• İzEdebiyat > Öykü > Gerilim |
1
|
|
|
|
Daha çok küçükken tanıdım seni.
Kaçtı yahu sen söyle 10 yaşında mıydım? Çocuktum daha. Hep seni seyrederdim uzaktan ve merak ederdim hayatımda sen olsan nasıl olur hep bilmek isterdim.
İlk zamanlarımızı hatırlıyorum da nasılda içimi yakıyordun... |
|
2
|
|
|
|
Size çok tuhaf bir şey anlatıcam, bir kız hakkında ve neden artık hikâye yazmadığım hakkında. |
|
3
|
|
|
|
Kupasını kahveyle doldurdu ve paketinden bir sigara çıkardı. Düzeltiyorum, bir sigara “daha”
çıkardı çünkü bir öncekini daha söndürmemişti bile ve yenisini onun ateşiyle yaktı. İlk dumanı
sertçe çekti ve ellerini klavyenin üstüne koyar koymaz zihninde şimşekler çakmaya
başladı. Görüntülerle dolu bir tünelden geçiyordu sanki, ya da bilinç altının derin sularına olta
atıyor ve her çekişinde görüntüler çıkarıyordu. Hepsinde o vardı. Kanın, keskin
nesnelerin, korkunun haşerelerin ve soundtrack gibi susmayan çığlığın haricinde değişmeyen
tek şey oydu görüntülerde. Kız…
Angie…
Başlığı attı…
“GERÇEK” |
|
4
|
|
|
|
5,5 aydır gece gündüz demeden çalışan Ekrem bilimde çığır açacak izahlara, pek çok icada pek çok ilime mucit olmuş çoktan genç yaşında insan üstü zekasına hükmedebilir hale gelmiş ve insanlık için yepyeni çığırlar açacak gelişmelere imza atmıştı.
Sadece bundan kimsenin haberi yoktu.
|
|
5
|
|
|
|
Uykusuz bir sabahın kahvaltı kokan bir evin içinde Raci 2 gündür aç midesinin gurultuları eşliğinde kararmış gözlerinin kendisine gösterdiği bulanık odada dün gece yaşadıklarını düşünüyordu. Dün gece yaşamış mıydı, dün güneş battı da gece oldu mu?
Üstü başı kan içindeydi. Sadece kan değil, et ve organ parçaları da kıyafetini ağırlaştırmıştı. Raci bakışları donuk, kolları ile kendi karnını sarmış, öne doğru sallanıp durmakta, ibret??? İbret diye sayıklamaktaydı. Ellerine baktı, kan içindeydi ama dokunduğu hiç bir yer kan lekesi olmuyordu. Bu leke sadece Raci'nin üstündeydi. |
|
6
|
|
|
|
Aradan yıllar geçti, uzun yıllar...Genç kadın şu anda Türkiye'nin çok ünlü bir mankeni, İstanbul'da yaşıyor, dizi film yıldızı, her gece bir tv programında gözüküyor ve hiç evlenmedi. ERDEN ERKİN... |
|
7
|
|
|
|
800 VE 1500 METRE TÜRKİYE ŞAMPİYONUYDU
Yıl 1975. Galip 800 ve 1500 metrede gençler dalında Türkiye Şampiyonu olmuş ve milli formayı sırtına geçirmişti. Girdiği her yarışta birinci oluyordu. Galip büyükler dalında da birinciliklerini sürdürdü. Artık milli takımın değişmez koşucusuydu. Bu güzel insan, Avrupa Şampiyonu olmayı çok istiyordu. Türk Bayrağı'nı gönderde dalgalandırmak en büyük hayaliydi. |
|
8
|
|
9
|
|
|
|
Topkapı Eresin Otelinin restoranında oturuyorduk, internetten tanıştığım ve yıllardır çok büyük bir dostum olan ünlü gazeteciyle.
ERDEN ERKİN |
|
10
|
|
11
|
|
|
|
Akşam olmuş düğün melodileri başlamıştı. Önce saz bir giriş yaptı. Galiba ‘Ankara’nın büklüm büklüm yolları’nı çalıyordu. Ekrem’in tahmini doğru çıktı. Türkü doğruydu. Melodiye org aleti de eşlik etti. |
|
12
|
|
|
|
Akşam olmuş düğün melodileri başlamıştı. Önce saz bir giriş yaptı. Galiba ‘Ankara’nın büklüm büklüm yolları’nı çalıyordu. Ekrem’in tahmini doğru çıktı. Türkü doğruydu. Melodiye org aleti de eşlik etti. |
|
13
|
|
|
|
Akşam olmuş düğün melodileri başlamıştı. Önce saz bir giriş yaptı. Galiba ‘Ankara’nın büklüm büklüm yolları’nı çalıyordu. Ekrem’in tahmini doğru çıktı. Türkü doğruydu. Melodiye org aleti de eşlik etti. |
|
14
|
|
|
|
Akşam olmuş düğün melodileri başlamıştı. Önce saz bir giriş yaptı. Galiba ‘Ankara’nın büklüm büklüm yolları’nı çalıyordu. Ekrem’in tahmini doğru çıktı. Türkü doğruydu. Melodiye org aleti de eşlik etti. |
|
15
|
|
|
|
Akşam olmuş düğün melodileri başlamıştı. Önce saz bir giriş yaptı. Galiba ‘Ankara’nın büklüm büklüm yolları’nı çalıyordu. Ekrem’in tahmini doğru çıktı. Türkü doğruydu. Melodiye org aleti de eşlik etti. |
|
16
|
|
|
|
Ressam Van Gogh İle Serdar Yıldırım
Zaman gezgini olarak bir araya geldik. Ben bu hikayenin yazarı Serdar Yıldırım ve dünyanın gelmiş geçmiş en büyük ressamı olarak adı anılan Hollandalı Van Gogh. Paris'te bir müzayede salonunda Van Gogh'un "Kafede Akşam" adındaki tablosu satıldı. Yüzden kapı açıldı. Yüz on, yüz yirmi derken, iki yüz milyon dolara alıcı buldu. Van Gogh her pey sürüşte vay be, vay be dedi, durdu.
Ben: " Sayın Van Gogh, bu bir dünya rekoru. Bugüne kadar hiçbir ressamın tablosu böylesine astronomik fiyata satılmadı. "
Van Gogh: " Arkadaş, bilmem inanır mısın, ben birkaç tablomla birlikte bu tablomu da mahalle bakkalına bırakmıştım. Tanesine on gulden dersin demiştim. O zamanlar on gulden iki dolar ediyordu. Tabloları alan olmadı. Biri satılsa zeytin, peynir ve ekmek alacaktım. Zaman bana çok zalim davrandı. Yetenek var ama açsın, bırak Van Gogh'un aklı kaçsın. Çıldırmak işten değil. "
Ben: " Sayın Van Gogh, siz ortaya çıksanız, ben bu tabloyu yapan ressam Van Gogh'um deseniz. Tablonuzu satın almak için, fiyat artıran şu dolar milyonerleri, size yüz dolar bağış yapmazlar. "
|
|
17
|
|
|
|
. Zaman üstü duyguları kışkırtanlardan nefret ediyordu, bu sefil yaratıkların tümüne lanet etti |
|
18
|
|
|
|
Aynı insanlar, farklı zamanlarda neden aynı değiller; konuşmaları farklı, gülüşleri farklı, yürüyüşleri farklı diye düşünüyorsun |
|
19
|
|
|
|
Şeytanın tek amacı insanlara kötülük yaptırmak mıdır? Sanmıyorum. İyiye, güzele de götürmeye çalışır insanı. Her kötü içinde en az bir iyi barındırır. |
|
20
|
|
|
|
Anladım ki, varolmak öyle abartılacak, çok önemli bir olay değildir. Bir yanlışlık sonucunda ortaya çıkmış olan sıradan bir hatadır. |
|