Masal...
Masal, yazılmaya devam ediyor hala bir yerlerde… masalın sonu sadece anlatılan o güzel insanlara bağlı…
"Yazarlık, kendini kafesteki kuş gibi hissedip, bir yandan da kafesi süslemekle meşgul olmaktır." – Franz Kafka"
"Yazarlık, kendini kafesteki kuş gibi hissedip, bir yandan da kafesi süslemekle meşgul olmaktır." – Franz Kafka"
İnsanların sırlarını değil, bigeliğini araştıracaksınız.
Dedikodularını yapmayacaksınız, yaptıkları iyilikleri anlatacaksınız.
Eğer yanlış bilgilerle çıkmaz bir yola girmişlerse, kınamak yerine, yapıcı eleştirilerinizle onları, yanlışlarından döndüreceksiniz.
İnadına bir çözümsüzlükle, faili meçhul bir cinayet dosyası gibi tozlu raflara kaldırıldığında aşk; iğreti kalıyoruz...
Muhatabı olmayan her söz kadar anlamını yitiriyor ve şahitsiz kalıyor hayat...
Yakamızı bırakmayan bir eksiklik duygusu...
Aslinda paylasilmayan guzel seylerin
dostluk gibi, saygi gibi, sevgi gibi, ask gibi
bir gun kendi kendini yok edecegine inananiyordum
ve bir zamanlar guzel olduguna,
degerli olduguna inandigim hersey zamanla kendini imha etmeye baslamisti icimde....
İllaki dövüşülecekse barış için dövülsün,öldürülecekse illaki bir şey savaşlar öldürülsün. Sıkılacaksa bir kurşun, karanlığa cahilliğe sıkılsın. Memleket diyorum ,istiyorum ki Cahit Sıtkı'nın şiirindeki gibi olsun. Böyle memleketler kuruyorum kafam da. Böyle memleketler de neşeli türküler söylüyorum. Sonra sızılanıyorum.
Cümleler kuruyor, ağlıyor, gülüyor, düşünüyor, hissediyoruz… yalnızız ama… sen de benim kadar… iki koca yalnızlıktan, bir bütün paylaşım tamamlanmıyor, biliyoruz.
“Beni de bir yazında anlatsana. Sendeki kendimi çok merak ediyorum. Beni nasıl anlatırsın? Düşün bakalım biraz, sen mutlaka yazacak bir şeyler bulursun.”
Zaten hiç olmadığın bir gözden dört ayağının üstüne düşüp buna rağmen batabiliyorsan hala o göze, mecazın dibine vurmuşsun demektir…
Amasra... Bir balık lokantasındayız.Babama sarılmışım, tüm şımarıklığımla ve hiç büyümemişliğimle.Yüzümün hüznünü bir tek ben anlıyorum bakınca resme....
Sabah güneşli ve sıcak bir güne usulca kayarken, gece ve halüsinasyonların kanlı elleri silinip gitmişti. Durgun suda peş peşe birkaç balık sıçradı. Gözlerim söğütlerin ırmakta salınan gölgelerine takıldığında uyku bedenimi yavaş yavaş ele geçiriyordu. S
Mavi bir yosun kokusunu taşıyor burnuma körfezden havalanan bir martının çığlığı...
An!..Ben doğar doğmaz suya bırakılan bir ‘an’ım. Binlerce metre yüksekte bir kaynaktan, göllere ve denizlere varırım. Bir molekül olup, hemcinslerimle o bütünü oluştururum.