"İşimden büyük tat aldığımı söylemeliyim." -John Steinbeck |
|
||||||||||
|
soğana tuz ve yokluğa kardeşken ekmek -bir sırtlan bağırtısıyla kana bulanmıştı hürriyet her derin kuyu kazılırken kimliksiz topraklarda içini dolduracak cılız bedenler yetişiyordu!! kursaklarında alın terinin namusunu saklayan -analarla../ Anadolu’da kim ki toprağı işler ve kim ki soyayı eker o zaman bir velvele kopar apoletin potinleri çökerdi bel kemiğine -yarım asırlık unutulmuşlukla taşınırdı bu güne!! garipliğe müptela kılınmış ceddim daha dün pire yetiştirirken cezaevine siyah puntolarla idamlar işleniyordu -günlük gazetelerin sür manşetine ah ben niye çocuktum ki yada niye büyüktü o zaman ki çocuklar elleri, gözleri ve beyinleri niye vardı -neden düşünürdü aydınlar ben bir şairin dudağında kalan son kırıntı mıyım yada yağlı ilmekte gülümseyen yüzde gamze geçmişimde haklılığımla mağrur dağların -bugün doğurduğu fare miyim / neyim kitapları yakılmış / şiirleri satılmış yaşlı gözlerin tırnakları çekilen parmaklarında derin sızı mıyım kömürle yazılırken zindanlarda şiirler taş duvarlara ve bir vatanın özgürlüğü için kendi özgürlüğüne sövüp saymışsa Nazım şimdi ben ihtilallerde kurşuna dizilen masumluğun -piç çocuğu muyum / neyim!! birilerinin küspesine sıcak su katarken düzen yedi kat yerin dibine gömülen beynimin kas katı kesilen en kılcal damarlarına asiliği işleyen ve durmamışken / durmuyorken hiçbir tren doğru istasyonda -şimdi ben../ çöp kovasına atılmış sahipsiz çocukluk muyum / neyim bugün şarkılara beste çocukluğumun sancıları alkış tutulur binlerce düşün kan toplamış bakışlarına memleketim derken / memleketsizliğe mahkum ölümler yazılıdır tarihte şimdi ben / milyarlarca öldürülen hücreye can verirken beynimde -haksızlığı ıskalamış yağlı bir kurşun muyum / neyim geçmişinle gurur duy evlat diyorken babam sarı saçlarımın diklenişinden anlardım o kadar soğuktu ki elleri / iki büklüm beli ve kara toprağa bakan gözleri / bilirdim -derisi soyulmuş çıplak geleceğe sattığını beni daha naylon çantama girmemişken emperyal kitaplar ve daha dilime dolanmamışken vatan hainliği Nazım’ın dipçikle tanışmışlığım da bir şiirle başlıyordu / bilirdim -işkencelerin kara lastikle başladığını / görürdüm -annemin suyla taşı nasıl haşladığını şimdi yaşadığım kravatlı medeniyet denen illet ve özgürlük diye boyanmış satılık bu hürriyet -boğazımda düğümlenen yutkunmalarla beslenen hıçkırık istiklal peşinde koşan dedemin mavi gözlerinde batan bir güneş midir devrim türkülerine söz olmuş şiirlerin notalarına ses veren -kopuk bir tel midir!! Levent Saral
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Levent Saral, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |