Yanlış sayısız şekillere girebilir, doğru ise yalnız bir türlü olabilir. -Rouesseau |
|
||||||||||
|
Şimdi içimdeki acıyı bağıra bağıra haykırsam diyorum. Havada kalmış tüm sözcüklerden bir cümle kurup size de anlatabilsem diyorum. Ama nafile, duttan boğulan bülbül gibi çırpınıyorum da yapamıyorum. Toprak mı bereketli, toprağa gidenler mi diye düşündünüz mü hiç? Bence düşünmeyiniz. Çünkü soluyor insan, gidenlerin ardından açan güllere inat. Kestane karası bir çift göz için, rüyalara muhtaçlık başlıyor biranda. Tıpkı benim, teşme-i didar listelerim gibi, özlenen isimlerin sonu gelmiyor ve sönmüyor bu düştüğü yerden tekrar tekrar canlanan ateş. Unutmakta gömülesi bir şey mi dostlarım, anlatın bana! Şimdi tek isteği bu geceden delirmeden çıkmak olan ben için, unutmadan yaşamaya çalışmak ne kadar akıllıcadır? Her giden için bir mum mu yakmalıyım? O zaman aydınlanırdı şehir, ben onlara bakıp bakıp erirken. Belki melekler inerdi semadan, mumların alevlerine dokunurlardı. Bu Etkin… Bu Tolga… Bu Gençan… Oysa bu düzen, birilerini daima genç-anmamız için kurulmamıştır elbet, bunu bilirim! Ama titrek ellerine dokunamadığım, yaşlandıklarına şahit olamadığım ve hatta kendilerinin bile göremediği çocuklarını sevemediğim yürekler, bilmezler mi nasıl da özlendiklerini? Bu şuursuz eylemin adıysa intihar, günahları affedilsin diye yalvaran ve burada kalan bizler içindir asıl ölüm, bunu da mı bilmezler? Bu sabırsız beyinler, bu en taze gönüller nasıl oluyor da kendi elleriyle nihayetlendiriyorlar hayatlarını? Bencillik midir yapmayın(!)diyebilmek? Hiç sanmıyorum! Annelerin ruhlarından gidiyor yıllar, babaların gözyaşları ciğere akıyor hep, sevgililer artık inanmıyorlar umuda, dostlarsa sadece sorguluyorlar benim gibi, isyansız… Ağız boşluklarında debelenen teselliler için mi, yani ‘elden ne gelir’ i duymak için mi her şey? Buysa eğer, evet gelmiyor hiçbir şey elimizden. Çünkü gözyaşlarımızı kuruturken aşındı ellerimiz, en son bir mezara gül dikerken kanattık. Şimdi hala en taze kanları kaybediyoruz, gülün ellerimize battığı yerden… Üzgünüm, böyle bir yazıya sebep olan her şey için üzgünüm! Ama eğer sizlerde yanıyorsanız gidenler için, daha fazla üzülmeyin istedim. Lütfen hayatta kalın ama lütfen hayata kalın! Saygı ve dualarımla dostlarım…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Feray Korkmaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |