Yaşam kısa, sanat uzun, fırsat aceleci, deney aldatıcıdır. -Hippokrates |
|
||||||||||
|
Doktorun kapısında, hemşireyle galoşlar yüzünden tartışıyoruz. Aslında O, sevimli sevimli bana galoşları uzatıyor, bense bir o kadar sinirli, sırf bunları giymemek için hastaneye bile gitmediğimi söyleyip duruyorum. Zafer hemşirenin oluyor. Hışır hışır bir sesle doktorun odasına atıyorum kendimi: ben çok kilo almışım kurtarın beni! Bütün sinir hücrelerinin alındığına emin olduğum sevgili doktorum bana dönüp, az önce hemşirenin yüzünde gördüğüm o gülümsemeyle: bütün bayanların daima birkaç kilo fazlası vardır nedense, önce çıkalım şu tartıya diyor. - Bakın bakın gördünüz mü size demiştim - Bende daha önce boyunuza göre ideal kilodasınız demiştim... Doktorum beni kandırıyordu ama odanın içindeki rehabilitasyon müziğinin etkisiyle ben zaten buna hazırdım çoktan. Aslında benim kafamda oluşturduğum o gerçeği, kendine has cümlelerle bana anlatıyordu – kimse manken olmak zorunda değil ki Feray hanım! Hele ki sağlık, böyle bile bile yitirilecek kadar önemsiz olur mu hiç? Ne diyebilirdim ki, haklıydı. Sırf çok sevdiğim bir eteğin fermuarıyla sorun yaşadım diye bu kadar evhamlanıp, soluğu doktorun yanında aldığıma inanamamıştım o an. Mahcup bir pembeliğin yanaklarımda yer değiştirmesine izin verirken doktorum sesini biraz daha kısarak bir şey söyledi. Bence sizin hipnoza ihtiyacınız var!!! Oturduğum koltuktan nasıl ayağa kalktığımı hatırlamıyorum. Korku filmlerindeki hani o başlarına bir şey geleceğini bile bile girilen karanlık odalarda mahsur kalmış gibiydim. Sanki şimdi dışardan iri yarı birkaç adam gelecek, zorla beni bir sürü elektrikli cihaza bağlayıp beynime gireceklerdi. Gitgide sesini daha çok işittiğim müzikse, bir Türk filminin ilaçlı kolası gibi tehlike arz ediyordu. Nihayet, doktorcuğumun adımı söylemesiyle kurtulmuştum kendi kendime saçmalamaktan. Masadan suyu alıp geri yerime oturdum usulca. Sonra bunu bana neden söylediğini daha önce yaptığımız sohbetten yola çıkarak uzun uzun anlattı. Geç uyuyormuşum, son bir yıldır çok daha sinirliymişim vs. vs... Sonuç olarak nazikçe hayır dedim. İnsanın bazen, kendi kendine bile itiraf etmekten zorlandığı sırları vardır. Beynimizin alt sınırı dediğimiz yani su üstünde olmayan her istediğimizde hafızamıza sıçramayan ama var olan gerçeklerin, içimizdeki o kilitli çekmecede sürekli kalmasını isteriz. Bazı alışkanlıklarımız, çevresel ya da ailesel etkenlerle yönlendirilebilir. Hatta oturduğunu düşündüğümüz karakterimizden, fedakârlık yaptığımız anlarda olabilir. Ama beynimizi koşulsuz teslim etmek, ipleri daima elinde tutmak isteyen bizler için gerçekten zor iş. Yoga yaparım, pozitif enerjinin olumlu geri dönüşlerine binlerce kez şahit oldum, mucizelere ve evrenin olağanüstü görkemine de inanırım ama hayır, kontrolüm altında olmayan bir beyni kendi ağzımla dillendiremem. Aslına bakarsanız, televizyon programlarında şov amaçlı yapılan bu tür gösterilerin ticari yanlarını, en azından çocukluğuna dönüyoruz yok yok biz önceki hayatına dönelim bakalım sen nerenin prensesisin gibi tuhaf diyalogların insan saflığı üzerine yazılacak bir tez konusu olabileceğini, doktorum anlatmadan da biliyordum ben. Çünkü enerji uygulayarak ablamın baş ağrısını ya da arkadaşımın bel ağrısını geçirebilmemi sadece odaklanmalarına ve kendi beyinlerine verdikleri komutlara bağlamıştım her zaman. Aynı zamanda hipnoz uzmanı olan doktorumla bazı konularda hem fikir olmamız bana yetti de arttı bile. Bu durumun hiç de düşündüğüm gibi bir şey olmadığına beni ikna etme çabasına gelince, kaygılarım daha baskın çıktılar. Üstelik akupunktur yapması için onu ben ikna ettim. Şimdi kulağımda görmek istediğim birkaç tane akupunktur iğnesiyle ve galoşlardan kurtulmuş ayaklarımla mutlu mesut yolumuza devam ediyoruz. Sırlarımı beynimde, beynimi de bedenimde tutarak hem de...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Feray Korkmaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |