"Yumuşak olma ezilirsin, sert olma kırılırsın." -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
“EVET” ci kardeş, sen de “Yaşasın, bir oy daha kazandık!” diye düşünüp erkenden sevinme! Çünkü ben “EVET”e basacağım demiyorum, “EVET”i basacağımı söylüyorum. Referandum için oy verirken kullanacağımız mühürde “EVET” yazmıyor mu, işte ben onu basacağım. Hem “EVET”cilere hem de “HAYIR”cılara söyleyecek bir çift sözüm var. Daha doğrusu onları biraz eleştirmek istiyorum. Önce “EVET”cilerden başlayalım: -Sevgili “EVET”ci kardeşim, sahi senin değiştirmek istediğin anayasa 1982 Anayasası mı? Çünkü otuz senede değişe değişe o anayasadan pek bir şey kalmışa benzemiyor da… -Sevgili “EVET”ci kardeşim, elini vicdanına koy ve söyle: 1982 Anayasası’na “evet” oyu verdin mi vermedin mi? Çünkü bu anayasa yüzde 91 oy ile kabul edilmişti. Verdiysen zorla mı verdin? Zannetmem, çünkü o günleri çok iyi hatırlıyorum; referandumda ne kimsenin boğazına bıçak, ne de kafasına tabanca dayandı. Gittin oyunu attın, geldin. Yoksa bu günlerin modası olan “gömlek değiştirip, değiştim!” modasına sen de mi uydun? Ya da “dün dündür, bu gün de bu gündür” mü diyorsun? -Sevgili “EVET”ci kardeşim refarundumu etkilemek için kömür, erzak paketi, şapka, tişort ve üzerinde “EVET” yazılı kahve paketleri dağıttın mı dağıtmadın mı? Dağıtmadıysan mesele yok, ama dağıttıysan bu bir nevi rüşvet sayılmıyor mu? -Sevgili “EVET”ci kardeşim, bu oylanan maddeler değiştirilirse başta Kenan Evren olmak üzere 12 Eylülcülerin yargılanacağına inananacak kadar saf mısın? Hukukcular zamanaşımı nedeniyle bunun mümkün olamayacağını söylüyorlar da… Biraz da “HAYIR”cıları eleştirelim: -Sevgili “HAYIR”cı kardeşim, vatandaşa neden “Hayır” demeleri gerektiğini anlatabildiğinize inanıyor musunuz? Çünkü ortada atılmış birkaç slogandan başka, yapılmış tatminkar bir açıklamaya rastlanmıyor da… -Sevgili “HAYIR”cı kardeşim, referandum için yeterince çalışıyor musunuz? Üç beş yerde miting düzenlemekle bu yarışın kazanılamayacağını göremiyor musunuz? En az rakipleriniz kadar çalışmanız gerektiğini bilmiyor musunuz? Bana kalırsa bırakın rakipleriniz kadar çalışmayı, onların yarısı kadar bile çalışmıyorsunuz. -Sevgili “HAYIR”cı kardeşim, 12 Eylül 1980 günü bizler çok farklı bir Türkiye’de uyanmıştık, tam otuz yıl sonra 13 Eylül 2010 sabahı da, (şöyle veya böyle) gene çok farklı bir Türkiye’de uyanacağız. Bunun bilincinde misiniz? Bilincinde iseniz uykularınızın kaçması gerekiyor… Oysa sizler çok rahat görünüyorsunuz… ** Devlet büyüklerim size de bir-iki sözüm var: -Sevgili devlet büyüklerim, önce bu milleti bilmem kaç etnik gruba bölerek insanlarımız arasına ayrılık tohumları ektiğinizi fark etmediniz mi? Şimdi de geçmişte kalmış, kabuk bağlamış yaraları kaşıyarak Dersimliler’de CHP düşmanlığı yarattığınızı görmüyor musunuz? Görüyorsanız birkaç oy için buna değer mi? -Sevgili devlet büyüklerim, toplumumuzdaki insanlarımızın çoğunun “geçim derdi” en baş sorunu iken, sun’i gündemlerle bu toplumu oyalamanın, ekranlarda ağlayarak duygu sömürüsü yapmanın Türkiye’nin hangi derdine çare olduğunu söyler misiniz? -Sevgili devlet büyüklerim, halk oylaması evet 12 Eylül’de olacak, ama bu anlayışla devam edilirse yaratılacak olan toplumsal depremin şiddeti de 12 olacak. Bu deprem şu AKP’li, bu CHP’li, bu MHP’li, şu bilmem neli diye ayırım yapmayıp herkesin hanesini başına yıkacaktır. Çünkü hepimiz aynı fay hattının üzerindeyiz. Vakit geç olmadan bir önlem almayı düşünüyor musunuz? ** Son Sözler: Erkan Yolaç’ın yıllarca sunduğu “Evet mi, Hayır mı?” yarışmasında “Evet” dersen de kaybediyordun, “Hayır” dersen de… Acaba referandum sonrası Türkiye’yi bekleyen akibet bu mu? Yani, ey Türk Halkı “evet” dedin ve kaybettin, ama ben “hayır” demiştim. Olsun, gene kaybettin!.. Bir de Kamuran Akkor’dan dinlediğimiz “Evet mi, hayır mı?” diye soran güzel bir şarkı vardı. Burada ise sevgiliden beklenen cevap tabii ki “evet”. Çünkü bu şarkının sonunda “evet” demezse sevgili tehdit de ediliyor. Bakın şöyle: Bir gün başkasını seversem eğer İnan kabahatli değilim hiç ben * Peki benim bu konudaki görüşüm ne? Öyle ya, dakikalarca başınızı ağrıttıktan sonra bir fikir beyan etmeden kaçmak olmaz. Ben diyorum ki: Referandum sonucu şimdiden TÜRKİYEM için “HAYIR”lı olsun!..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |