Dünyanın tüm acıları bir çiçek olurken, benim mutlu bir kelebek gibi ortalıklarda dolaşmamı kim bekleyebilir? Yüzüm tüm acılara sürtünürken, yanaklarımın yeni yağmış bir karın doldurduğu dağ yamacı gibi olmasını kim isteyebilir? Ey sevgili, yağmur yağar, dolu yağar, yapraklar dökülür toprağa. Bir yapraksan ve ayaklar altında eziliyorsan, rüzgarı mı, ağacı mı, ayak diplerini mi, yoksa sonbahar renginde iken bile senin can alıcı güzelliğini göremeyen gözleri mi suçlayacaksın? Ey sevgili gözlerinin yeşili bana güzel bir bahar havası yaşatmazken, benim için dökeceğin gözyaşları yüreğimin kurak topraklarında neyi yeşertebilir? Yüzüm bir duvar resmidir, sarmaşıklarının mor çiçekler açtığı. Hayat bana ya acı bir tebessüm verir, ya da mor çiçekler açtırır yanaklarımda. Sen bir beyaz gül olsan da yüzüme değmez güzelliğin. Kaldı ki sen ne beyaz gül olursun ne de bir aydınlık verirsin hayatıma. Grisin ya da kopkoyu siyahsın. Sen o renkle rahibe olsan ne yazar! Kaldı ki siyahın yüreğime beyaz bulutlar gibi dolduğu hiç görülmemiştir? Karanlıktan medet umanlar kirli duygularını hep siyah örtülerle kapatmışlardır. Ey sevgili sen hep siyah bir gül gibisin. Beni dikenlerinle değil, içimi karartan yanınla incitmişsindir. Yaralarımı kendim iyileştirebilirim. Basit ve bayağı insanlar yara açarken yüreğime, duygularımı kendim sarabilirim. İyileştikçe de basit ve bayağı insanların elinden silahını böylece alabilirim. Ey sevgili yüreğimden çek elini. Seni artık sevmeyeceğimi bilmelisin. Sana kalbimi verirsem, duygularımı tetikleyip beni vurursun bilirim. Ah sevgili eğer bir şairsen hep insanlardan mısra güzelliği beklersin fakat nedense insanlar karşına hep abartma sanatı olarak çıkar. Ah bin kere ah... Hele ki bir yazarsan insanların bir kitap tadı vermesini beklersin ama bir bakarsın ki karşındakiler ya bir broşür ya da bir yemek kitabıdır. Neden sonra anlarım hayatımın bir silgiye benzediğini. Artık insanlar silik bir kitap gibi rafa kaldırılmıştır. Raflarım kitap dolar da altını çizebileceğim bir cümle bulamam kütüphanemde. Herkes kaderine çekilirken ışıklarını söndürmüştür ve ben tüm dostlarımı sokaktan seyretmekteyimdir. Sokakta kalanın, sokağa atılandan bir farkı olmadığını anlarım o zaman. Ey sevgili sen bir zehirli çiçeksin, tabiat kitabından karşıma çıkan. Oysa ben çoktan aşk kitabını kapamışımdır. Artık sayfaların arasında kupkuru bir çiçeksin. Bense yeni bir kitaba başlamışımdır da, seni boş bir sayfa olarak bile kitabıma almamışımdır.