Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür / Ve bir orman gibi kardeşçesine... |
|
||||||||||
|
İlginç olanı; koşturanların çoğunun yaşamına değer katacağını düşündüklerinin, neredeyse hiçbirinin üretiminde var olmayışıdır. Dünden bugünlere insanlığın yaşamını kolaylaştıran arayış, buluş ve uygulamalarından oluşan üretimlerin uzağı ve dışında olan toplumların, tüketmekle değerli olacağını sanmaları; en yalın söylemiyle, kaçıştır. Yangın yerine dönmüş ortamlardan, nedeni olanların kaçma çabaları ilginç ötesidir. Davranış bilimlerinde, bu ebedi görünen kaçışların anlamla açıklamaları da son derece açık ve nettir… Hem yangını çıkaran olup, hem de yangından kaçarak kurtulacağını sanmak, bir açmazdır. Üstelik yangını söndürme iddiasıyla kaçmak, açmazın çok ötelerine uzar. Yangından kaçarak kurtulabilir, ancak söndüremezsiniz. Bana bu yazıyı ekleyebilme, ilgilenenlere okuma olanağı sunan bilgisayar sistemlerinin yalnız kullanıcılarıyız. Hoş, otomobilden-uçağa izin verildiği ölçülerde üretenlere katılıyoruz. Ancak, söz konusu üretimlere uzayan buluş, araştırma ve geliştirmelerde yokuz. Aslında hiç de olmadık, genel olarak. Olmayı amaçlayan cumhuriyetten anladığımız da ortada. İnsanlarıyla çağı izleyip, önce arayı kapatan bir toplum olmaktan her geçen gün uzaklaşıyor, uzaklaştırılmak isteniyoruz. Üstelik demokrasi adına… Matbaayla çok geç tanıştığımızı bilmeyenimiz yoktur. Tanıştık ve aldık. Oluşturmadık, diğerleri benzeri… Geçen zamandan sonuçlar çıkarıp, gereken dersleri de almadık. İşin kolayına kaçmayı amaçlayanları yüreklendirdik. Yüreksizlikler yürek olurken, toplum geri-geri ilerlemeye başladı… Gelinen günlerde tarihler değişirken, tarihi gerçekler değişmedi. Değişemiyor, değişmemesi için her, ama her yol denenip, gerekleri züccaciye dükkânına balyozla girmek benzeri paldır-küldür uygulanıyor, uygulanmaya çalışılıyor. Varsayalım ki ülke kendi özellikleriyle etkin ve yetkin olmak istiyor… Örneğin tarım, hayvancılık, coğrafi ya da insanlığın en güzel örneklerinin yaşandığı varsayılan ülke olarak yerini almak istiyor, artık görece çok da büyük olmayan dünyada. Peki, yaşanan günlerde bu ve benzeri özellikler var mıdır ülkemizde? Saklanıyorlar mı yoksa, bilinmeyen adreslerde? Nerelerde ve neden saklanıyorlar acaba? İkinci olarak, içinde yer aldığı ve dışında olamayacağı dünyayı izlediğini varsayalım. Dünyanın etkinleri Ay’ı çoktan geçip Mars’a gitmeyi planlayıp, Güneş Sistemi’nin dışına ulaşmaya çalışırken ülke nereye gidiyor, götürülmek isteniyor? Ha! Bir de: “Onlar yapar, biz kullanırız. Biz akıllıyız!” benzeri düşünceler ve çoğu kez açıkça dillendirilmeyen, sanıldığından yaygın söylemler ve yaşamlar var. Bu da bir davranış biçimidir ve adı ne olursa olsun, toplumun önemli bölümünü kapsıyor. Etik olup olmaması bir yana: “Onlar yapar, biz de kullanırız” benzeri düşüncelerle yola çıkanlar da vardır. Ancak onların düşünceleri, düşüncelerde kalmıyor. Basit kurnazlıkları da akıl olarak değerlendirirken, kendilerini kandırmıyorlar. Onlar “biz kullanırız”ın yerine “biz yaparız”ı da koyup, bir biçimde öne çıkıyorlar. Farklı varsayımlar da sıralanabilir, varsayımları kalabalıklaştırmaktan başka bir işe de yaramazlar. Varsayılanların hiçbirini uygulayamamış, uygulamaya da heves ve niyetli görünmeyen toplumların fazla seçenekleri yoktur. Uygulamalardan uzak toplumların yaşamlarına, uygulanamayan ve uygulanmaması gerekenler egemen olurken, o toplumlar etkin değil, edilgen olur. Kaçışlar paniğe, çok geçmeden önleyip, durdurmak isteyenlere saldırılara bile dönüşür. Gerçekleri duymak istemeyen insanlara anlatmaya çalışmak yeterli olmaz, olamaz… “Takma akıl yedi adım sürer” sözünün ait olduğu toplumda: “Akıllar pazara çıkmış, herkes kendi aklını satın almış” avunmaları, sürüp gider. Sürüp gitmeyecek olan, yaşamların dünyaya eş ve üst düzeyde olamayacağı gerçeğidir. Gerçeklerden uzaklaştıkça dışına düşülür. Dışında da tutunamayıp ötelerine geçerken, var olmaktan söz edilemez, fiziki dünyanın da dışına çıkılır. Kendi inancını herkesin de aynen ve koşulsuz kabullenerek, yaşaması gerektiğiyle uğraşır durur. Hoşgörüden söz ederken, kendine benzemeyen her, ama her şeyi ve yaşam biçimlerini, kendine benzetmeye çalışır. Nedense, bin dört yüz yılda genel olarak ve neredeyse her anlamda üretimlerden uzak, dünyanın etkinleri arasında olamadıkları anımsanmaz… Anımsanmak istenmez… Petrol ve türevlerinin zenginlikleri dışında, farklı insani zenginliklerin bu toplumlar tarafından oluşturulamadığı düşünülmek bile istenmez. Bu toplumlar, insanlığa neyi armağan etmiştir? Kendine özel olsun, üretim özellikleriyle neden etkin olamamış ve olamamaktadırlar? Fiziki dünyada, fizik kuralları geçerlidir. Örneğin havaya atılan taş, dünyayı terk edecek hızla atılmadıkça, her atıldığında geriye, yere düşer. Bir yandan kilisesine gidip, ilkelerden yola çıkanların uzay araçları şimdilik Güneş Sistemini’nin içi ve dışındaki arayışlarını aralıksız sürdürüyor. Bu durumda, gelecek kimlerin olabilir? Din inanç biçimi olup, yönetim biçimi değildir. Fiziki dünyayla, fizik ötesi dünyanın örtüşmeyen gerçekleri(!) farklı ve ayrıdır, çoğunlukla. Bin dört yüz yıllık doğru olduğu düşünülen yaşam biçimlerine, önyargısız ve doğru bakmanın, bakabilmenin yararları vardır. Yoksa, dünya genelinde etkin olmak için beklenecek daha çok bin dört yüz yıllar var demektir, bir anlamda. Sorun odur ki, dünya beklemeyecektir. Değil bin dört yüz, bir yıl bile beklemeyecektir ve kimler dünyanın içi ya da dışında, neresinde olacaktır? Elbette yarınlara yaşanacak bir dünya kalmasına, insanlık olarak izin verirsek… 05 Ocak 2011, İstanbul Ertuğrul Asım Öztürk
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © E. Asım Öztürk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |