Buğulu Merhaba
Şimdi size soruyorum, buğulu merhabasız güne başlanır mı? Gününüz aydın, bakışlarınız berrak,buğulu merhabanız sımsıcak ve taptaze olsun.
"Yarınki gazetede adımı görmeyeceksem, dün geceki partide yeterince gürültü yapmamışım demektir." - Oscar Wilde"
"Yarınki gazetede adımı görmeyeceksem, dün geceki partide yeterince gürültü yapmamışım demektir." - Oscar Wilde"
Şimdi size soruyorum, buğulu merhabasız güne başlanır mı? Gününüz aydın, bakışlarınız berrak,buğulu merhabanız sımsıcak ve taptaze olsun.
Çaylarınız demli gününüz uğurlu kademli olsun. Başkaca bir sözümüz yoktur şimdilik
Zamanın hüzne demirlediği bu güz günlerinde teselliyi çayın buğusunda buluyoruz. Naz kokulu haz perisini yudumlarken az da olsa hüznün sisi dağılıyor, biraz hafifliyoruz. Çayın renginde dinleniyor gözlerimiz. Hüznümüz nahifleşiyor yudumladığımız nazeninle.
Hayat kısa belki uzun ama illa ki bir gün çürüyüp toprak olacağız.
Bir kere öpmedi beni babam hasret kaldım ellerine.
Sen ben insan oğlu şu velet kimin oğlu.
Aldım cebime 50 lira yarın meçhul bugünde ölmedik.
Adem hava babam anam
Çocuk bakımı, gelecek yıllarınızın şekillenmesi demektir. Bu yüzden geçmişi tekrarlamak değil, sürekli bir cerrah ustalığında öğrenmek, kendini geliştirmektir çocuk bakımı.
Oğlunla bayram namazı...
Nietzsche'yi bir daha okumak...
Eski kasa Lada Niva almak...
En az üç gamzeden 'an' içmek...
Limon ağacının altında uyumak...
Aklındaki düşünceler gibi hızlı hızlı gitmek istemiyordu. Bütün gün usanmadan denize dönük banklara arkadaşlık eden, sabah serinde gelip balık umudu sıcağa kalan amatör balıkçılar, biraz önce denizde alabildiğine ıslanan köpeklerin sandal gölgesinde miskinliklerine bakıp bir yerlere dalıyorlardı yakalamaya çalıştıkları balıklardan önce.
Salgılan ey mutluluk hormonum yoksa kendimi 2'ye böleceğim. Hangi düğmeydi bu, nereye basmam gerekiyordu? Aşka mı yalnızlığa mı?
Dünyanın tüm dertlerini 2'ye koysak, sallasak sallasak, köpürse; yazının kısa olduğunu düşünüp tekrarlasak: Dünyanın tüm dertlerini 2'ye koysak, sallasak sallasak, köpürse; ne kadar okunur bu yazı?
Elimde bir tohum... Tarlam kıraç. Su çok uzakta. Gölgesine sığınacağım bir ağaç yok. Ben kendi gölgeme sığınıyorum. Elimde bir tohum var; başımda kızgın güneş... Avuçlarıma su verecek kimsem yok. Bir bulut görmese de gözlerim bir dere gibi bakıyorum. Yüreğim su gibi akıyor. Gönlümü serin tutmaya çalışıyorum. Küp küp
Ve insan sana binlerce kez teşekkür etmekten başka gelmez elimden bir şey.
Onca sene yaşamana rağmen öğrenemediğini, bana kısa zamanda öğrettiğin için.
Yalnızca,
Teşekkür ederim...
Zaman, her şeyin ilacı olan zaman, türlü bahanelerle ızdırapları çoğaltan zaman, acıttığı kadarda acıyı dindiren zaman bence en büyük günahkar sensin şuan...
Kalbin lime lime parçalanırken kanar benliğin, ruhun dönmek ister sonsuzluğuna, tırnaklarıyla ona tutunur bedenin. Acıları gömmek için çukurlar kazarsın içinde, birbirinden dayanılmaz aldığın her nefesle. Ah, yaşamak!..
Çekip gidesin gelir; bırakıp ardında zalim, yalancı, açgözlü, bitmez tükenmez oyunlarıyla bu fani hayatı. İlla ki daha güzeldir, deyip,
kendi başına dünyanın pusularına direnen sporcu o. o bir savaşçı. dövüşmek hayatla tek konuşması. sözleri yumruk gibi, tekme gibi. beden dilini konuşturan bir sporcu o. elleri ve ayakları yürek çarpması gibi. vurdukça elleri ve ayakları hayatın pusularına sisler dağılmakta.
Son sürat, gevşemeye izin vermeden, canlılara has bir duruşla, bir şeyleri heba etmeden. Hız yolun en güzel kısmı, koşuşturma bitmek bilmeden. En gereksiz, en dokunaklı, bir uçurum kenarında ya da bir başlangıç çizgisinde!
Kendimize gerektiği kadar zaman ayırmadığımız gibi bir düşüncem var. İnsan başkasına karşı olur da, kendisine karşı da cimri olur mu. Başka bir kaynaktan bilgi aldığımızda, Amerika” yı keşfetmiş gibi seviniriz. Oysa gerçek hemen yanıbaşımızda.