..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Gerçeğin dili çok yalın. -Euripides
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Unutulamayan Dönemler > Emine Pişiren




12 Mart 2010
Yahya Kemal Beyatlı'nın İki Aşkı Vardı...  
Emine Pişiren
Sedat Bey, aynı zamanda Yahya Kemal Beyatlı Şairimizin de bir öğrencisiydi. Birkaç saat sonra gün batacaktı ve ben yine İstanbul-umu özlemiştim. Baharat tadında benim dudaklarımdan döküldü ünlü şairin dizeleri, bir bir özlemini içtiğim İstanbul-umla birlikte…


:BDDJ:



Mart ayının ilk haftasıydı. Yağmur aralıksız bütün gece yağmış ve toprak da suya kanmıştı.
Terasa çıktığımda kızıl çamurların yer yer yağmurla bıraktığı izleri ile karşılaştım. Bahçeyi suladığım hortumu açıp, paçalarımı sıvayıp işe koyuldum. Terasım, zaman zaman inziva köşelerimden biriydi. Güneyde Edremit Körfezi, batıda Kaz Dağlarının koyu zümrüt rengi göğe dokunuşu sabah ve akşam farklı renklere bezenirdi. Gözlerim mavi ve yeşille öpüşürdü.

İşte bu anlarımda anılarım depreşirdi, her biri renk renk körfezin maviliklerinde uçuşurdu adeta. Hele biri düştü ki şimdi de en sevdiğim anılarımdan biridir. Sedat İçgören düşüverdi. Eski Opera ve Balesi Müdürüydü ve her sabah sevgili eşi Lamia Hanımın provasının bitişine kadar beklerdi. Bu süreyi birlikte geçirir ve Türk Kahvesini yudumlarken bol köpüklü, uzun soluklu sohbetlerimizin de tadı hala dimağımda saklıdır.

Sedat Bey, aynı zamanda Yahya Kemal Beyatlı Şairimizin de bir öğrencisiydi. Birkaç saat sonra gün batacaktı ve ben yine İstanbul-umu özlemiştim. Baharat tadında benim dudaklarımdan döküldü ünlü şairin dizeleri, bir bir özlemini içtiğim İstanbul-umla birlikte…

"Körfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin:
Geçmiş gecelerden biri durmakta derinden;
Mehtap... İri güller... Ve senin en güzel aksin...
Velhasıl o rüya duruyor yerli yerinde!"

Benim rüyam da yerli yerinde şimdi.
Yine bir sabah Sedat Bey AKM deki odama geldi. Sıcak kahvelerimizi yudumlarken;

-Biliyor musun, Y.K Beyatlı’nın iki aşkı vardı, demişti.

Merakla sordum:

-O aşklarını tanıyor muydunuz?

-Birini duydum ama görmedim. Diğerini sende biliyorsun.

Şaşırmıştım!

-Aa, gerçekten mi, tanıyorum?!.

-Evet, onunla yaşıyorsun zaten.

Gözleri sevecen gülümsemeyle ışıl ışıldı Sedat Beyin.

-İstanbul ve Celile Hanım, Nazım Hikmet’in annesi Celile Hanım…

Ve başladı Celile Hanım ile olan aşkını anlatmaya.

Yahya Kemal Beyatlı 1916 senesinde tanıdığı Celile Hanım, eşinin ihanetine dayanamayıp ayrılmış ve oğlu Nazım Hikmet ile birlikte yaşayan bir ressammış. Şairimiz ile olan aşkı tüm İstanbul-un dilinde dolaşırmış. Sık sık Celile Hanımla buluşan şairimiz, aynı zamanda genç Nazım Hikmet’in de öğretmeniymiş. Annesi hakkında ayyuka çıkan aşk dedikodularından etkilenmiş ve bir gün ders bitiminde;

“Hocam olarak geldiğiniz bu eve babam olarak gelemezsiniz! “ sözlerini bir kâğıda karalamış ve hocasının eline sıkıştırmış.

Sedat Bey, duygulanarak anlattığı bu yarım kalan aşk öyküsü bende farklı bir hüzün bırakmıştı.

-Peki, bir daha görüşmemişler mi Celile Hanımla? diye sordum.

- Hayır görüşmemişler. Hatta bu ayrılığa sadece oğlu Nazım değil yakın dostları da neden olmuş. Çünkü Yahya Kemal aşırı kıskanç olduğu gibi bohem yaşamı bırakıp, Nişantaşı’nda yaşayan aristokrat bir hanımefendi ile birlikteliği göze almamış, kimi çevreye göre.

-Anlamadım, Celile Hanım mı, kıskançmış?

-Yok, canım, Yahya Kemal. Hatta bu ruhsal gel-gitler olduğu zaman;

“Kirpikleri süzgün o ihanet dolu gözler/Rikkatle bakarken bile bir fırsatı özler” sözlerini bir peçeteye yazmış.

-Oyy, çok ağır ve paranoyalı dizeler yazmış.

-Evet, hatta bu aşk hocamın aklını başından alacak boyutlarında derbeder hale getirmiş.

-Nasıl, Yahya Kemal gibi bir insan kendini dağıtmış mı?

Kahvelerimizi bitirmiş ama sohbetimiz daha da koyulaşmıştı. Benim iştahlı bakışlarım Sedat Bey’i daha da anlatmaya şevkli kılıyordu.

-Bahriye Okulu Heybelide-dir bilirsin.

-Evet.

- İşte, hocam o okulda ders verirdi. Çoğu günler adada kalırdı. Hatta, bir keresinde bu gönül münasebeti olduğu zamanlarda Celile Hanım; sıklıkla etkinliklere gidermiş.
Yine İstanbul-un çapkın bir Hakkı Paşası etkinlik düzenlemiş, bu etkinliğe Nişantaşı simalarından Celile Hanımı da davet etmiş. Sevgilisinin gideceği kaygıları sarınca şairimizi söz almış “gitmeyeceğine” dair Celile Hanımdan.

Sedat Beyi soluk almadan dinliyordum. Sanki tarihin bir sayfasını açmış okumaktaydım. Yaşı yetmişin üzerinde olan bu tonton ihtiyarı her sabah görmeye alışmış ve ona karşı duyumsadığım asil duyguların tutsağı olmuştum. Konuşması muntazam ve akıcıydı. Ara sıra bakışları donuyordu, masamın üzerindeki lambaya doğru, bazen de çalıştığım odanın penceresine takılı kalıyordu. Gümüşsuyu’na bakan apartmanların gri renklerindeydi…
Elleri karın hizasında kenetlenmişti. Başparmakları birbirine değmeyecek şekilde döndürürken;

-Hocamın o gece içi rahat değilmiş,… Kıskançlık krizleri yüreğini kıskıvrak sardığı o gece, havanın sert lodos olmasına rağmen, bolca bahşişleri sandalcıya verip güçlükle adadan Maltepe sahiline ulaşmışlar. Gecenin o saatinde bir araç bulamayan hocam, koşarak Bostancı Karakoluna varmış ve oradan bir araçla Nişantaşı’na gelmiş. Sevgilisi Celile Hanımın oturduğu apartmana varmış tabi…

-Bu gerçekten çılgınlık, dedim.

-Hem de ne çılgınlık. Ee, adı aşk bunun… O gece Celile Hanımın evde olduğunu öğrenince içi rahat etmiş. Hocam sabaha kadar uyumamış ve apartmanın tam karşısında bir meyhanede sabahlamış. Sabah olunca sevgilisinin bu perişan halini görünce çok hislenmiş Celile Hanım. Bu olaydan sonra evleneceklermiş ama işte nedense her aşkın sonundaki ayrılık çanları bu aşk içinde çalmış.

-Evet, hem de seve seve ayrılmışlar. Çok üzüldüm. Daha sonra hiç karşılaşmışlar mı?

- Hayır, hiç. Zaten Celile Hanım bu ayrılık sonrası Paris’e gitmiş. Yahya Kemal öldüğünde çalışma masasında Celile Hanıma ait özel bir zarf bulunmuş. İçinde birbirinden güzel aşk şiirleri olan… Bir de bir not yazılı altında hocamın imzası olan, ilişikte de kurutulmuş çiçek, tarih 1919…

Buruk bir sızıyla yutkunmuştum, hüzün boğazımda yapış yapıştı. Merakla fısıldadım:

-Ne yazılıymış, Sedat Bey?

- “Aşkından vazgeçmediğim kadının, o veda gecesi nadide göğsünden aldığım çiçektir.1919”

Sedat Beyin gözleri kızarmıştı. Cebinden ütülü mendili çıkartıp, gözlerini tek tek kuruladıktan sonra;

-Hocama çok kadın âşık olmuştu. Kız öğrencilerinden biri ona o kadar âşıktı ki, bir keresinde biz Küçüksu sırtlarında yemeğe davetliydik. O gece Necip Fazıl ve şairler damları-eşleri ile gelmişlerdi. Yemek sonrası her şair kadeh kaldırıp sevdiği insan ithafen dizeler okurdu. Sıra Y.Kemal Hocama geldiğinde ne yaptı bilsen…

-Ne yaptı?

-Bahçedeydik ve boğaz ayaklarımızın altındaydı. Güneş batmak üzereydi. Kadehini yukarı kaldırdı, birlikte geldiği kız öğrencisine birkaç dize okuyacak sandık. Ama o “Kadehimi aziz İstanbul-um-un Sarayburnu’n undan batan akşam güneşimin şerefine kaldırıyorum!” dedi.

-Anımsıyorum bir şiiri vardı şairin…

-İşte o şiir bu yemek sonrası yazılmıştır.

"Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer."

Sedat Beyin coşkuyla okuduğu dizeler, içimi ürpertmişti. O anılarını boca ederken ben okuduğu mısraların tesirindeydim ve hüzün dudak kıvrımlarımıza asılı kalmıştı.
Sedat Bey o gün odamdan ayrılmadan önce;

-Yahya Kemal Hocam ömrünün sonuna kadar bir tek kadın sevdi. O bir kurt gibi de öldü…

-Beni şaşırtıyorsunuz Sedat Bey, Kurt gibi ölmek de nasılmış?

Hoş bir tebessümle yanağıma makas attı:

-Bir kurdun eşi ölürse o kurt bir daha asla başka bir dişi kurda bakmaz. Ve yalnız ölür.

İda’nın gün ile buluşması ve tel tel kızıl saçlarını zümrüt rengi kaplı eteklerindeki erguvan rengine bürünmesine uzandı bakışlarım. Ve fısıldadım ünlü şairin dizelerini:

"Rüya gibi bir yazdı. Yarattın hevesinle
Her anını, her rengini, her şiirini hazdan.
Hala doludur bahçeler en tatlı sesinle!
Bir gün, bir uzak hatıra özlersen o yazdan…"

Mart ayının ilk haftası toprağa düşen cemre doğayı kışkırtmış, baharın kendine has toprak kokusu, gün batımına karışmıştı…

Sahildeki beyaz martılar kayalıklarına çekilmeden önceki son çığlıkları, gün batımına eşlik ederken;

Havada hüzünlü bir aşkın kokusu asılı kalmıştı...


Emine Pişiren/Edremit-Akçay
12.Mart.2007
Not: Yukarıda kaleme aldığım anı yazım tamamen gerçek ve bana aittir.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın unutulamayan dönemler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sular Altında Uyumaya Bırakılan Tarihimiz
Şimdi Herkes Alkış Tutar, Peki Neden?
Kanlı Sırtlara Adım Atmıştım - 1 -

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Değerli Yazım Dostumuz Sayın...
Yarım Somun Yemek İçin Orospuluk
Entellektüel Kadınlar Nasıl Bir Erkek Arar?
Yoksa Canınız Hoşaf mı Çekti?
Allah'ın Laneti Üzerlerine Olsun!..
Eh, Burası Türkiye
Her İkisi de Bir Şairin Asil Yüreğine Sahiptiler
Havada Bok Kokusu Var Baba
Atatürk'e Duyulan Bu Öfke, Bu Nefret Nedendir?
Hadi Yıkayalım Ruhumuzu!..

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Adamdan Saymışız [Şiir]
Ah Ulan Istanbul! [Şiir]
7. Didim Şiir ve Şairler Buluşması [Şiir]
Çekinme Söyle [Şiir]
Yağmur Kuşu Suskunluğu [Şiir]
Hangi Dua İle Sana Gelelim? [Şiir]
İsterdim [Şiir]
Davetsiz Konuk - 1 - [Şiir]
Madem ki... [Şiir]
Git Demene Gerek Yok [Şiir]


Emine Pişiren kimdir?

Yazmayı, okumayı ve birikimlerimi paylaşmayı seven biriyim. Edremit'in yerel bir gazetesinin köşe yazarıyım. Bazı web sayfalarında da edebiyat adına paylaşımlarım yayınlanmaktadır. Sevgi ve ışık sizle olsun.

Etkilendiği Yazarlar:
Mehmet Emin Yurdakul, Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Victor Hugo, Balzac, Leo Buscaglia, Eric Frrom, Irvın Yalom, Dale Carneige, Doğan Cüceloğlu, Haluk Yavuzer...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.