Bulanmadan ve donmadan akmak ne hoştur. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
Yaşamımız boyunca çevremizde yüzlerce bitki, sebze, meyve ve devasa ağaçlar görürüz. Ancak alışkanlık gözüyle baktığımız için genellikle bu soruları sormaz, üzerlerinde de fazla düşünmeyiz. Çocukluğumuzdan itibaren bildiğimiz/gördüğümüz, tohumun toprağa atıldığı ve ardından bir bitkinin filizlenip, büyüdüğüdür. Ancak alışkanlık perdesini biraz aralarsak, bu konunun gerçekte çok önemli ve hayret verici özellik taşıdığını görebiliriz. Şöyle düşünelim; toprağa atılan tohum bir anda saniyeler içinde dev bir ağaca dönüşse, bunun ne mucizevi bir olay olduğunu kavramamız mümkün olurdu. Tohumdan çıkan, herhangi bir odun kütlesi değildir. Tohum minik, tahta parçası görünümünde bir cisimdir, ama toprağa atıldığında her nasılsa, o tohumun içinden belli bir süre sonra metrelerce uzunlukta ve yüzlerce kilo ağırlığında dev bir ağaç oluşur. Atılan, örneğin kiraz tohumu ise cilalanmış gibi parlak görünümdeki kirazlar, kendilerine özgü kokuları ve tatları ile kusursuzdurlar. Tohumun, kendisine oranla bu dev boyuttaki ağacı yaparken kullandığı tek malzeme ise başlangıçta içindeki yedek besin, daha sonra ise yalnızca toprak ve güneş ışığıdır. Gereken koşullar sağlanıp da çimlenme başladığında tohum topraktan suyu çeker ve embriyo hücreleri bölünmeye başlar, daha sonra tohum kabuğu açılır. Filizlenme süresince bitkinin tohumdan çıkan ilk bölümü kökçüklerdir. Kökler büyüdükçe toprağı zorlamaya başlar ve yüksek derecede bir sürtünmeyle karşılaşırlar ancak hiçbir zarar görmezler. Çünkü yeni oluşan bitkinin köklerinin uç kısmındaki hücreler daima aktif haldedirler. Ve en uçtaki hücreler, kökün sert toprak parçaları arasında hareket ederken korunmasını sağlarlar. Kökçükler gelişerek dallandıkça, topraktan gerekli besini emebilecekleri yüzeyi artırmanın yanında, bitkinin toprağa daha sağlam tutunmasını da sağlarlar. Buna ilave olarak kökçüklerde oluşan emici tüyler de bitkinin topraktan gerekli maddeleri emerek alma kapasitesini artırmada büyük rol oynar. [1] Kökçüklerin gelişmesini, sap ve yaprakları üretecek olan tomurcukların gelişimi izler. Tohum toprak üstüne, ışığa doğru yönelir ve sürekli güçlenir. Toprağın üstüne çıkan filizin ilk gerçek yaprakları açıldığındaysa bitki, fotosentez yoluyla kendi besinini üretmeye başlar. [2] Görüldüğü gibi tohum, içinde, suyu en üstteki dallarına kadar taşıyacak bir sisteme, topraktaki yararlı mineralleri özümsemek için köklere sahip olan son derece mükemmel tasarlanmış canlı bir varlık üretir. Bizler detaylı, güzel bir ağaç resmi çizmekte zorlanırken, tohum, bu son derece karmaşık sistemlere sahip varlığı canlı olarak üretir. "Üretir" diyoruz; ama kuşkusuz tohum akıl, şuur ve iradeye sahip değildir. O halde ağaçları ve bitkileri tüm muhteşem sistemleriyle birlikte ortaya çıkaranın tohumun kendisi olduğunu söyleyemeyiz. Böyle bir iddia, tohumun son derece akıllı, bilgili ve şuur sahibi bir varlık olduğu anlamına gelir. Kuşkusuz bu, gerçek dışı bir iddiadır. Her tohumun içinde ait olduğu canlının bütün özelliklerini kapsayan bilgiler kodludur. Kuşkusuz bu bilgi, tohumun kendisine ait değildir. Tohum, kendi başına hiçbir şey yapamayan kuru, cansız bir cisimdir. Ve onu oluşturan atomların akla ve bilgiye sahip olduğunu da söyleyemeyeceğimize göre, bu bilgi tohuma yerleştirilmiştir. Tohumun içinde bitkiye ait bütün bilgilerin, milyonlarca yıl saklanıyor olması sıradan bir konu olarak görülmemelidir... Her tohum ne üreteceğini bilir; asla şaşırmaz. Örneğin yukarıda söz ettiğim kiraz çekirdeği hangi cinse aitse o cins kirazı üretir. İnsan aşamalı ve derin düşündüğünde çok önemli gerçeklerin bilincine varır. Tohumlara, taşıdıkları bilgiler, sonsuz bir güç sahibi tarafından yerleştirilmiştir. Bu üstün gücün sahibi Alemlerin Rabbi olan Allah’tır. O sonsuz ilim sahibidir ve toprağa atılan her tohum O’nun ilmiyle kuşatılmıştır. Allah, tohumu, ağacı oluşturabilecek bilgi ve sisteme sahip olarak yaratmıştır. Gaybın anahtarları O’nun katındadır, O’ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve herşey) apaçık bir kitaptadır. (En’am Suresi, 59) Kuru tahta parçalarından kusursuz güzellikleri, yararlı meyveleri, sebzeleri çıkaran; karanlığı yarıp sabahı çıkaran; Falik olan Yüce Allah’tır. Taneyi ve çekirdeği yaran şüphesiz Allah’tır. O, diriyi ölüden çıkarır, ölüyü de diriden çıkarır. İşte Allah budur. Öyleyse nasıl oluyor da çevriliyorsunuz? (En’am Suresi, 95) Kaynaklar [1] Musa Özet, Osman Arpacı, Ali Uslu, Biyoloji 3, Sürat Yayınları, s. 48 [2] http://www.evrimteorisi.info/
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Fuat Türker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |