Yaşam hoştur, ölüm rahat ve huzurludur. Zor olan geçiştir. -Asimov |
|
||||||||||
|
İşte bende oldum olası bu tarz, karanlık sokaklarda dolaşmaktan keyif alırım. Sadece sizden farklı olarak her geceye hüzünle başlarım. Ve gecenin sonunda kendimi dertlerimden kurtulmuş, hafiflemiş olarak hissederim. Neden mi hüzünle başlıyorum? Biraz bekleyin. Öncelikli olarak size biraz kendimden bahsetmek istiyorum. Ben 30 yaşlarında, uzun boylu, geniş omuzlara sahip, hafif esmer biriyim. Uzun saçlarım var. Uzun olması oldukça önemli benim için. Çünkü sağ yanağımda insanı dehşete düşüren bir yaram var. Ve saçlarımı açtığımda bunu rahatlıkla gizleyebiliyorum. Bir kaza sonucu 15 yaşımdayken olan bu yanık izi, ben büyüdükçe inanılmaz ölçüde çirkinleşti. O kadar ki; biri, bir gün haberim olmadan sağ yanağımdan fotoğrafımı çekse ve size beni bu şekilde gösterse, beni ucube sanmanız içten bile değil. Ama emin olun asla böyle bir anıya müsaade etmem. Ve henüz etmedim. Bunun dışında hiçbir fiziksel kusurum yoktur bayım. Sadece bu bile insanların benden uzaklaşması için yeterli bir neden aslında. Bende sırf bu yüzden yıllardır karanlık sokaklarda dolaşıyorum. Ve benim gizlemeyi beceremediğim yarayı, gecenin karanlığına teslim ediyorum. Ah güzelim gece, bütün çirkinleri örten, insanları eşitleyen, ilahi karanlık sana ne güzel anılar borçluyum. Benim normal insan gibi yaşamama bir iki saatliğine dahi olsa izin verdiğin için. İlk kazayı geçirdiğim yıllarda bunu kabullenmem elbette kolay olmadı. Ne ıstırap yıllarıydı benim için. Gençliğim en güzel günlerinde birden bire yaşlanmıştım. Evden çıkmıyor deliler gibi Tanrı’ya lanet okuyordum. Tüm o teselli adına yaklaşan insanlardan tiksinmiştim. Hepsi beni anladığını ve yaşamam gerektiğini söyledikten yalnız birkaç dakika sonra ayna karşısında saçlarını düzeltiyorlardı. Bunu da beni incitmeden, doğal bir şekilde yapıyorlardı. Ayna bir insanın en büyük düşmanı olur mu yıllar boyunca? 15 gün hiç aynaya bakmadığım olmuştur benim. Nefret ediyordum, gerçeği kusursuzca yansıtandan. Tüm ısrarlara rağmen okuldan ayrılıp, kendimi yalnızlığa adadım. Uzun yıllar en yakın dostlarımla bile konuşmadım. Bir dağ evinde gençliğimi tükettim bayım. Bunun anlamını bilebilir misiniz? Her insanın gururla andığı, hayatının baharını ve hep gülümsenerek hatırlanan o büyülü saatleri ben yaşamadım. İzin verin de sizden farklı düşüneyim o yüzden biraz. Güzellik üzerine neler düşünmedim ki. Ruh güzelliği, erdem adına ne palavralar dinledim. Hepsinin sonunda beni süzen aşağılık bakışları gördüm. Kırılgan ve çabuk gücenen bir yapım var. Bu benim gururumdur baylar. İnsanın, tüm insanlar tarafından lanetlendiği anda; kendisine olan inancı –gururu- yiterse yaşayamaz. O yüzden intiharı hiçbir zaman düşünmedim. Kibirli ve gururlu biriyim ben. Bana yaptığınız her iyiliğin arkasındaki, acıma duygusunu benim kadar iyi göremezsiniz. Bu yüzden yıllarca nefret ettim sizden ve tüm o yüce değerlerinizden. Bunların önemsiz olduğu çok erken yaşta gördüm. Uzun yıllar bu duygular adı altında yaşadım ben. Sizin her duygunuzu gören ve sizden nefret eden biri olarak; sizleri gözlemledim yıllar boyunca. Ve sonunda sizin inanılmaz ikiyüzlülüğünüzü keşfettim. Sahtelik ve kandırma. Buydu beni tekrar sizin aranıza indiren. Siz yıllarca kendi kusurlarınızı gizlemek adına ne büyük yalanlar üretiyordunuz. Yalan hayatı yaşayan, hiç sevmediği davranışları en ufak falsosuz yapan insanlarınızı gördüm. İşin acı tarafı hiçbirinizin yüzü bile kızarmıyordu. Gayet mükemmel oynuyordunuz yalan hayatınızı. Sahte gülmeler, yalandan acılar gördüm. Ve gördükçe size olan saygım arttı. Evet yanlış duymadınız saygı duydum size. Siz iğrenç yaşamlarınızda tiksinmeden yemek yiyen insanlardınız. Tüm kusurlarınızı örtmenin bir yolunu bulmuştunuz. Bataklıkta gururla açan bir gül gibiydi tüm yaşamınız. Ve onda ışığa lanet okudum. Benim kusurumu örtecek tek şey güneşin kararmasıydı. Bir insanın kusuru için koca güneş söner miydi? Elbette böyle bir şey olmadı. Ben karanlıkta yaşamaya başladım. Güneşi reddettim. Tüm erdemlerinizin bana tekrar geri döndüğünü dehşetle gördüm. Olsun neticede beni sadece gece için bile olsa aranıza almıştınız. Bu bile yeterliydi benim için., İşte barlar sokağı benim için o yüzden kutsal bir yerdir. Ve her girişimde yüzüme bakan –gülerek bakan- insanlarda gördüğüm bir özellik beni onlara daha yakınlaştırdı. Sizde karanlığı seviyordunuz. Tüm güzelliklerinize rağmen, kendinize olan güvensizliğiniz ve korkaklığınız karanlığa çekiyordu sizi. Biz aslında tümüyle gerçeği görmeye alışkın değildik. Gerçek bizi hala korkutuyordu ve biz sığınacak bir karanlık arıyorduk. O eski ışıklı salonlar, balolar bizim için, kaba ve olmak istediğimiz hayalden başka bir şey değildi. Tüm bu gerçeği gördükten sonra size olan sevgim -tamamen sizin bana duyduğunuz acımaya bağlı olan sevgim- arttı. En azından ben kusurlarımı gizlediği için ışığa sırt çeviriyordum. İşte bu yüzden ne zaman bir barlar sokağına girsem, içimi garip bir hüzün kaplıyor ve başımı yukarı kaldırıp, sönük olan aya gülümsüyorum. Şimdi yine o sokaktayım ve karşıdan gelen şu karanlık gölgeye bir selam vereyim. - İyi akşamlar hanımefendi ne karanlık bir gece değil mi? - Evet, evet çok karanlık insanın içini ürpertiyor.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © onur güner, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |