Her gün yeniden doğmalı. -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Sevgi, sevmekle ilgili acılardan, hazlardan dem vurulur. Çoğu zaman kalbin haddeden geçmiş hali, ‘gönüldür’ sevmenin sorumlusu. Yani, sevme organı olarak bilinir kalp. ‘Kalbimi verdim ben sana’ olur; ‘Ah kalbim ben senden…’ olur. Aştan bıkan: ‘Son verir kalbinin işine.’ Kalp denilen düz-çizgili-pötikare kaslardan oluşan vücudun en mezbaha çukuru halli, kan revan içindeki organı nasıl becerir böyle ince duyguları üretmeyi, depolamayı, konuk etmeyi. Kan bankasındaki soğutucularda, naylon torbalarda saklanan kan torbalarından pek de farkı olmayan bu organın kerameti böyle ‘Suzinak’ fasıllarda hafifçe sızlamasından ibarettir. Oysa marifet sızlamakta olsaydı, gök gürültüsü tonunda gümbürdeyişlerle sızlayan kalın bağırsaklar en harbi sevme organı olurdu. Aşk acısını, gönülden, gönül denen kan pompasından daha bir içli yaşar kalın bağırsaklarımız. Birini sevmeye görün bir guruldar bir guruldar yerinde duramaz. Ayrılıklarda en çok üzülen odur. Kas katı kesilir. Uzun süren ayrılıklar sonrası kavuşmalarda, iç içe geçmiş halkaları bıngıldar durur. Hazdan dalgalanan bedenlerin doyuma ulaştığı noktada, zurnanın son deliği sayılsa da, benim diyen klarnet ustasına taş çıkartan sesleri çıkaran odur. O zaman insanlar, kalın bağırsaklarıyla mı seviyorlar diyeceğiz. İlk sevgi tepkisi veren organ gözlerdir. Bir başka dalgalını verir, bebeğinin etrafını saran açık deniz yosunları. Ortadaki siyah nokta bir başka parlar. Meraklısı keşfetmiş, insanın âşık olduğunda ilk sinyali veren organı gözleriymiş. Onlara bakılırsa sevme organı gözlermiş. Sevdiğine dokunduğunda, hazan yaprağı gibi titreyen; buzdolabından çıkarılıp güneşe bırakılmış kola şişesi gibi terleyen; kanı çekilip dondurmacı küreği gibi buz kesen ellere ne demeli? O da kendisine göre tepkiler verir sevgi dalgalanışlarına. Bir zamanlar hakları yenilse de, karşı cinsin bir göz süzüşüyle, vücudun tüm kanını çekip kora kesen organlarımız, son dönemlerde başlıca sevme organımız sayılıyor. Hastane acil servislerine; ‘’ölene kadar seveyim’’ derken, önlerine artlarına garip cisimler saplanmış gelen hastaların sayısı; ‘sevme organlarını’ oraları sananların sayısına paralel olarak artıyor. Ben size ufak bir sır vereyim. Sevme organımız: Ceviz içi gibi, damarlı zarının içinde çevresindeki zırha sarılıp, kıvrılmış yatan beynimizdir. Beyni, şirazesinden çıkmışlar; sevgi sinyali vermekten zarı dingildeyen beyinler de var. Onlar, birilerini sevip sevmediklerini bir yerlerine sormalarına fırsat kalmadan sevgi tavasında tereyağı gibi eriyip gidenlerdir. Doğuştan sevme özürlüleri saymayın. Böyleleri, ‘Birilerini sevip sevmediklerini’, nerelerine sorarlarsa sorsunlar hep aynı yanıtı alırlar: ‘Kaça?’ Onların sevme organları kullanılmamaktan dumura uğramıştır. Geçin onları. Birini sevip sevmediğinizi anlamak için beyninize sorun, düşünüp size kararını bedeninizin değişik organlarına sinyal yollayıp bildirsin. Diğer organların sevgide cürümü, ustasının talimatına uyup; tezgâhın tozunu alan, şalumayı yakan, aletleri toparlayan bir kuyumcu çırağı kadardır. Kayseri /2006
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hardal Biber, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |