Zombi Savaşı Eleştirisi
Hee, olur da ilerde bi zombi olayını filan dünya gerçekten yaşarsa bu kitabı okuduğunuz için hayatta kalma şansınızın çok artacağını söyleyebilirim. Hadi gene iyisin, sen işini bilirsin..
Hee, olur da ilerde bi zombi olayını filan dünya gerçekten yaşarsa bu kitabı okuduğunuz için hayatta kalma şansınızın çok artacağını söyleyebilirim. Hadi gene iyisin, sen işini bilirsin..
\* Okunmak istiyorsan okumalısın.Sadece okunmak amacıyla yazıyorsan umduğunu bulamayabilirsin!
Hokkabazlar, sel suları, mezarlıklar, horoz dedeler, adı sanı bilinmedik kuşlar, sıçrayıp ayın omuzlarına çıkan çatal dilli yılanlar, ağızlarından ovalar dolusu ateş püskürten dağ büyüklüğündeki ejderhalar, gölgeleri şehirleri kaplayan devasa testiler ve tıpkı insan gibi hıçkıra hıçkıra ta dünyanın öteki ucundan yuvarlanıp gelen kum taneleri ve benzer gerçeküstü imgelerle
Günümüzde bütün dünyanın gözlerini çevirdiği Ortadoğu'da yaşanılan savaş, katliam, tehcir, işkenceyle, hemen yanıbaşımızda, ülkemizdeki baskı, şiddet, işkence gibi Y. Türker'in ifadesiyle "fotoğrafı çekilmemiş hikâyeler"in yaşanması, yani yaşamın pek çok alanında fotoğraflanmış ya da fotoğraflanmamış "kötülük(ler)", bir kez daha "etik" sorunun gerek siyaset, gerekse felsefe içinden yapılan tartışmalar içinde
Lâle şiirleriyle ünlü araştırmacı- yazar Abdullah SATOĞLU tarafından hazırlanan ve yakın bir zaman önce Kültür Bakanlığınca yayınlanan bir eserden söz etmek istiyorum.
antakyaya yağmur yağıyor sicim sicim
ben üşüyorum
ağaçlar üşüyor, kuşlar üşüyor, caddeler
ayakkabım kıravatım şapkam üşüyorum sokaklar saçaklar evler
sokaklar saçaklar evler
İsmail Bozkurtu yine sanat sayesinde tanıdım. Mapolar Öykü Yarışmasına katılmamı ve bir eserle mutlaka bu yarışmaya başvurmamı istemişti. Ben de hatırını kıramayıp Emanet adlı öykümü yazmış ve bu yarışmaya rumuz bir adla katılmıştım. Birkaç ay sonra ödül törenine davet edildim. Ve üçüncülük ödülünün bana verildiğini o gece öğrendim.
"zavallı şair... Bülbül hamûş, havz tehî, gülistan harab diye inliyordu. ne bülbül kaldı ne havz."
Eğitim ve öğretim denildi mi dayanamam, konuşurum. Ne varsa bugüne kadar topladığım hepsini dağıtırım. Sevgili Osman Tatlı nın bir kitap eleştirisi düşündürür kaç gündür beni. Nasıl bir yazma aşkı? Zaman bulup yazamadığım. Her gün belleğime kazıdığım.
Daima söylerim: “Her ölüm erkendir aslında.” Hayat bütün zorluklara ve sıkıntılara rağmen yaşanmaya değerdir. Ölümü kimse sevdiklerine yakıştırmak ve yaklaştırmak istemez. Her ölüm arkasında bir enkaz bıraksa da şair ve yazarların ölümü ayrı bir yıkımdır. Çünkü onların hayran kitleleri vardır. Böyle ölümler sadece yakın akrabaları değil, ölen kişinin
Edebiyatın ne olduğunu bilmeden edebi bir alanda edebsizce bir yol katetmek nereye kadar gidebilir ?
Yoktan var etmek yaratıcıdan başka bir varlık için mümkün olamayacağına göre var olanın değer ve ehemmiyetinin farkında olmak gerek.
Bazı insanlar için bir yaşam tarzıdır şiir, yaşama sebebidir. Belki de hayatın ta kendisidir, öznesidir. Şiir, yaşam sevgisinin berrak pınarıdır. Hayatı idame ettirebilmek için nefes gibidir. Şair söyleyecek sözü olandır. Şairlik en zor zamanlarda bile dik, diri ve iri durmaktır. Sözcüklerin gücünü güç edinmektir. Bir duygu işçiliğidir şiir.
Okuduğum iki kitap olan Zar Adam ve Zar Adamın Peşinden isimli kitaplar ve yazarı Luke Rhinehart'ı eleştirdim kendimce...
Türkiye'de mekanizma böyle çalışmaz. Parayı genellikle sadece yayınevleri kazanır, yazara pek bir şey vermezler. O yüzden pek çok edebiyatçı ve şair için yazarlık ikinci iştir. Onlar geçinebilmek için başka işlerde çalışırlar, artan zamanlarında da kitaplarını yazarlar.