..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sevginin bulunmadığı yerde us da arama. -Dostoyevski
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Toplumbilim > Mehmet Sinan Gür




31 Temmuz 2001
01 12 Küreselleşme  
Mehmet Sinan Gür
Küreselleşmeye en iyi örnek Avrupa Birliği. Ancak Avrupa Birliği damdan düşmedi. Avrupalılar yüzyılarca brbirleriyle savaştılar. Sonunda savaşmazlarsa daha iyi olacağını anladılar. Küreselleşme iki tane bir hücreli canlının sırt sırta vermesiyle başladı.


:CGAE:
Geçmişi anlamayan geleceği planlayamaz. Dünyanın gittiği yer tek devlete doğru. Küreselleşme denen şey gerçekleşiyor. Bundan kaçınmak mümkün değildir. Avrupa Birliği bunun küçük ve iyi bir göstergesi. Küreselleşmenin önüne geçilemez ancak şartları kabul edilebilir düzeye getirilebilir. Küreselleşme nasıl başladı ve amacı nedir? İki tane bir hücreli canlının hayatta kalmak ya da daha uzun süre yaşayabilmek için sırt sırta vermesi ile başladı. Nedeni ise hücrelerin yaşadığı ortamın değişmesi idi. Değişen ortamda sırt sırta veren hücreler canlı kaldı, bunu beceremeyen diğerleri yok oldu. Toplumlarda küreselleşme ailenin oluşması ve aile bireylerinin birbirleriyle yardımlaşması ile başladı. Küreselleşmede en önemli etken, nüfusun artması, ancak besin kaynaklarının sınırlı ve yetersiz olmasıdır. Küreselleşmenin iki yolu vardır. Biri antlaşmalarla ve eşit şartlarla, diğeri savaşlarla ve güçlünün güçsüzü yutmasıyla olur.

Küreselleşmenin hem devletle hem demokratikleşme ile yakından ilgisi vardır. Bunu anlamak için kısaca devletin doğuşuna değinmek istiyorum. Aile bireylerini birbirlerine bağlayan şey kan bağıdır. Kişi sayısının artmasıyla aileden daha büyük bir topluluk oluştu. Birbirleriyle yardımlaşan bu topluluk için kan bağı olmakla birlikte yetersiz kaldı. Onun yerini hepsinin bildiği dil bağı aldı. Aynı kandan aynı dili konuşan köy büyürken biraz ötede başka bir köyde aynı şeyler yaşanıyordu. İki köy büyüdü, büyüdü; sonunda besin kaynakları yetmez oldu. Hayatta kalmak için biri diğerinin besinlerini almak istedi. Güçlü olan diğerini ezdi. Yenilenlerden sağ kalanlar yenenlere köle oldular, onlar için hizmet ettiler. Zamanla onların dillerini konuşmaya başladılar. Bu burada durmadı. Nüfusun artmasıyla başka köyler ve başka dillerle karşılaşmak durumunda kaldılar. 10-15 köyü yöneten bir yönetim için dil bağı yetersiz kaldı. Yeni birleştirici olarak dinler ortaya çıktı. Toplumlar arasında daha büyük çapta savaşlar oldu. Küçük dinlerin yerini daha büyük dinler aldı. Daha çok sayıda insan ve toplumu kapsadı. Büyük dinlerin birleştiriciliği altında savaşlar ve büyüme çabaları oldu. Bu olurken bir taraftan demokratikleşme, bilim ve teknolojide ilerleme oluyordu. Din devletleri bir arada tutma özelliğini yitirdi. Yenilenler önceleri köle olurken şimdi devlet içinde hak iddia edebilen toplumlar olarak yaşadılar. Din devletleri yerini devleti bir arada tutan yeni bir özellik olarak milliyetçi devletlere bıraktı. Değişim bu noktada da durmadı. Teknoloji, hızlı ulaşım araçları milletlerin birbirlerine girmesine neden oldu. Bu aşamada zayıf olanlar ilk başta olduğu gibi güçlü karşısında yok oldular. Yakın güçte olanlar (örneğin İngiltere ve Fransa) birbirleriyle savaşmayı bırakıp, milliyetçi özelliklerini geri plana iterek yüzyıllardır savaştıklarını unutarak güç birliği yaptılar.

Bazı ülkeler (örneğin A.B.D) varlıklarını sürdürebilmek için çoktan çok uluslu bir yapı kazanmıştı. Amerikadaki Kuzey-Güney savaşı ırkçı bir devletten Amerikalılaşmış devlete geçiş sırasında yapılmıştır. Şimdi Türkiye’ye bakalım. Cumhuriyet’in ilk yıllarında ulus kimliği gerekliydi. Ama şimdi devrini doldurdu. Nasıl din kimliği ulus kimliği karşısında geri plana itildiyse ulus kimliği de Türkiyelileşme söz konusu olunca geri plana itilmeli. Bu olay belki bizim zamanımızda olmayacak. Belki yetişen yeni nesil zamanında olacak. Türkiye başka uluslarla eşit şartlarda hayatta kalabilmek istiyorsa bunu yapmak zorundadır. Aksi takdirde bizi kötü bir son bekliyor. Ülkemiz sınırları içinde yaşayan Türk olmayan ulusların -bağımsızlık dışında- kişilik haklarını tanımak bu yüzden hassas bir konu değil ölüm kalım meselesidir. Küreselleşmenin önüne geçilemeyecek. Ömrümüz görmeye yeter veya yetmez ama mutlaka gerçekleşecek. Kişiler için önemli olan doğru tarafta yer almak. Çünkü yanlış tarafta yer alan düşünceler zayıflayacak, başarısız olacak veya tümden yok olacak. Bizim için ilk aşama dünyalılaşmaktan önce Türkiyelileşmek ilkesidir. Türkiyeliler Türkiyelileşmeyi benimseyebilirse Avrupa Birliğine girebiliriz. Çünkü bu ilkeyi benimsemek dünya vatandaşlığına doğru atılmış bir adım olacak. İmrenerek baktığımız G7nin, Avrupa ülkelerinin, ABD’nin, Kanada ve Avustralya’nın üstünlüğü buradan kaynaklanıyor. Artık bunların hepsi geçmişin karışık uluslarından, ırklarından, oluşuyor. Bir lidere ve tek parti rejimine de gerek yoktur. Liderlik demokrasinin ruhuna aykırıdır. Türkiye’de bu iş yerel yönetimler reformu yasası ve sivil toplum örgütleri aracılığı ile gerçekleşecek. Çünkü toplumun kesimleri daha fazla konuşma hakkına sahip olacak.

Küreselleşme ile ilgili bir konu daha var. Bu saydığım ülkeler henüz dünyalılaşma aşamasında değiller. Halen demokratik ülke vatandaşlıkları sürüyor. Yani kendi çıkarları için Türkiye’yi yok etmek dahil her şeyi yaparlar. George Orwell’in 1984 isimli romanında herkesin bir numarası var. Herkesin ne yaptığı ne düşündüğü yakından izleniyor. Hacettepe Üniversitesi Biyoloji bölümünden Ali Demirsoy’un verdiği bir seminerde Utrecht’te yapılan bir deneyden söz edildi. Kişilerin düşündüklerini bilgisayar anlayabiliyormuş. 10-15 yıl önce bilim kurgu filmlerde gösterilen elektronik prangalar Amerika’da artık gerçekten kullanılıyor. Yakında Türkiye’de de kullanılacak. Cep telefonları, internet aracılığı ve uydular ile bir kişinin nerede olduğu ve ne yaptığı hemen bulunabiliyor. Bunlar çok kötü gelişmeler. Dünyada beni haklı çıkaracak çok olay oluyor. Amerika kıtasında 34 ülke serbest ticaret yapabilecekleri bir bölge oluşturmak istiyorlar. Zengin daha zengin, fakir daha fakir olacağı için bazı gruplar buna karşı çıkıyor. En son İtalya’da yapılan G8 toplantıları da protestolara sebep oldu. Türkiye’de çıkarılan şeker ve tütün yasaları gibi yasalar aynı belirtileri taşıyor. Küreselleşme demek, dünya vatandaşlığı demek gidip bu devletlerin bir tanesine teslim olmak demek değil. İlerideki adil bir birleşme ancak eşit şartlarda olabilir. Biz doğru davranışla yalnızca bunu sağlayabiliriz. O veya bu şekilde birleşmeye engel olamayız.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplumbilim kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yeni Bir Vatandaş Tanımı 2
İnsan Neden Sanat Yapar?
Zaman Çizgisi
Hiçbir Şey Değişmez, Her Şey Değişir
Homojen Toplum
Anti Küresel bir mektup, yanıt, öykü, şiir

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Gizemli Mısır - Tek Tanrılı Firavun Akhenaton
Müzik - Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz
Kitap - Martı Jonathan Livingston
Kitap - Suyu Arayan Adam - 1
Neanderthal İnsanı
Google Earth - Moskova'da Bir Araştırma Öyküsü
Antakya’da Bir Çiftlik ve İzlenimler
Orhan Gencebay Trt1'de
Milliyetçilik Üzerine
Nuh Tufanı

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Nazım Hikmet'ten Çanakkale Şiiri [Şiir]
Ateş ve Ölüm (Bütün Şiirler 16. 07. 2009) [Şiir]
Seni Seviyorum Bunalımı [Şiir]
İncir Ağacı [Şiir]
Bir Dosta E - Mektup [Şiir]
10 Ağustos 1915 Anafarta Ovası [Şiir]
Sevgisizlik [Şiir]
Mor Çiçekler [Şiir]
Eskiden [Şiir]
Bir Ruh Çağırma Operasyonu [Öykü]


Mehmet Sinan Gür kimdir?

Yazmayı seviyorum. Bir tümce, bir satır, bir sözcük yazıp altına tarihi atınca onu zaman içine hapsetmiş gibi oluyorum. Ya da akıp giden zamanı durdurmuş gibi. . . Bir fotoğraf, dondurulmuş bir film karesi gibi. Her okuduğunuzda orada oluyorlar ve neredeyse her zaman aynı tadı veriyorlar. Siz de yazın, zamanı durdurun, göreceksiniz, başaracaksınız. . . . Savaş cinayettir. Savaş olursa pozitif edebiyat olmaz. Yurdumuz insanları ölenlerin ardından ağıt yakmayı edebiyat olarak kabullenmiş. Yazgımız bu olmasın. Biz demiştik demeyelim. Yaşam, her geçen gün, bir daha elde edemeyeceğimiz, dolarla, altınla ölçülemeyecek bir değer. (Ancak başkaları için değeri olmayabilir. ) Nazım Hikmet’in 25 Cent şiiri gerçek olmasın. Yaşamı ıskalamayın ve onun hakkını verin. Başkalarının da sizin yaşamınızı harcamasına izin vermeyin. Çünkü o bir tanedir. Sevgisizlik öldürür. Karşımıza bazen bir kedi yavrusunun ölümüne aldırmamak, bazen savaşa –yani ölüme- asker göndermek biçiminde çıkar. Nasıl oluyor da çoğunlukla siyasi yazılar yazarken bakıyorsunuz bir kedi yavrusu için şiir yazabiliyorum. Kimileri bu davranışımı yadırgıyor. Leonardo da Vinci’nin ‘Connessione’ prensibine göre her şey birbiriyle ilintilidir. Buna göre Çin’de kanatlarını çırpan bir kelebek İtalya’da bir fırtınaya neden olur. Ya da tam tersi. İtalya’daki bir fırtınanın nedeni Çin’de kantlarını çırpan bir kelebek olabilir. Bu düşünceden hareketle biliyorum ki sevgisizlik bir gün döner, dolaşır, kaynağına geri gelir. "Düşünüyorum, peki neden yazmıyorum?" dedim, işte böyle oldu. .

Etkilendiği Yazarlar:
Herşeyden ve herkesten etkilenirim. Ama isim gerekliyse, Ömer Seyfettin, Orhan Veli Kanık, Tolstoy ilk aklıma gelenler.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.