Artıklar
İİnsanın içine dönük mistik bir tarzda kaleme alınmış bir yazıdır. İnsanın yaşamında biriktirdiği onca şey artıklar olarak aktarılmıştır.
"Sanat da bilim gibi, Tanrı'nın doğa üzerindeki gücünü gösterir, sadece daha pahalı boyalarla." - Oscar Wilde (kurgusal)"
"Sanat da bilim gibi, Tanrı'nın doğa üzerindeki gücünü gösterir, sadece daha pahalı boyalarla." - Oscar Wilde (kurgusal)"
İİnsanın içine dönük mistik bir tarzda kaleme alınmış bir yazıdır. İnsanın yaşamında biriktirdiği onca şey artıklar olarak aktarılmıştır.
Güneşli bir sabahtı, yosun kokusunu içime çekerek sahilde sadece düşüncelere dalmıştım. Hayatın anlamı kaybedişler miydi yoksa kazanılanlar mıydı? Öyle güzel bir hayat yaşıyordum ki ne okuduğum kitaplarda ne de duyduğum hikâyeler de vardı bu hayat… Bu güzel sahile gidip gelmeler yaşıyordum düşlerimde… Aslında öyle bir yer yok, yaşadığım
Şehir dondu kaldı, onlara anlam veremeden, korkudan sessiz sessiz titredi. Sanki bir çıtırtı onları daha çok kızdıracak, daha çok azdıracaktı. Koca şehir çıtını çıkaramadı.
Şehir mağluptu, onlar muzaffer…
Böcekler öldüklerinde ne yazık ki yaşadıklarından hiç bir iz kalmaz geriye. Ne cenaze törenleri olur ne de arkalarından ağlayan, varlığı yokluğuyla eş değer...
İyimserlik de bazen aşılması güç tehlikeli durumlar yaratabiliyor. Hayal kırıklıkları gibi...
Hayal kurarken kötümser olunur mu hiç? Kimin hayallerinde kötüler kazanır ki... Hayallerinde kötüleri kazandıranlar ya kötüler ya da hayal değil başka şeyler kuruyor olabilirler. Bazıları ise iyilerin yalnızca hayal dünyalarında kazandıklarını söyleyebilirler.
Zamanın ne kadar hızlı geçtiğinin hiç bir zaman farkındalığına varamadım. Varabileceğim zamanı iple çekerken, varabileceğimden kuşkuluyum...
Bir mektubun, tual’deki renginden yazıyorum bu kelimeleri sana../Bir alışkanlık olsa gerek bu../Aşk’ın anlamına tutunan...
Ne zaman ki umut çıkar içimizden bizde dünyadan çıkarız. Çünkü dünya umut üzerine kuruludur. Umutsuzu kabul etmez dünya. Sakın acımasız demeyin dünyaya, tam tersi acıdığından bu umut isteği.
Eğreti durmuş her ad yamacımızda... Ne çok yabancıyız şimdi, ne çok ayazda kaldı yürekler...
İçtenliği kullanılabilir aptallık olarak anlamaya uygun bunca düşünce şekilleri ile sarmalanmış yaşarken, derede ağustos güneşinde parıldayan çakıl taşları gibi olmaya çalışmak, ne zor.
Kaldı ki, bu mesele radyonun pille çalıştırıldığı gerçeğini öğretene kadar..Bir anlamda susamışlık olsa gerek.. /Beklentinin boşa çıkmışlığındaki ince hüzün tabakası..
Herkese bir hüzün kumbarası lazım, bozuklukları biriktirip dağlamak için acıları...
Ölüm sahteliklerle dolu dünyamızın en radikal yabancısıdır. Öyle ki yarattığı tahribat kanınızın çekilmesine neden olur. İşte bu kızcağızın yaşam dediğimiz diyardan koparılışı bende garip bir bönlüğe neden oldu. Umut ve dualarımızla birşey olmaması için yakarsakda kaçınılmaz olan, merhametsizliği ile süpürüyor.
Kendime yazacakken, sana kurulmuş cümleler yazıldı bu kez. Sayıklarken gece olmuş, bense hala seninleyim, yazıyorum..
Aradım seni. Geçen gün ulaşmayacağını bile bile mesaj gönderdiğim gibi. İletilemeyeceğini biliyordum mesajımın. İletilemedi de:)) Rapor geldi birkaç gün sonra. Ne yazık! Halbuki ne çok isterdim “bu da geçecek, biliyorsun değil mi?” diyen sesin