Kelepçeye ne gerek var. Elim kolum bağlı. Ben yalnızlığa mahkumum. Sen olsan olsan bir gardiyan olursun. Oysa ben bütün zincirleri kırmak isterim. Sen ise sadece hapsetmek istersin beni senin zindan gibi karanlık dünyana. Senin kapasiten budur. Bir mum yaksam karanlığı yok etmek için, rüzgar olursun. Yağmur olursun kara kışta penceremi tıklatırsın. Ben içerde donarım. Anla artık yan yana iki dağ gibiyiz. Aramızda derin uçurumlar var. Bir yol gibiyiz, keskin virajlarla dolu. Bir şehriz, benim semtime uçak uğramaz. Sen ise havalı havalı dolanırsın granit taşlar üzerinde. Sen bir mendilsin çeyiz sandığında, ben de bir mendilim cenaze töreninde. İki ülkeyiz sınır sorunları olan. Ne kadar sınırları zorlasak, o kadar aramızda savaş çıkar. Barışık yaşayamayız bu yüzden. Bir ovayız, aramızdan nehir geçer. Su gibi aksa da zaman, birbirimize kavuşamayız. Ne zaman aramıza bir köprü kursak, hep intiharlarıyla göndeme gelir. Geç öğrenene aptal denir. Geç öğrendim senin ayrı bir dünya olduğunu. Senin dünya görüşüne göre benim hiç önemim yok. Önemli olan aşkımız dersin. Oysa aşkı bu ifade bitirir hiç bilmezsin. Beni hiçe sayarak sevebileceğini sanırsın. Aşkı benim önüme geçirirsin. Aşk yan yana yürümektir oysa. Sen yine beni suçlarsın. Aklımı alıp sonra beni düşüncesizlikle suçlarsın. Aklı olmayanın düşüncesi de olmaz bunu bilmez misin? Şimdi ne kadar kafama vursam azdır. Seni baş tacı ettiğim için. Seni başımın üzerine çıkararak, başıma bela ettiğim için. Bir suç ki keskin bir bıçak gibi ortada durur. Ne katil ortadadır ne maktül. Sonra kan gövdeyi götürür. Polis gelir maktülün dantelli kilodunu görür. Bıçağı saplayan el mi suçludur, kiloda danteli ören eller mi, yoksa kilodu gören gözler mi? Sonra polis maktülü alıp götürür. Otopside maktül anadan uryan soyundurulur. Tekrar kesilir ve dikilir. İlk kesen eller mi suçludur, sonradan kesen eller mi? Dantelli kilodun kumaşını kesen, neyi kimden korumuştur. Maktül hem tecavüze uğramış hem de öldürülmüştür. Maktülün dantelli kilodu çöplükte bulunmuştur ama katil bir türlü bulunmamıştır. Katil çok temiz bir iş yapmıştır. Ölen olur kalan sağlar bizimdir misali bir durum söz konusu olmuştur. Katil aramızda dolaşırken, maktül mezarda çürümüştür. Bir aşk ki bıçak gibi keskin. Ya bu aşk beni yaralar ya da seni öldürür. Bizim ilişkimiz kanla biter. Ne bu aşk beni yaralasın sen suçlu ol ne de bu aşk seni öldürsün ben katil olayım. Bırak ayrı yaşayalım. İki cenaze gibi yan yana durup milleti ağlatacağımıza, iki göz gibi yan yana durup halimize ağlayalım. İki gözün gözyaşlarının aktığı yolların ayrı olması gibi biz de üzülmemize rağmen yollarımızı ayıralım. Yeni bir hayata göz kırpalım. Bir cep telefonu çalınan da üzülür, çalınan hayatların mağdurları da üzülür. Bu iki üzüntünün adı aynı olsa da derecesi farklıdır. Sen cep telofonun çalındığı için üzülürsün. Ben hayatımı çaldığın için üzülürüm. Sen o telefonu bulsan da artık beni bir daha arayamazsın. Üzüntü farkıyla yollarımız ayrı düşmüştür. Senin cep telefonunda benim eski numaram olsa da, yeni numaramın son rakamları kapı numaramın sayıları olmuştur. Sana kapıları kapadığıma göre, beni aradığında telefonu niçin açayım sana. Elimin değdiği her yerden, elimin tersiyle seni kovmuşumdur. Şimdi gelip ellerimi öpsen de nafile. Nefret günleri sona ermiş, şeker bayramı olmuştur. Seninle ayrılalı beni çocukça sevinçler bulmuştur.