an geliyor hüzünden göz yaþlarýmýza engel olamýyoruz. Hiçbir þey göründüðü gibi deðilmiþ. Mesela, “travestiler pis yaratýklardýr, onlarý öldürmek sevaptýr” cümlesine isterseniz biraz daha yakýndan bakalým. Güçlü görünen, kendisiyle dalga geçecek kadar matrak, eðlenceli, yeri geldi mi cazgýr, mesela sokaktan geçen bir hergeleye sözünü hiç sakýnmayan ama içini bir eþelediniz mi bir o kadar kýrýlgan bir Umut çýkýyor karþýmýza. Adýyla dalga geçercesine ironik biçimde umutsuz, kesinlikle yapayalnýz, acý dolu bir insan. Bir transseksüel. Üstelik tam olarak kendisi de bilmiyor kim olduðunu. Bahþiþi bol tuttuðu apartmanýn kapýcýsýna göre, yukarýdaki aðabeyler, gece olunca uzak durulmasý gereken ablalar. Yani, durum biraz karýþýk. Hormonla þiþirilmiþ göðüslerine karþýn neden kestirmediðini gayet net açýklar “Kestirir miyim ayol, o benim ekmek teknem.” Yani, Umutla pasif iliþkiye giren, Orhan Abi karakteriyle simgeleþen namuslu aile babalarý pek de o kadar masum deðilmiþ demek ki. Bir transseksüelin hayatýndan kesitleri izlerken toplumun iki yüzlü ahlak anlayýþýna da tanýk oluyoruz. Sumru Yavrucuk’un hayat verdiði Umut’un çok acý bir hikayesi var. Sonuç olarak, Umut’un da dediði gibi, “hiç kimse isteyerek orospuluk yapmaz.” Bir transseksüel en çok “ne zaman ve nasýl bir cinayete kurban gideceðim?” sorusuyla yaþar. Bir transseksüelin ölmediði bir gün, “özel bir gündür”. Bu nedenle “kimsenin ölmediði bir gün” özel ve önemli bir gündür. Çünkü transseksüel ölmeden bir gün daha yaþayabilmeyi baþarmýþtýr ! Sumru Yavrucuk, havalý peruðu, takma diþleri ve hafif botokslu görünümü, abartýlý makyajýyla olaðanüstü bir karakter çiziyor. Sahici biri oluyor. Bizi Umut olduðuna inandýrýyor. Üstelik bir kadýn olarak, sahnede bir erkeði hem de üzerine tekrar kadýn kimliði giydirilen bir erkeði taklitçiliðe düþmeden sahici bir þekilde canlandýrýyor. Üzerinde taþýdýðý karakterleri katman katman birbirine karýþtýrmadan ustalýkla ayýrarak ve yeniden tek tek üst üste yapýlandýrarak baþarýyla oynuyor. Bu karakterler týpký Ruslarýn Matruþka bebekleri gibi iç içe geçmiþ olarak sýrasý geldiðinde ustalýkla ortaya çýkýyor ve bir sonraki sahnede yerini diðer karaktere býrakýyor. Umut arada seyircilere de sataþýyor. Ön sýralarda oturan genç, yakýþýklý erkekler onun gözdesi. Yanýnda sevgilisi olsun, karýsý olsun fark etmiyor. Mesela, oyuna geç kaldýnýz mý, yandýnýz. Cezalýsýnýz. Hiç sözünü esirgemiyor. Ansýzýn salona dönüp soruyor. “Bu yýl kaç kiþi katýldý Taksim’deki yürüyüþe”. Toplumun dýþladýðý, görmezden geldiði sanki hiç yokmuþ gibi davrandýðý bu insanlar, yaþadýðýmýz bu iki yüzlü toplumu protesto etmek için yýlda bir gün toplanýp yürüyorlar. “Biz insanýz, bize pislik gibi davranamazsýnýz! ” Solunda tek tük eller kalkýyor. Umut elinde tef bir yandan þarkýsýný söyleyip sloganýný atarken bir yandan da o günün hikayesini anlatýyor. Oyunu daha iyi anlayabilmek için seyircinin de oyuna gitmeden önce evde biraz ders çalýþmasý lazým. Yok öyle elini kolunu sallayarak oyuna gitmek. Dersinizi çalýþacaksýnýz. Ýlk önce transseksüellerin aralarýnda kullandýklarý “Lubunya sözlüðüne” internetten bakmanýz gerekiyor. Umut salona girdiðinde seyirciye gerekli yoklamayý çekiyor zaten. “Yabancý dil??? O da mý yok ?” diye sorduðunda Lubunya Dilini bilip bilmediðinizi kontrol ettiðini anlýyorsunuz. Mesela, oyunda geçen “koli çekmek”, “Hatay’a götürüp getirmek” gibi terimlerin ne anlama geldiðini bilmezseniz, hikayedeki bazý noktalar havada kalýyor. Umut her þeye sarar. Sardunyalara, epik tiyatroya ve Hamlet’e. Sözünü hiç sakýnmaz. “Ýstanbul’da Hamletler birbirini sikiyor yaaa. Ha, ha, ha” Ýþte böyle her þeyin net adýný koyarak konuþur. Kendisi dahil her þeyle dalgasýný geçer. Üstelik bunu o kadar ölçülü ve o kadar ustalýkla yapar ki, Umut’a hak vermekten kendinizi alamazsýnýz. Umut bir duygudan diðerine çok rahat ve çok hýzlý geçer. Acý dolu bir anýyý paylaþýrken, acýyý dibine kadar yaþar, yaþatýr. Gözyaþlarý içindeyken birden gözyaþlarýný hýzla silerek eðlenceli bir anýyý coþkuyla anlatmaya baþlar. Üstelik gözyaþlarýnýz daha kurumadan gülmeye baþlarsýnýz. Aþýrý neþeli tavrý, insaný acýya boðan hüznüyle duygusal dalgalanmalarý, bütün o duygusal boþalmalarý büyük bir baþarýyla yönetir. Sumru Yavrucuk kontrollü oyunculuðuyla oyunu çok hassas dengeler üzerine kuruyor. Bunu yaparken sesini ve beden dilini çok güzel kullanýyor. Sumru Yavrucuk oyuna çok emek vermiþ. Özellikle transseksüellerin vücut dilini Ýlyas Odman’dan öðrenmiþ. Konuþma tarzýný, Lubunya Dilini, sesini onlarýn kullandýðý gibi kullanmayý, tavýrlarý, duruþlarý çok çalýþmýþ. Öðrendiklerini içselleþtirerek bundan sahici bir karakter yaratmayý baþarmýþ. Oyun argo dili ve aðýr içeriði nedeniyle ancak 16 yaþ üzerindeki izleyiciye hitap ediyor. Yani büyüklere masallar tadýnda geçiyor her þey. Sert, sivri uçlu masallar bunlar. Dinleyenlerin canýný yakýyor. Öyle de olmasý lazým. Çünkü bunlar sýradan bir insan için çok sert hikayeler. Oyunu Ebru Nihan Celkan kaleme almýþ. Umut karakterini sahnede Sumru Yavrucuk canlandýrýyor. Sumru Yavrucuk ayný zamanda bu tek kiþilik oyunun yönetmenliðini de yapýyor. Sanatçý çok aðýr bir iþin altýna girmiþ. Ýþi iki defa daha zor ama alnýnýn akýyla her ikisinin de üstesinden geliyor. Oyunun dramaturgluðunu Onur Coþkun ile birlikte kotarmýþlar. Mekan tasarýmýnda Baþak Özdoðan’ýn imzasý var. Oyunun ýþýk tasarýmý Ýsmail Saðýr’a, müzikleri ise Berrak Artemiz’e ait. Oyunun fotoðraflarýný James Hughes çekmiþ. Oyunun sonunda, Sumru Yavrucuk yüzündeki o aðýr makyajý temizlerken üzerine yapýþan karakteri de makyajýyla birlikte silip atýyor. Ruh deðiþtiriyor. O koyu makyajýn altýndan tertemiz yüzüyle tanýyýp sevdiðimiz müthiþ oyuncu Sumru Yavrucuk çýkýyor. O an salonda bütün duygularýn tavan yaptýðý andýr. Bu sadece sýradan bir tiyatro oyunu deðil ayný zamanda bir sosyal sorumluluk projesi. Sanatçý oyun boyunca sadece yolunu kaybetmiþ, acý çeken bir insanýn öyküsünü anlatmaz. Ayný toplumda yaþadýðýmýz halde yok saydýðýmýz insanlarýn dünyasýna bakarak seyircide bir “farkýndalýk” yaratmaya çalýþýr. Bu sadece bir oyunculuk deðil bir insanlýk dersi olduðu için de iki defa daha kýymetli. Eðer oyundan çýktýktan sonra bir süre kendinize gelemiyorsanýz, ne mutlu size. Farkýndalýðý olan insanlarýn dünyasýna hoþ geldiniz.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |